CHP Hatay Milletvekili Dr. Birol Ertem; “Çevreye Verilen Zarar, İnsanlığa Verilen Zarardır!”
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Hatay Milletvekili Dr. Birol Ertem, içerisinde bulunduğumuz çevre haftası dolayısıyla bir açıklama yaptı.
Sanayileşme, hızla çoğalan dünya nüfusuna bağlı olarak artan tüketim sonucu yaşanan çevre kirlenmesinin artık insan sağlığını tehdit eden boyutlara ulaştığını kaydeden Ertem, insanların daha sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşaması, çevrenin korunması ve iyileştirilmesi için gösterilen gayretlerin yetersiz olduğunu söylerken; “Unutulmamalıdır ki, çevreye verilen zarar aslında insanlığa verilen zarardır! Günümüzde rant uğruna ormanlar yağmalanıp, yerine beton binalar dikiliyor. Hidro Elektrik Santrallerle (HES) acımasızca doğa tahrip ediliyor. Rant uğruna Türkiye’nin ormanlık alanları “taş ocaklarıyla” doldu. Ancak siyasi iktidar halkın haklı sesine kulak tıkıyor” dedi.
Tarihin en büyük çevre katliamlarının yapıldığını kaydeden Milletvekili Ertem; “Doğal güzellikleri ile ülkemizin en müstesna bölgelerinden biri olan Hatay’da son yıllardaki plansız ve sağlıksız sanayileşmenin insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaştığı inkar edilemeyecek bir gerçektir. Dört tarafımızı saran taş ocakları, halen faaliyette olan ve sayısı her gün artarak değişen kurulmak istenen termik santrallerle zehirlenirken, kaderine terk edilen, kanal görünümünden kurtulamayan Asi Nehrimizle, yok edilen ağaçlarımızla, tarihin en büyük çevre katliamları yapılmaktadır” dedi.
“Doğa Katliamlarına” Son Verilmelidir
Özellikle Hatay’ın can çekiştiğini savunan Milletvekili Ertem; “Hali hazırda bu bölge yeterince kirli. Çünkü İskenderun körfezi Türkiye’nin en önemli sanayi bölgelerinden biri. Hatay’da tarım arazileri kurşun, cıva, kadmiyum gibi ağır metaller; arsenik ve boya gibi zehirli kimyasallarla kirlenirken, termik santrallerin büyük katkı sunduğu hava kirliliği solunum, kalp krizi, felç, akciğer kanseri ve alt solunum yolları hastalıklarına yol açmaktadır.
Yaşamı tehdit eden termik santraller, nükleer santraller, HES’ler, zehir saçan madencilik faaliyetleri, mermer ve taş ocakları, baz istasyonları ve atıklarıyla doğayı zehirleyen tesisler karşısında durup direnmek insan ve çevre sağlığının yok edilmesine karşı verilecek en büyük mücadeledir. Son günlerde Zeytin ağaçlarımızın koruma kalkanı olan 3573 sayılı kanun, değişiklik talebiyle yeniden gündeme getirilmiştir. Zeytincilik kanununda öngörülen değişikliğin yapılması hem çevremize hem de ülke zeytinciliğine büyük ve geriye dönüşü olmayacak zararlara yol açması, tabiatın, canlıların yaşam alanlarının, ekosistemin ve ülkemiz zeytinciliğinin yok edilmesi anlamına gelmektedir.
İspanya, İtalya, Yunanistan gibi üretici ülkelerde zeytinlikler koruma altına alınırken, zeytin ağacının ana vatanı Türkiye’de zeytinliklerin yok edilmesi kabul edilemez bir durumdur. Sağlıklı, yaşanabilir, yeşil, daha güzel bir dünya için çocuklarımıza torunlarımıza sağlıklı bir gelecek bırakabilmek için bir an önce “doğa katliamlarına” son verilmelidir” şeklinde konuştu. (Haber: Helga TERBİYELİ)