Sanat Yazısı
Değerli okurlarım, insanlar yaşamları boyunca çok şeylere muhatap olurlar, bazılarını unutmaları mümkün değil. Burada önemli husus, yengilerin insanlara tecrübe kazandırmayacağıdır. Mutlaka yenilgilerle tanışacaktır, ufak tefek darbeler yiyecektir. Acı ile de tanışacaktır. Dozunda bir acının yemeğe olduğu gibi hayata da lezzet katacağını… Gerçeklerin acı olduğunu falan…
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum, ışığı görünce ve de kıçıma bir şaplak yiyince korktum ve ağladım. Zaman içinde ışıkta yaşamaya alıştım ama bu defa da karanlığı görünce acayip korktum. Öyle günler oldu ki, sevdiklerimi, beni dünyaya getirenleri sonsuz karanlığa uğurladım. Yapmam gereken ağlamaktı, bende oturdum ağladım.
Doğmakla acele randevu verildiğini, randevu verilen meleğin dakik olduğunu ve şike yapmayacağını, yaşadığımız günlerin ölümden çalınan zaman olduğunu öğrendim. Zamanı öğrendim ve yarıştım onunla, ama zamanla yarışılmayacağını, onunla barışık olmak gerektiğini zamanla öğrendim.
İnsanı öğrendim, şereflisi, şerefsizi olduğunu, sonradan her ikisinin içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim. Sevmeyi, sonradan da güvenmeyi öğrendim. Güvenmenin daha kalıcı olduğunu, sevginin, güvenin sağlam temelleri üzerinde kurulduğunu öğrendim.
Şu anda cennette olduğuna inandığım bir melekten insan tenini öğrendim. Sonra tenin altında bir ruh olduğunu, daha sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
Ekmeğin değerini öğrendim, sonra da barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini ve sonra da ekmeği hakça bölüşmenin bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim. Zor anlarımda, kimseye muhatap olmamak için spor yapmayı yeğledim, yaptığım sporla da rahatladığımı, insanlardan uzaklaştığımı gördüm…
Namusun ve namuslu olmanın önemini öğrendim. Yoksun insanlardan namus beklemenin namussuzluk olduğunu ve gerçek namusun yoksunlara zarar vermemek olduğunu öğrendim.
Aç kalmayı, bağrıma taş basmayı, eksik eteğe kötü gözle bakmamayı öğrendim ve en büyük darbeyi de onlardan yedim. Muhabbetim yoktur onlarla. Beni doğuran da bir kadın olduğu için onlara saygılıyım. Üç gün sadece su ile oruç tutanlardanım hamdolsun. Aç kalmayı becerenlerin onurunu, şerefini kurtardığını gözlerimle gördüm, inandım.
Olgun yaşa gelince o an en büyük gerçeği hissettim. Her canlının günün birinde ölümü tadacağını, acıların insanları olgunlaştıracağını, dozunda olursa yaşama lezzet katacağına inandım yaşamdan öğreneceğimiz çok şeyler var. Haram yemeyip, dedikodu yapmayanlar Allah katında avantajlıdır diye düşünüyorum.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Aklımızdan Çıkarmayacaklarımız
Değerli okurlarım, büyüklerimiz nedense iyi şeyler yapmamızı, bizi zor durumda bırakacak işlerden kaçınmamızı isterler. Onlar kitaplardan okuyarak değil, yaşayarak görmüşler ve tecrübe kazanmışlardır. Bu güzel sözler uyarılar gençleri sıkar, vurdumduymaz olurlar. Hatta o muhterem insanlarla karşılaşmamaya özen gösterirler.
Atların sırtına eyer yerine keçe bağlandığı, en güçlü şeylerin tanrı olarak kabul edildiği, kılıç zoruyla ülkelerin fethedildiği dönemlerden günümüze kadar gelen kitabelerde, günümüze neredeyse aynen o güzel sözleri, önerileri nereden bulmuşlar dersek inanın çok büyük yanlışa düşmüş oluruz. Atasözü deyip de geçmeyiz. Altın değerinde sözlerdir onlar…
Atalarımız bizleri şu veciz sözlerle uyarıyor: Yanlış düşmek istemiyorsanız aklınızı kullanın ve iyice tanımadığınız hiçbir insana bağlanmayın, sır vereyim. Bitmemiş ilişkiler üzerine bina kurmaya kalkmayın, sonunda siz acı çekersiniz diyorlar.
Size, yakınlarınıza ve sevdiklerinize iftira atanlar mutlaka olacaktır. İyi bir dostsan araştırmadan soruşturmadan ve özellikle kişinin kendisi ile konuşmadan karar verme, kapanmayacak bir yara açarsan ve vicdan azabından kurtulamazsın. Ve de sana tepeden bakanlara aldırma, umursama, seninle konuşmayanlara sert gözükme, yalanını yakaladıklarını utandırma ama aklında kalsın. İnsanları doğru değerlendir, hak etmeyenler için gözyaşı dökme, yüzün kirlenir.
Sır tutmak hamallıktır ama sen o hamallığın hakkını ver, önemli sırlarını hiç kimseye ama hiç kimseyle paylaşma, sonunda malzeme olarak kullanırlar. Seni dinlemeye niyeti olmayanlarla münakaşa etme, kendini övenlerden uzaklaş. Kendine saygını yitirmene neden olacak bir yaklaşımda bulunma. Bilerek kirli su birikintilerine taş atma, üstüne sıçrayabilir.
Günü birlik yaşayanlara gereksiz yere itibar eme ama onları üzecek bir davranış içine de girme. Alkollüysen, alkol almışlarla sakın münakaşa etme! Çünkü Alkol Yiğidi Susturur, Korkağı Coşturur! Sana bahsedilen zekâyı kullanmayarak Tanrı’ya hakaret etme, sana cömertçe verilenlerin kıymetini de bil. Bazı insanları kaybediyorsun diye sızlanma buna gerek yok. Kazandıklarını değerlendir onlara yardımcı ol.
Hiç kimseye hak etmediğinden fazla değer verme, onların gereksiz yere öğünmelerine izin verme, sonunda sana da tepeden bakarlar. Güvenmediklerine, aleyhinde kullanabilecekleri koz verme, sonucunu söylemeye bile gerek duymuyorum. Hayal kırıklığı yaşarsın. Cebindeki birkaç kuruşa güvenip de, bir eksik eteği yoldan çıkarmaya çalışma, en büyük şerefsizliği yapmış olursun. Çalıştığın yerde, mevki kazanmak için duygu sömürüsü yapma, kişiliğini yitirirsin ve orada çömez olursun.
Efendim, Yüce yaradan bizleri diğer canlılardan ayrı, akıl fikir donanımlı insan yaratmış hamdolsun. Sayısız üstünlükler bahşetmiş. Bu özellikleri değerlendirebiliyor muyuz?
Biliyoruz ve inanıyoruz ki; çoğu zaman bilerek ve isteyerek yanlışlar yapıyoruz sonra da bahaneler öğretmeye çalışıyoruz. Bunun nedeni insan olmamızdan kaynaklanıyor. Maalesef hırsımıza, isteklerimize yani nefsimize yenik düşüyoruz, sessizliği ve suskunluğu bir onursuzluk ve aşağılanma olarak algılıyoruz. Tabi ki çok anlamsız bir yaklaşım! Bu saydıklarımın hepsi de insan olmamızdan kaynaklanıyor. Adam gibi adam olsak, olumsuzluklar bizi etkilemez. Beynimizden aklımızdan çıkarmayacağımız çok şeyler var. Bugünlük bu kadar, başka bir zaman yine devam ederiz.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Mevsimsel Beslenme
Hiçbir konuda uzman bir kişiliğe sahip olduğum söylenemez. Ancak, yılların verdiği tecrübeyle bazı şeyleri önerebilirim. Yaz tamamıyla geldi, sıcaklık insanları rahatsız edecek boyutta. Bu nedenle, mevsim değişikliği nedeniyle giyeceklerimize dikkat edemediğimizden sık-sık hastalandığımız bir gerçek.
Bu geçiş döneminde C vitamini yönünden zengin besinlerin bolca tüketilmesi, gömleğin altına da bir atlet giyilmesi şayanı tavsiyedir. İnsan vücudunun her şeye ihtiyacı bulunmaktadır. Et, süt, kuru baklagiller, yağ, ekmek aklınıza ne gelirse her şeye. Özellikle vücut direncini arttırıcı, C vitamini yönünden hayli zengin olan yeşil yapraklı sebzeler, portakal, greyfurt gibi meyveler tercih edilirse isabet edilmiş olur.
Mevsim kış değil ama aklıma gelmişken söylüyorum. Kış aylarında da enerji veren tahin, pekmez, kuru üzüm, pestil gibi yiyecekler bolca tüketilmeli. Ancak yurt dışında tüketimi hızla artan kaysı, incir, üzüm gibi kurutulmuş meyvelerden de bolca atıştırmanızı öneririm. Bu tür yiyecekleri yaz, kış sofranızdan eksik etmeyin. Çünkü hem besin değerleri çok yüksek, hem de potasyum yönünden oldukça zenginler. Bunları yaparsanız iyi olur, hastalanmazsınız. Ben öyle yapıyorum…
Günün Sözü
Dilimizi Isırmakta Yarar Vardır!
Öcal’dan İnciler
Ülkeni Tanımazsan, Şehitlerin Çoğalır.