Konuşmak Bu Kadar Kolay Olmamalı…

0
111

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Evlenecek olanların Nikâhını imamlar kıyacakmış! Sizi bilmiyorum ama biz zaten resmi nikâh sonrada imam nikâhı kıyıyoruz. Bunun neresini değiştirmek istiyorsunuz ki? Resmi nikâh olmasın mı diyorsunuz?

Valla bu kadınlar için çok fena olur yani erkek üç defa boş ol der ve kadın kendini bir anda sokakta bulabilir.  Örnekleri herkesçe çok fazlası ile biliniyor zaten. Yani anlamadım niyet ne? Yani isteyen nikâhsız da yaşayabilir! Sonuçta bu vicdan ve kulla Allah arasında bir şey… Bize ney ki?

Ya da sadece imam nikâhı ile ya da sadece resmi nikaha da taraflar razıysa bize ne? Tabi, sonuçlarına katlanmakta onların sorunu… Biz hem çağdaş hem laik hem de cumhuriyetçi Müslümanlarız. Orucumuzu tutar, fitremizi verir, namazımızı kılarız ki bunları söylemek bendeniz için kabul edilebilecek bir şey değil. Çünkü kimsenin kimseyi sorgulamak hakkı değildir.

Kimsede inancını ifşa etmek zorunda değildir. Bu yüzden herkesin inancına ya da inançsızlığına en az bizim inancımıza saygı gösterilmesini istediğimiz gibi saygı göstermek zorundayız ve biz bunu doğal olarak yaparız. Ayrımsız gayrımızsız ve biz buna “laiklik” diyoruz. Ve “laiklik” isteyenler başka ülke arasın diyor bazı seçilmiş büyük adamlar.

Hadi ya derler, hadi ya! Bu kadar kolay mı bunu söylemek? Başkasına, kendimize istediğimizi istediğimiz için mi başka ülke bulalım diyorsunuz? Bu kadar kolay olmamalı, herkes ağzından çıkan sözlerin ayrımında olmak zorunda. Ve hesap vermek zorunda… Herkesin verdiği gibi… Eğer  nikâhı imamlar  kıyacaksa işte şimdi ayrım gayrım yapılıyor demektir. Ve siz herkesi kucaklamak için yola çıktık diyenler. Nerede verdiğiniz sözler o zaman?

& & & & &

Ve Amerikan vatandaşı yeni Türk Merve  Kavakçı hanım büyükelçi olmuş, eh ne diyelim  hayırlı olsun. Demek yeteneklerinden bi habermişiz..

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım ipler havalarda uçuşuyor millet idam istiyor… Cezaları verilsin, idamdan vazgeçtik. Zaten de idam çare olsaydı idamın olduğu ülkelerde dirlik ve düzen hakim olurdu.

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım şehit haberleri gelmeye devam ediyor.  Evler cayır cayır yanıyor. Kimsenin haberi bile olmuyor, ateş düştüğü yeri yakıp kavuruyor. Nur içinde uyusunlar mekânları cennet olsun. Haklarını helal etsinler bizim onların üzerinde hiçbir hakkımız yok ama onlar bizim için toprağa düştüler. Ailelerine Allah sabır versin. Ve  acının her çeşidini yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz bakalım nereye kadar? Sağlıkla, sevgiyle kalmaya çalışalım her şeye rağmen sevgili okuyucularım ayrımsız gayrım sız hep birlikte. Yase

& & & & &

Vietnam’da savaştıktan sonra sonunda evine dönmekte olan bir asker hakkında bir hikaye anlatılır.

San Francisco’dan ailesini aradı; “Anne baba, eve dönüyorum, ama sizden bir şey rica ediyorum. Yanımda bir arkadaşımı da getirmek istiyorum.”

“-Memnuniyetle, onunla tanışmak isteriz” diye cevapladılar..

Oğulları; “Bilmeniz gereken bir şey var diye devam etti. Arkadaşım savaşta ağır yaralandı.  Bir mayına bastı ve bir koluyla ayağını kaybetti. Gidecek hiçbir yeri yok ve onun gelip bizimle kalmasını istiyorum.”

“Bunu duyduğuma üzüldüm oğlum.  Belki onun başka bir yer bulmasına yardımcı olabiliriz.”

“Hayır.  Anne, baba, onun bizimle yaşamasını istiyorum.”

“Oğlum, dedi babası… Bizden ne istediğini bilmiyorsun.  Onun gibi özürlü biri bize korkunç bir yük olur. Bizim kendi hayatımız var, ve bunun gibi bir şeyin hayatımıza engel olmasına izin veremeyiz. Bence bu arkadaşını unutup eve dönmelisin.  O kendi başının çaresine bakacaktır.”

Oğlu o anda telefonu kapattı. Ailesi ondan bir süre haber alamadı.  Ama birkaç gün sonra, San Francisco polisinden bir telefon geldi. Oğullarının yüksek bir binadan düşüp öldüğünü öğrendiler.  Polis bunun intihar olduğuna inanıyordu.

Üzüntü dolu anne-baba hemen San Francisco’ysa uçtular ve Oğullarının cesedini tespit etmek için şehir morguna götürüldüler. Onu tanıdılar ve bilmedikleri bir şey daha öğrenince dehşete düştüler: Oğullarının sadece bir kolu ve bir bacağı vardı.

Bu hikayedeki aile de bir çoğumuz gibi. Güzel olan ya da birlikte olmaktan zevk aldığımız insanları sevmek bizim için çok kolay, ama bize rahatsızlık veren ya da yanlarında kendimizi rahatsız hissettiğimiz insanları sevmiyoruz. Bizim kadar sağlıklı, güzel ya da akıllı olmayan insanların yanından uzak durmayı tercih ediyoruz. Neyse ki, bize bu şekilde davranmayan biri var.  Biz ne kadar bozulmuş olursak olalım, bizi sonsuz ailesinin yanına çağıran, şartsız sevgiyle seven biri. Bu gece, uyumadan önce, insanları olduğu gibi kabul edebilmemiz ve bizden farklı olanlara karşı daha anlayışlı olabilmemiz için gereken gücü vermesi için Allah’a kısa bir dua edelim.

Kalbimizde Arkadaşlık adında bir mucize var. Nasıl olduğunu veya Nasıl başladığını anlamazsınız. Ama bu özel armağanı bilirsiniz ve Arkadaşlığın Tanrının en büyük armağanı olduğunu anlarsınız. Gerçekten de arkadaşlar çok nadide mücevherlerdir.

Sizi gülümsetip başarmanız için cesaret verirler.  Sizi dinlerler ve kalplerini size açmak isterler. Bugün arkadaşlarınıza onlarla ne kadar ilgilendiğinizi gösterin.

Günün Şiiri

Ödünç Cesaretlerle

gemiden son ayrılan bendim unutarak seyir defterini

unutarak tayfaların denizi kaldıran kavgalarını

 

bir sayfadan diğerine ödünç cesaretlerle geçerdim

bıçağın bir yüzünde cellat, öbür yüzünde kurbandım

karanlığın gözünden düştüm, ışıktaysa hiç yerim olmadı

bir tören gibi yaşadım aşkı, ayrılığı bir infaz gibi

yoksa her yağmurdan saçak altı mutluluğu mu kaldı

 

kıdemli yargıç da inanmıyor sesimin gürleştiğine

sözcüklerim savunma mı ikrar mı

konuştukça kararan cübbemden seçilemiyor

her celse sarı sırmalarımı sökerek söylüyorum

kalbimin tutulacak yanı kalmadı

 

ne sokakların çok büyük olduğunu hatırlatacak birisi var

ne de oğlunu bana benzeterek ağlayacak bir ana

gemiden son ayrılan bendim

bu çürük tekneden payıma ‘kahraman kaptan’ olmak düştü

 

işte kara! diye bağırmamak için tek kendimi aldım yanıma

soluk bir çizgi oldu gövdemde sevincin su kesimi

belki de son bir iz, saçları kısaltan tarihöncesinden

 

ufuk, köpürmesini unutmuş dalgalarla parçalanıyor

sen bağırdıkça azalıyor içimde beyaz bayrak çekme korkusu

“her şey vatan için, her şey vatan için”

“her şey vata niçin, her şey vatan için”

 

geniş denizlerde parmak izlerin, küçük düştün sulara

bu güz yağmur yağar, saçların gelecek bahara ıslanır

 

her gün bileklerimi daha fazla yaklaştırıyorum güneşe

ancak böyle şakalar yatıştırıyor alkışlarla yaralı ruhumu

“vatan sana canım feda, vatan sana canım feda”

“vatan sana canım feda, vatan sana canım feda”

Akif KURTULUŞ (Aralık 1983, Ankara)

Günün Fıkrası

Yaşamaktan iyice bıkan delilerden biri intihar etmeye karar verir. Eline bir ip alır, ipi önce beline, sonra yüksek bir ağaca bağlar, başlar sallanmaya.

Durumu fark eden gardiyan sorar: “Sen ne yapıyorsun?”

Deli: “İntihar ediyorum” der.

Gardiyan: “Hiç öyle intihar edilir mi ipi beline bağlayacağına boğazına bağlasana” der.

Deli: “Onu da denedim ama o zaman nefes alamıyorum” der.

Günün Sözü

Acı çekmek, ölmekten daha çok cesaret ister.

Napoleon  

Acı tanımamış olmak, büyük bir acıdır.

Cicero

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here