İnsanlık tarihinde en eski mesleğin kadın ticareti (fuhuş) olduğu söylenir. Aslında Rüşveti de katabiliriz bu kategoriye. Yolsuzluk, usulsüzlük, talan… Rüşvetin yaratıcılarıdır. Tutku, doyumsuzluk, rahata düşkünlük, gösteriş, açgözlülük, lüks yaşam, servet düşkünlüğü, zevk ve sefahat… Belli başlı etmenlerdir.
Devletin verdiğiyle yetinmeyenler, temsil ettikleri makamları çıkarları doğrultusunda kullanarak kestirme yollardan el altından kolay para kazanmanın avantajlarını sonuna kadar kullanmak isterler. Birçok meslek, teknolojinin etkisiyle tarihe karışırken, rüşvetin yok olması bir yana, teknolojiye ayak uydurarak daha da gelişip yaygınlaşmaktadır. Önemini yitirmeyen, eskimeyen“eski meslektir” rüşvet.
Ahlak dışı, kural dışı ve yasa dışı gibi karanlık yollarla uygulanan kirli işler. Gizlilik esasına ve belgesiz işlemlere dayanan faaliyetler, hep bu rüşvet denen kayıtsız ekonominin başının altından çıkıyor. Kirli ilişkiler yumağının ekonomiye verdiği ağır zararlar, derin yaralar devletin yoksullaşmasına ön ayak oluyor.
Her taşın altından bir rüşvet cevheri çıkıyor. Rüşvetin çarkları tıkır-tıkır işlerken, seyirci kalınıyor. Rüşvet artık günümüzün cazibe merkezidir. Gündemden hiç düşmüyor! Çünkü hemen-hemen her gün bir yolsuzluk, usulsüzlük haberleriyle ortalık şenleniyor, çalkalanıyor.
“Rüşvet üretimi” son yıllarda tavan yapmış durumdadır. “Rüşvet Baharı” gün gittikçe yaygınlaşıyor, öyle ki, ziyaret etmediği mıntıka kalmadığı anlaşılıyor. Yolsuzluk, usulsüzlük, vurgun ve yağmacılık… Kayıt dışı işlemlerin imdadına rüşvet, Hızır gibi yetişiyor. “Al takke ver külah” misali.
Cazibeli sektör rüşvet ekonomisinin yıllık cirosu on milyarca lirayla ifade ediliyor. Devlet soyuldukça halk yoksullaşıyor. Yoksullaşan halk, namerde muhtaç olmak zorunda kalıyor. Büyük ölçekli rüşvetler bir yana, yerel yönetimlerde dönen“rüşvet çarkları” iddiaları dilden dile, kulaktan kulağa dolaşıyor. Gündemden düşmeyen bu iddialar soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.
Rüşvet’in keskin pis ve kirli kokuları etrafı kuşatmış, bu kokuları giderebilecek, baskın çıkabilecek bir koku türü henüz icat edilmedi. Toplumun vicdanını yaralayanlar enine boyuna iyice düşünsünler.
“Rüşvet Bağımlılığı”nın içki sigara ve uyuşturucu bağımlılığından daha çok zararlı ve tehlikeli olduğunu akıllarından bir saniye dahi çıkarmamalıdırlar. Çünkü sigara veya uyuşturucu bireysel, vakalardır. Ama rüşvet, kanayan toplumsal bir yaradır.
Elbet bir gün rüşvetçilerin ucuna dokunulur. Rüşvet, gündemden hiç düşmediğine göre yeri, sırası ve zamanı geldikçe ondan bahsetmemek haksızlık olur.
