Sanat Yazısı
Değerli Okurlarım, kışın o donduran, apaydınlık soğuğunda, baharın aheste-aheste gelişini ve güneşin yatay gelen ısısını görebilmek, ondan yararlanmayı düşünmek ve daha sonra da yaz mevsiminin kavurucu sıcağını beklemek. İşte, biz insanlar böyleyiz, işimize geleni düşünür ve beklemeyi bir türlü beceremeyiz. Beklemenin nelerle harmanlandığını anlayamayız.
Oysa beklemek yan yana durmaktır, özellikle gönüllerin hoş olmasından daha öte, müthiş bir hadisedir. AŞK budur ve bunun için yaşar insan. Beklemek umuttur… Umutlanmaktır! Sabırla beklemek, AŞK yolculuğudur. Peki, ya kavuşmak! Aydınlığa doludizgin giden bir otobanın başlangıcıdır. Kavuşmak yolun sonunu görmektir…
Kavuşmak bilen için, ayrılığın dayanılmaz acısının güçlü olarak hissedildiği, o korkunun yüreğimize saplandığı andır. Herkesin bildiğini sandığı gibi, dünyada bir son vardır çünkü… Bütün canlılar o sona mahkûmdur! Bu yalan dünya, Allah’ın bütün sevgili kullarını, evliyanın enbiyanın seyidini alan değil midir?
Ve bazen şaşırırız da, kavuşmanın ayyuka çıkan coşkusu, neden bekleyişin içimize hapsettiğimiz coşkusu kadar derin ve şiddetli olmamıştır diye. İşte bu duyguyu hep merak ederiz. Nedeni aşikâr değil mi? Kavuşmakta korku, bekleyişte umut vardır da ondan…
Kar da yağar, yağmur da… Hepsi eylemini yapar ve gider. Yani sonsuzluk yoktur. Her şeyde de, dünyada da bir son vardır. Sonsuzluğu bekleyemeyiz de, sağlıklı ve uzun bir ömür beklenebilir. Allah nezdinde geçerli olan bir şey daha vardır ki, dünyada yaşarken de, adam gibi adam olalım, güçsüzleri ezmeyelim, hak yemeyelim, paramıza güvenerek mazlum bir eksik eteği ayartmaya çalışmayalım.
İşte o zaman, Allah nezdinde muteber bir kul olabiliriz. Sadece ibadetle cennetin kazanılacağını hiç sanmıyorum. Badem bıyıklı olmanın da bir anlamı yoktur. Burada günah varsa benim olsun. Öyle anlar gelir ki; yaptığımız yanlışları, hataları ve de günahları, Ak düşen saçlar anlatmaz, sadece hatıralar…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Evin Kadını Sağlam Olacak!
Değerli Okurlarım, canlılar içinde en çok ağlayanı insanlardır. Hele kadınların durup dururken ağlamalarına hala akıl erdirmiş değilim. Anadan doğma aktrisler sanki. Ağlamak insanları rahatlatır, kalbi yumuşatır, yani deşarj olmuş olur. Bunlar tamamen doğru da, hiç bir neden yokken ağlamak da neyin nesi. Hele de erkelerin ağlama lüksü hiç yok. Erkekler ağlar mı hiç?
Bu ağlama konusunda kadınlarımızı anlatırken, bu hünerleri nasıl kazanıyorlar ve uyguluyorlar. Gerçekten saygı duyuyorum. Doğruyu da söylemem gerekirse, ağlamak onların en önemli sığınağıdır, her şey o gözyaşında saklıdır. Başlığımız “ERKEKLERİNİZİ AĞLATMAYIN” olacaktı ama öyle bir başlık kullandığımı tahmin ettim ve daha anlamlı bir ifade kullandım.
Erkeklerin ağlaması kadar yürek burkan bir hadise olamaz. Hıçkıramazlar, sessizliği yeğlerler. Canları yansa bile dişlerini sıkarlar, başka şeye tevessül etmezler. Genel olarak yapamazlar da ondan…
Erkekler, en yakınlarını toprağa verdikleri zaman bile, gözyaşlarını doya doya dökemezler, o halinin kimsenin görmesini istemezler. Bu durum onların asaletinden kaynaklandığını, ailesine karşı acze düştüğünü göstermemesinden ibarettir ve başkaca bir nedeni de yoktur.
Erkekler, ailesine karşı gerektiği kadar yardımcı olamadığını anladığın da içleri burkulur, meyus olur ve içlerine kapanırlar. Evin direği olarak adlandırılan bu insanları genelde kadınları üzer ve ağlatır. Ekonomik durumlarını bildikleri halde, boyutlarını aşan isteklerde bulunur ve çocukları nezdinde onları köşeye sıkıştırdıklarında, erkeklerde bir deprem olur, gözyaşları dökmezler ama yürekleri kanar.
EVİN KADINI SAĞLAMSA, O ERKEKTEN MUTLUSU YOKTUR…
Yeni okula başlayan bir çocuğa babası şöyle nasihat ediyor… “Bak oğlum, bütün çocuklar anası ve babasıyla gelmiş. Ben de bir zamanlar okula başladığımda yanımda sadece babam vardı. Annene saygılı olup, onun kıymetini bilmelisin…” Genel olarak bütün babalar çocukları nezdinde annelerini yüceltirler. Bu da yine onların asaletinden kaynaklanmaktadır.
Dünyaya gelmek kolay da, büyümek, anlayışlı olmak, donanım kazanmak bu kadar kolay değil. Çocuğun anlamayacağı, boyutlarını aşacağı ifadelerden kaçınmak ebeveynlerin en önemli görevidir. Bu konuda çok anılarım var da, şu anda yerimiz müsait değil. Yarım asır önce bir babanın bir köşeye çekilmiş, çömelmiş halini unutmam mümkün değil, çocuklarına defter kalem alamadığı için dünyaya kahretmiş, saatlerce gözyaşı döküyor. Acze düşmüş bir babanın o anda neler düşündüğünü siz tasavvur edin.
AKILLI KADINLAR ERKEKLERİNİ AĞLATMAZ…
Biz bunları söylerken, erkekler içinde yüzümüzü kızartacak babalar yok mudur? Hem de katmerlileri var. Allah onları da ıslah etsin. Günlük yaşamımızda sık-sık kullanılan bir vecize mi? Atasözü mü? Bilemiyorum, bir ifade var; “Elimi Sallasam Ellisi…” falan. Bunu kim söylerse söylesin, densizliğin daniskasıdır.
Fazla beklenti içinde olan kadınlar, sonunda yalnız kalırlar. Erkeklerini beğenmiyorlar yetersiz buluyorlar ya, o günleri de çookk arıyorlar. Bu dengesiz hareketleri yüzünden çocukları da uzaktır onlardan. Yalnız yaşamayı seçen kadınların gerçek dostu olamaz, bunun altını çizmek istiyorum. Çocuklar böyle annelerin yanına misafir gelip giderler. Bu çok zor bir durum… Bu tür dramatik olaylara çok rastladım.
AKILLI KADIN ERKEĞİNİN DOSTU OLUR…
Yalnız Yaşayan Kadınlar, Stresi ve Kaosu Seçmişlerdir… İnsanlar Can Verirken de Yanında Birileri Bulunmalı… Sanat ve kültür sayfası, bazı olguların altını çizme özentisindedir.
Mutlu olun, mutlu lalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Hepiniz Güzelsiniz
Efendim, unutmadan “kadınların çirkini yoktur” diyerek söyleşiye başlamak istiyorum. Bu konuda yanlış yapmamız hayra alamet olmaz. Her kadının kendine has özellikleri ve de güzel yönleri vardır. Çirkin kadın olmadığı için hepsine de güzel dememiz çok normal. Buradan şu anlamı çıkarabiliriz. “Güzelliği bir kalıba oturtmak mümkün değil” diyebiliriz.
Kadın güzelliği zamana, toplumlara ve kişilere göre o kadar değişiyor ki. Ama güzel olmanın ve güzel kalmanın koşulları bugüne kadar hiç değişmedi. Örneğin, tarih boyunca deyip de konuya bir ivme, bir derinlik kazandırmak istemiyorum. Yakın geçmişimize şöyle bir göz atalım, göreceğiz ki ne kadar güzel, ne kadar endamlı kadınlarımız var.
Bu güzel kadınlarımız birbirine hiç benzemiyorlar, ancak ortak noktalarına ve bulundukları çevreye bakarak güzelliğin belli koşullarını görmemiz pekâlâ görmemiz mümkün. Keşke hayatta her şey bir güzel kadın kadar güzel olsa… Sizce de öyle değil mi? Güzel olmak güzel şey ve de güzele bakmak sevaptır. Bunu söylemiyorum, atalarımız söylüyorlar.
Günün Sözü
Aşkı Yaşayanlar, En Büyük Alimdir.
Öcal’dan İnciler
Aşkı Yaşıyorsan, Herkesle Eşitsin!