Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Sıcak günlük güneşlik bir sabah bu sabah ama neşesi yok, aklı karışık üzgün aynı bizim gibi. İçi karanlık birlikte ağlıyoruz. Şarkı söylemeyi unuttuk, gülmeyi de, mütevazı iftar sofrasında yaptığımız duayı bile unuttuk. Dilimiz lal oldu beynimiz uyuştu dün gece Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Şenoba beldesinden havalanan Cougar tipi helikopter kısa bir süre sonra yüksek gerilim hattına takılarak düştüğü andan beri. Tümgeneral Aydoğan Aydın ve 2’si Albay olmak üzere 13 askerimiz şehit olmuş! 1 değil 2 değil tam 13 şehit buna can nasıl dayansın?
Ne söylenebilir, nasıl başsağlığı dilenir, nasıl sabır tavsiye edilebilir ki? Bendeniz bilmiyorum. Önümde kocaman bir acı çukuru var başındayım sözüm bitmiş, mekânları cennet olsun diye sayıklıyorum, cennet olsun, cennet olsun! Belki yarın bunca cana kıyan savaşın iğrençliğini yazabilirim ama şimdi sözün bittiği yerdeyiz. Şiir konuşsun…
Şırnak 23. Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral Aydoğan Aydın’ın 1992 yılında üsteğmen iken yazdığı ‘Hanke’ye ağıt isimli şiirini okuyalım…
Doksan kişiydik biz o gün. / Aç, susuz, uykusuz.
Nasır tutmuş ayaklarla, yürüyorduk kaygusuz.
Sis, çamur, kanla, terle, üzerindeydik bulutların.
Ayrım Hanke Yaylası’nda, yeşerirken umutlarım.
Soğuk namlular elimizde, yürüyorken dağlara.
Şehitlerden selam geldi, savaşan tüm sağlara.
Uzaklarım yakınlaştı, inancımla, davamla.
Uyan Hanke geliyorum, heybetimle, havamla…
Elinizdeyse duygulanmayın. Ağlamayın isyan etmeyin. Ve sevgili okuyucularım gerçekten sözün bittiği yerdeyiz diyoruz ama bu sözün bittiği yerdeyiz sözün sonu gelmiyor bir türlü bitmiyor, hep yeniden hep yeniden söyleniyor. Söyletiyorlar. Vatan sağ olsun Allah sabır versin hepimize, özelikle ailelerine.
Ve sevgili okuyucularım savaşsız bir ülke düşü ile sağlıkla, sevgiyle kalmaya çalışalım ayrımsız gayrımsız, hep birlikte bütün ayrıma gayrıma inat. Yase
& & & & &
Gramer Bilginiyle Kayıkçı
Bir gün, bir gramer bilgini, iskelede duran bir kayığa binerek, karşı sahile geçmek istedi. Kıyıda müşteri bekleyen kayıkçılardan birine seslendi. Kayık iskeleye yanaşınca, bilgin de kayığa atladı. Kayık yavaş-yavaş, deniz üzerinde seyretmekte iken, bilgin kayıkçıya sordu: “Sen hiç gramer okudun mu?” “Hayır, ben o dediğin şeyi bilmem.”
Bilgin: “Vah vah, çok üzüldüm. Demek yarı ömrün boşa gitmiş…” diye, acıyarak kayıkçıya baktı. Tam bu sırada, bir fırtına koptu. Kayık, denizin ortasında yalpalar yaparken, kayıkçı bütün gücüyle tehlikeyi atlatmak için çalışmaktaydı. Fırtına, giderek arttı. Kayık batmak üzereydi. O zaman kayıkçı, karşısında titreyip duran bilgine sordu: “Ey, benim bilgin dostum. Şimdi ben sana soruyorum. Yüzme bilir misin?” “Hayır!..”
Kayıkçı bu cevap üzerine konuştu: “Vah, vah, sen Ömrünü boşuna harcamışsın. Şimdi bütün ömrün gitti. Az sonra kayığın batacak… iyi bil şimdi burada nahiv (gramer) bilgisi değil, mahiv (yok olma) bilgisi gerek… Eğer bu bilgiyi biliyorsan, benim gibi korkusuzca denize dal…”
& & & & &
Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor!
-Ziya İlhan Zaimoglu’na-
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor.
Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzgar bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş Meçhul Asker diye?
Destanını yapmış, kasideye kanmış.
Bir el ki; ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer
Öpsün diye faniler!
Öpelim temizse dudaklarımız,
Fakat basmasın toprağına
temiz değilse ayaklarımız.
Rüzgarını kesmesin gövdeler
Sesinden yüksek çıkmasın
Nutuklar, kasideler.
Geri gitsin alkışlar geri,
Geri gitsin ellerin
Yapma çiçekleri!
Ona oğullardan, analardan
Dilekler yeter,
Yazın sarı, kışın beyaz
Çiçekler yeter!
Söyledi söyleyenler demin,
Gel süngülü yiğit, alkışlasınlar,
Şimdi sen söyle, söz senin!
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için
Rüzgar bekliyor!
Destanı öksüz, sükutu derin
Meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş Meçhul Asker diye?
Arif Nihat ASYA
& & & & &
Bırak Beni Haykırayım
Ben en hakir bir insanı kardeş duyan bir rûhum;
Bende esir yaratmayan bir Tanrı’ya iman var;
Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar,
Mazlûmların intikamı olmak için doğmuşum,
Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez;
Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.
Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;
Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;
Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir.
Bu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukuk;
Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk!…
Mehmet Emin YURDAKUL
Günün Şiiri
Sivas Acısı
Ben tanırım
Bu bulut bizim oranın bulutu
Hemşeriyiz ne de olsa
Benim için kalkmış ta Sıvas’tan gelmiş
Yurdumun bulutu
Başımın üstünde yeri var
Ben bilirim
Bu rüzgâr bizim oranın rüzgârı
Hemşerimiz ne de olsa
Benim için kopup gelmiş yayladan
Yurdumun rüzgârı
Kurutsun diye akan kanlarımı
Ben anlarım
Bu acı bizim ora işi hançer acısı
Bir ülkedeniz ne de olsa
Aynı dili konuşsak da
Anlamayız birbirimizi
Hançerin nakışı
Tanıdım acısından Sıvas işi
Ben duyarım duyumsarım
Bizim oranın sızısı bu
Binip kara bir buluta Sıvas ilinden
Sıvas rüzgârında uçup gelmiş
Helallik dilemeye
Ey yüreğimin onmaz acıları
Ey beynimin dinmez sancıları
Suç ne bende ne de sende
Suç seni karanlıklara gömenlerde
Ne de olsa yurttaşımsın
Kapalı olsa da bütün vicdan kapıları yüzüne
Bilmelisin bir yerin var can evimde
Aziz NESİN
Günün Fıkrası
Tilki’nin Orucu
Tilki ormanda gezmektedir. Bir ağacın dalında bir geyik budunun asılı olduğunu görür.Açtır ama şüphelenir, kontrol edince tuzağı anlar. Çünkü geyik budu iple bir bombaya bağlıdır. Epeyce uzağa gider ve başını kollarının üzerine koyarak yatar, biraz sonra kurt gelir, budu ve yatan tilkiyi görür.Tilkiye sorar:”Napıyorsun dostum?”
Tilki cevap verir: “Hiiçç… Yatıyorum.”
“-Burada bir but var.”
“-Evet var.”
“-Neden yemedin?”
Tilki sakince cevap verir; “Bugün oruçluyum.”
Kurt kendinden emin: “Ben yiyeyim o zaman.”
Tilki; “Buyur afiyet olsun.” der. Kurt, buta uzanır uzanmaz bir patlama ile ortalık toz duman olur. Kurt yaralı, perişan halde yatarken, tilki sakince budu yemeye başlar. Bunu gören kurt;”Hani sen oruçluydun?” deyince tilki pişkin-pişkin; “Biraz önce top patladı duymadın mı?”
Günün Sözü
Üzülme Can! Doğruysan Zara Gördüm Deme. Bil ki İyiler Mutlaka Kazanır.
Mevlana