Ramazan Özel Sayfası
Değerli okurlarım, Yüce Yaradan, orucu kullarına boşuna “farz” kılmamıştır. İnsanları rahata kavuşturan birçok faydaları vardır. Orucun Arapçası Savm’dır. Anlamı da “TUTMAK”tır. Yani nefsi tutmaktır. Yemek, İçmek, şehvet vs. daha önce de sizlere sunmuştum.
Oruç insanlara hem maddi ve hem de manevi faydalar sağlar. Bilindiği gibi, yapılan ibadetlerin delilleri ve hikmetler vardır. Bir ibadeti yaparken illetini bilmek lazım, fakat hikmetini bilmek lazım değildir. Çünkü ibadetlerin hikmetleri açık olarak bildirilmemiştir. Daha tespit edilemeyen pek çok hikmeti olabilir. Tespit edilen hikmetlerini bilmekte de zarar değil, fayda vardır. Hayranlık o ibadeti daha bir şevkle yapmamıza neden olur.
Ancak, hikmetler ile çok uğraşmak da doğru değildir, çok uğraşılırsa insanlar ibadetleri Allah’ın emri olduğu için değil de faydası olduğu için yapmaya yönelirler. İbadetlerde esas olan, mü’minin ibadetlerini Cenabı Hakk emrettiği için yerine getirmesidir.
Oruç senede bir ay ve yalnız gündüzleri, oruç bozacak şeylerden uzaklaşmak dektir. Orucun dünyadaki faydalarından birisi, insanlara açlığın ve susuzluğun ne denmek olduğunu öğretmesi demektir. Tok kişi aç olanın halinden anlar mı? Anlamadığı için de merhamet duyguları gelişmemiştir. Oruç tutma zamanı Arab’i aya göre tayin edildiğinden, her ramazan bir önceki seneye göre on gün önce başlar. Bu nedenle Mübarek Ramazan bazen dondurucu soğuk aylara ve bazen de kor gibi yakan sıcak aylara isabet eder.
Koşullar ne olursa olsun, oruç tutan bir insan, açlığı bizzat yaşadığı için bunun ne olduğunu bilir ve merhamet duygusu en üstte seyreder. Bu güzel duygular da insanların yardımlaşmasını sağlar. Oruç tutanlar, Allah’u Teala’nın emirlerini yerine getirme alışkanlığını yerine getirme alışkanlığını da kazanır. Mukaddes dinimiz İslamiyet, bütün Müslümanları tek bir vücut gibi kabul etmiş, Müslümanların birbirlerinin dertleriyle ilgilenmelerini istemiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) “Yanı başında komşusu aç olduğu halde, kendisi tok yaşayan kâmil mü’min değildir” buyurmuştur. Bu hadisi şerif konunun önemini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Orucun fert bakımından çok faydaları olduğu gibi, topluma sağladığı çok önemli faydaları vardır. Oruç, insanın şefkat ve merhamet duygularını geliştirerek, bunun topluma sevgi ve yardım şeklinde yansımasını sağlar. Oruç tutanlar, aç kalmanın nasıl bir duygu olduğunu bildiğinden, yoksulların, fakirlerin çektikleri sıkıntıları hisseder, içinde şefkat ve acıma duygusu gelişir. Bunun sonucu olarak da, fakirlere yardım elini uzatır, sıkıntılarını giderir, toplumun huzur ve mutluluğuna katkıda bulunur.
İbadetlerin faydaları sadece fertlerle sınırlı değildir. Bazı ibadetler toplumun düzen ve ahengini önemli ölçüde etkiler. Oruç da bu özellik bariz şekilde gözükür. Toplu olarak kılınan namazların, sosyal ilişkiler açısından ne kadar etkili olduğunu kim inkâr edebilir?
Zekât vermek, fakirleri sevindirmek ve özellikle dini bayramlarda küçük harçlıklar vererek çocukları sevindirmek ve de bu sevincin boyutunu bilmemiz mümkün değildir. Yüce Allah’ın takdirine kalmıştır. Mübarek Ramazan’ı Recep ve Şaban aylarında tutuğumuz oruçlarla karşıladık ve bir günü bile kabul olduysa, Cenabı Allah tüm insanlara paylaştırsın. Tutuğumuz oruçları Yüce Yaradan kabul ve makbul eylesin.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Ayetlerin Güzellikleri
Değerli okurlarım, telefonda bir okurum, çok ilginç bir soru sordu ve bir ara cevaplamamı rica ettiler. Sorunun konusu ve ifade şeklinden bu izleyicimin oldukça kültürlü olduğunu anladım ve de çok mutlu oldum. Hemen soruya geçmek istiyorum.
Soru: Kuran’da muhkem ayetler ve müteşabih ayetlerin sayıları kaçtır? Namazda okunması gereken ayetler hangileri olmalıdır?
Efendim, bu soru için izleyicime ve aynı zamanda okuruma teşekkür ettim ama bir program sonra değil, on program sonra bile bu soruyu cevaplayamazdım. Benim konum değildir demek de hoşuma gitmedi doğrusu. Ankara’da bir bilene sordum ve sizlere sunuyorum.
Cevap: “Kur’an’ın bütün ayetleri muhkemdir. Muhkem ve müteşabih sözü, Kur’an ayetleri hakkında değil, Kitabı Mukaddes ayetleri hakkında söylenmiştir. Kur’an’da manası anlaşılmayan olmadığına göre Kur’an’ın tamamı muhkemdir. Müteşabih yani güzellikte birbirine benzerler. Ama manası açık olmayan mütaşabih sıfatı Kur’an için söz konusu değildir. Bu konuda Kur’an ansiklopedisinden maddeyi özetleyelim. Müteşabih şebah kökünden gelir, şıbh, şebah renk, tat, adalet ve zulüm gibi nicelik, nasılık takımından benzerdemetir. Aynı kökten gelen şüphe de iki şeyin, ya fizik veya anlam bakımından ayırt edemeyecek derecede birbirine benzer, biri diğerinden ayırt edilemeyecek derecede güzel, birbiriyle uyumlu demektir. Al-i İmran Süresi’nin 7’nci ayetinde “Onun tevili” kelimesindeki zamir, müteşabih gelmesine değil, kitaba gitmektedir.”
Değerli okurlarım, Şevket Hoca çok güzel eyler söylüyordu. Adeta mest olmuştum. Not almayı da ihmal etmiyordum. Başka türlü aklımda hiçbir şey kalmayabilirdi. Şevket Hoca, konuşmanın bir yerinde hegemonya kuranlardan da söz etti. Dikkatimi çektiğimi görünce, konuyu açıklamaya çalıştı.
“Kitap ile kasıt da Kur’an değil, ondan önceki kutsal kitap’tır. Onun tavili yoluyla fitne yapmak isteyeler, mütaşabih ayetlerin tavilini değil, kitabın tevilini istemektedirler. Kitabın tavili de onu istenilen biçim de yorumlamak değil, onun uyarısının hakikatı yani bildirdiği azabın, va’d ve vaid’in gerçekleşmesini istemektedir. Ayette kitabın müteşabihinin ardına düşenlerin, kitabın tevilini istedikleri, yani kitabın tehdit ve uyarılarını başlarına gelmek istemesi anlatılmaktadır. Kitabın anlamını istediğin biçimde yorumlayıp halk üzerinde baskı, hegemonya kuranlar, bu davranışlarıyla sanki başkalarına azap gelmesini istemiş olurlar. Tevilin, ilahi uyarıların gerçekleşmesi anlamında olduğu, Kur’an’ın kesin ifadesiyle sabittir.
Al-i İmran 7’nci ayette, müteşabih ayetlerin ardına düşenlerin iki şey istedikleri anlatılmaktadır. Biri fitne, diğeri kitabın tevilidir. Fitne, baskı, zulüm demektir. Bunlar, manası açık olan ayetleri istedikleri gibi, yorumlamayacakları için müteşabih ayetlerin ardına düşer. Onları istedikleri biçimde yorumlar ve böylece bu işi sadece kendilerinin bildiğini ileri sürerek dini kendi tekellerine almak isterler.”
Değerli okurlarım, Şevket Hoca’ya son kez teşekkür ettim. Düşünmeye başladım. Bu işi bilmeyenler bir vesile ile dinden bir şey koparmaya ve onu sömürmeye çalışıyor. Ayrıca bana bu soruyu soran okuruma da sonsuz teşekkürler ederim. Araştırmak suretiyle biz de çok şeyler öğrenmiş olduk.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Oruçta Kondisyonun Önemi
Kondisyonun kelime anlamı “sağlamlık” yani güç demektir. Bu sözcük daha ziyade sporla dirsek temasındadır, onunla özdeşleşmiştir. Dil kondisyonu da, dilin sağlam, dayanıklı, güçlü ve ucunun da sipsivri olduğu anlamını taşır. Fazla konuşmak ve özellikle gereksiz yere konuşmakta bunun içine giriyor. İnsanlar konuşarak bu doğal bir hadisedir. Biz konuşurken karşımızdakine de söz hakkı vermezsek, kendi bildiğimizi okumuş ki, bunun adına “MONOLOG” denir.
Şu mübarek günlerde, tadında bırakılırsa sohbet iyidir. Oruçluysanız monologu sakın düşünmeyin, daha akşama çok var. Bildiğiniz gibi, monologu iyi olanlar nedense hep mahkeme koridorundalar. Oraları arşınlıyorlar ve de yalnız yaşıyorlar. Beni dinlerseniz, şu sıcak ve rahmet kokan günlerde rahatsız edecek kadar konuşmaya gerek yok. Birazcık bilimsel konuşarak fikir alış verişinde bulunun. İftara yapacağınız yemeğe karar verin. Bakarsınız davetsiz misafirlerinizde olabilir.
Günün Ayeti
“Allah’ın izni olmadıkça hiç kimse ölmeyecektir. O, vadesi yazılmış şaşmaz bir yazıdır. Bununla birlikte kim dünya nimetini isterse, ondan veririz. Şükredenleri ise mükâfatlandırırız. (Ali İmran, 145)
Günün Hadisi
“Öfkesinin gereğini yerine getirebilecek güçte olduğu halde öfkesini tutan kimseyi Allah kıyamet günü, mahlukatın başları üstüne davet eder; Taki, herkesten önce dilediği huriyi kendine seçsin” (Tirmizi, Birr. 74)
Günün Sözü
Allah Her Şeye Kadir, Günahları Affedendir
Öcal’dan İnciler
Allah’ın İbadetimize İhtiyacı Yoktur!