Değerli okurlarım, etik değerlere sahip olmak ve özellikle gıyabınızda öyle anılmak, dünyanın en büyük zenginliğidir ve ne mutlu ahlakı özümlemiş kişilere. Ahlakı konumlarına göre sıralayabiliriz… İş ahlakı (genel olarak), Siyasi ahlak, Mesleki ahlak, Spor ahlakı. Ahlakı konumlarına göre sınıflandırıyoruz ama ahlakın genel olarak tanımı tektir. Bizler sözde engelsizler olarak, bu güzel insanlara “sakat, özürlü” tanımlaması yaparak en büyük ahlaksızlığı yapmıyor muyuz? Onların her Türk vatandaşı gibi aynı haklara sahip olduklarını bilmiyor muyuz?
Engelli dostlarımla ilgili bir şeyler yazarken, hepsini ayrı konumlarda değerlendiriyorum. Onların acılarını, üzüntülerini yüreğimde hissediyorum. Yıllar önce makalemin altına telefon numaramı yazmıştım. Arada bir aradıkları için de teşekkür ederim. Sporcu olsun ya da olmasın, aynı duygular içindeyim. Ankara’dayken tanıştığım engelli bir dostumun sözleri halen belleğimde, nedense unutamıyorum, unutmam da mümkün değil. Andora’yı 2-0 yenen millilerin ortaya koydukları çirkin futbol adına üzüldüğüm gibi, o dostum için hala üzülüyorum. İkinci kez de olsa anlatayım isterseniz.
“…Öcal Ağabey, genç olduğumu düşünüyorum, şimdiye kadar engelli oluşumu hemen-hemen dert etmedim diyebilirim. “Kader böyleymiş” dedim, razı oldum. Beni yaradan yüce Allah böyle istedi dedim. Bu nedenle de kaderime, insanlara, yaşama pozitif yaklaştım. Gözleri görmeyenlerin daha şanssız olduklarını da düşünmekteyim. Hiç kimseyi görmüyorum ve tamamen korumasızım. Nedense sağlıklı insanların bizlere yaklaşımı da fazla olumlu değil. Evden dışarı çıkmak, korkusuz yürümek, bazı ihtiyaçları yerine getirmek büyük problem. Engelli olmak tabi ki güzel bir şey değil, ama görememek daha zor.
Sporcu olsun ya da olmasın, engelli dostlarımla konuşurken özellikle bir şey dikkatimi çekiyor. Bu izlenim onlara olan saygımı daha da yoğunlaştırıyor. O arkadaşlarımızın, hiç kimsenin aşına, ekmeğine, parasına puluna kesinlikle ihtiyaçları yok. Allah katında daha makbul olan bu insanlar, bizlerden sıcak ve samimi ilgi bekliyorlar. Acımadan, acımaksızın dostluk şefkat bekliyorlar.
Biz onlara nasıl davranmalıyız? İçlerinde spor yapanlar ve basketbol oynayanlar da bulunmakta. Ankara’da da, şehrimizde de arada bir kapalı spor salonuna gidiyorum ve hayal kırıklığı yaşıyorum. Gazeteci yok, Allah’ın emri… İzleyici de yok. Engelli sporcuların anası, babası bir iki dostları! Bu yürekler acısı bir şey. Sabah evimizden çıkıp da, akşam sapasağlam tekrar dönebileceğimizi kim tekin edebilir. Bu nedenlerle, engelli dostlarımızı anlayalım, sorunlarına, acılarına, üzüntülerine ortak olalım, eğer çözüm bulamıyorsak. Engelli olarak sınıflandırdığımız ya da adlandırdığımız o güzel insanların büyük bölümü bir zamanlar sağlıklıydı. Yani bizler gibiydi. Kader ağlarını gerince kimse önüne geçemiyor. Engellilere en halis duygularımızla yaklaşalım, onları sevelim, saygılı olalım. Kimse bir şey kaybetmez.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA