Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? İnsanlar dünyasında insanlar birbirini acımasızca yok etmeye devam ediyor bütün şiddetti ile. Ya terör saldırıları ile ya yalan dolan iftira ile ya zehirleyerek uyuşturucu illeti ile ya da inançları kullanarak ya trafik canavarı olarak ya da doğasını tahrip ederek. Aile içi şiddetti, eğitimdeki eşitsizliği işsizliği ve artan yoksulluğu, kapanan kepenkleri umutsuzluğun karanlığından sıyrılamayarak hayatına kıyan genç insanları hiç saymıyorum bile. Sanki bir düğmeye basıldı ve bütün bu canavarlar ortalığa döküldü. Artık ne insanların ne hayvanların ne de doğanın keyfi yerinde değil. Her an tahrip edilme tehlikesine karşı savunmasız. Güvenecek, tutunacak dalı kalmadı. Ve bu durumda bile…
Hala derin bir uykuda bazılarımız, bazılarımızı da hiçbir şey ırgalamıyor bir eli yağda bir eli balda.
Eğer gerçekten düşünen, kendine ve vicdanına sahip insanlar olsaydık; bugün olanlar karşısında laylom diye yaşamaya devam edebilir miydik acaba?
Bir gün sorulursa bize “bu dünyada neyi paylaşamadınız” diye; ne yanıt vereceğiz?
Aslında insan bir düşünse; Her şey, bir varmış bir yokmuş bu dünyada. Şimdi varsak şimdi yokuz, bütün varlığımız kapsadığımız yer kadar bile değil çünkü o yerde bir varmış bir yokmuş; peki biz kim oluyoruz bu durumda yaratanın yarattığı güzellikleri yok ediyoruz, diye. Ama düşünmez ve bir gün sorgulanacağını bile bile bu davranışlara devam eder.
Ne diyelim el birliği ile bindiğimiz dalı kör bir testere ile kesiyoruz. Ve kendimizi hala o ağacın tepesinde algılıyoruz.
& & & & &
Ve Hatay terörün odağında şimdilerde hainler bizim yüzyıllardır sürdürdüğümüz birlik ve beraberliğimize darbe vurmak peşindeler belli ama hiç boşuna uğraşmasınlar. Bu topraklar şehit verebilir ama hain ve dönekler bu topraktan çıkmaz. Bütün dünya bunu iyi bilsin ki bizi birbirimize düşüremeyecekler.
İçimiz yanıyor şehitlerimiz var ama bizler hem acı günde hem de iyi günde, bayramlarda, seyranlarda hep yan yanayız, el eleyiz, dosta düşmana göstermek için değil biz bu olduğumuz için. Bizi terörle ya da başka bir yolla ayırabileceklerini sananlar “bir kez daha düşünsün” diyoruz.
Lanetliyoruz vahşi terörü, nerden gelirse gelsin kalbimizde biriken bütün acıların bin şiddetti ile.
Ve şehitlerimize rahmet diliyoruz nur içinde uyusunlar, gözleri açık gitmesin onların kanı yerde kalmıyor ve bizler düşman sevindiremeyeceğiz. Ailelerinin ve sevenlerinin başı sağ olsun. Vatan sağ olsun.
Ve sevgili okuyucularım şimdi daha çok birbirimize kenetlenme zamanı. Sağlıkla, sevgiyle, birlik ve beraberlikle kalalım ayrımsız gayrımsız. Yase
& & & & &
Bırakınız Işığınız Yayılsın
Uzaklarda küçük bir kasabada genç bir adam kendi işini kurdu. Bu, iki caddenin köşesinde bir perakendeciydi. Adam dürüst ve dost canlısıydı, insanlar onu seviyorlardı. Ondan alışveriş yapıyorlar ve arkadaşlarına tavsiye ediyorlardı. Adam bir yıl içinde bir dükkândan Amerikanın bir ucundan diğerine uzanan bir zincir yarattı. Bir gün hastalanıp hastaneye kaldırıldı. Doktorlar az zamanı kalmış olabileceğinden endişe ediyorlardı. Üç yetişkin çocuğunu yanına çağırdı ve onlara bir görev verdi: İçinizden biri yıllar boyu uğraşarak kurduğum şirketimin başına geçecek. Hanginizin bunu hak ettiğine karar vermek için,her birinize birer dolar vereceğim.Şimdi gidip bu birer dolarla ne alabiliyorsanız alacaksınız,ama bu akşam geri döndüğünüzde paranızla aldığınız şey hastane odamı bir uçtan bir uca doldurmalı.; Çocuklar bu başarılı şirketi yönetme fırsatı karşısında heyecana kapıldılar. Üçü de şehre gidip parasını harcadı. Akşam geri döndüklerinde babaları sordu: “Birinci, çocuğum, bir dolarla ne yaptın ?”Çocuk cevap verdi “Arkadaşımın çiftliğine gittim, bir dolarımı verdim ve iki balya saman aldım. Sonra odadan dışarı çıktı, saman balyalarını getirdi, açtı ve havaya savurmaya başladı.
Oda bir anda samanlarla dolmuştu. Ama biraz sonra samanların tamamı yere indi ancak babanın söylediği gibi odayı bir uçtan öbür uca dolduramadı. Adam sordu: “Peki ikinci çocuğum, sen paranla ne yaptın?” Yorgancıya gittim. İki tane yastık aldım.” Bunu söyleyen çocuk, yastıkları içeri getirdi, açtı ve tüyleri bütün odaya dağıttı. Zaman içinde bütün tüyler yere düştü, böylece oda yine dolmamıştı. “Sen üçüncü çocuğum, sen paranı ne yaptın?” diye sordu adam. Dolarımı cebime koyup senin yıllar önceki dükkânın gibi bir dükkâna gittim. Dükkânın sahibine parayı verdim ve bozmasını istedim. Dolarımın 50 centini İncil’de yazıldığı gibi çok değerli bir şeye verdim. 20 centini şehrimizdeki iki yardım kurumuna bağışladım. 20 centte kiliseye verdim. Böylece bir onluğum kaldı. Bununla iki şey aldım.” Çocuk elini cebine atıp bir kibrit kutusu ve bir mum çıkardı. Işığı kapatıp mumu yakınca oda mumun yaydığı ışıkla dolmuştu. Oda samanla veya tüyle değil, bir uçtan öbür uca ışıkla dolmuştu. Baba memnundu “Çok iyi oğlum .Bu şirketin başına sen geçeceksin, çünkü yaşam hakkında çok önemli bir şeyi, ışığını yaymayı biliyorsun. Bu çok güzel…” QUBEİN
Günün Şiiri
Her Şey Sende Gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif…
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü…
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin…
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün…
Can YÜCEL
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Ataol Behramoğlu
Kimim Ben
Başım yıldızlarla çarpışır
Ayaklarım dağların doruklarındadır
Evrensel yaşamın kıyılarında,
Derin vadilerinde gezinir parmak uçlarım
Derinlere, yaşamın asli özüne iskandil eder ellerim
Mukadderatın çakıl taşlarıyla oynarım.
Binlerce kez cehennemlere gidip döndüm
Cennetin her köşesini tanırım,
Tanrıyla düşüp kalktığımdan.
Kanla su gibi oynar, dehşete şapka çıkarttırırım.
Aşinayım çoktan güzelliği yakalamanın tutkusuna
Dahası “uzak dur” diye yasaklanan her şeyin tümüne
İnsanoğlunun müthiş isyanına.
Benim adım gerçek’tir;
Ben evrenin ele geçirilmez tek esiriyim.
Carl SANDBURG / Çeviri: Bülent KUMRAL
Şiirin Aslı: Who Am I
Günün Fıkrası
Eşek Kafası
İstanbul’un taşı toprağı altındır diyerek memleketinden kalkıp gelen bir köylü, kuyumcu dükkânının vitrinini hayran hayran inceliyormuş. Kuyumcu köylünün kıyafetinden dolayı birazda aşağılayarak: “Ne bakıyorsun öyle hemşerim?” demiş. “Hiç… Sizin dükkanda ne sattığınızı merak ettim.” Adam alay edercesine cevap verir: “Biz eşşek kafası satıyoruz.”
Adam: “Allah versin… İşleriniz iyi gidiyora benziyor.”
Kuyumcu: “Nereden bildin iyi gittiğini”
Adam: “Baksana, koskoca dükkanda seninkinden başka kalmamış da ondan!”
Günün Sözü
Büyük insanlar şu dünyada büyük acılar çekmek zorundadırlar.
Dostoyevski
Büyük saadetler büyük acıların yanı başındadır.
Erhan BENER
Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir.
Seneca