Değerli okurlarım, Cenab-ı Allah öyle bir düzen kurmuş ki, hiç kimsenin gık diyecek hali yok. Hamdolsun bu düzene ölümü de şart koşmuş. İyi ki öyle, kendisine hamd-ü senalar olsun.
Gençlerimize, attığım başlığın içeriğini altını kazıyarak anlatmaya çalışırken, yaşını ve de başını almış bazı insanlar mangalda kül bırakmıyor, deveyi hamutuyla ve geviş getirmeden yutuyorlar. Bir spor kulübünde, bir kurum ve kuruluşta, belli bir toplumu oluşturanlar arasında, genel olarak nerede olursa olsun, ‘Saygının’ olmadığı bir yerde, sevgi tutmaz.
Seni bazı çevreler sevmeyebilirler ama sayıyorlarsa, işte o zaman gönül adamı olmuşsundur. Buna bir örnek vermek istiyorum. Senin el âlemin çadırında ne işin var? Çocuğun yaşındaki insanlara hangi hakla sorular soruyorsun? Dua et ki o çadırdakiler efendi çocuklarmış. İçlerinden birisi sana “S…r” çekseydi, halin nice olurdu?
Yaşam: büyük yer, büyük yerleşim yerleri söz konusu edilmeden, savaş halini almıştır. Yani yaşamak için savaşmak gerekiyor. Fakat her şeye rağmen büyük yerlerin sorunları da büyük oluyor. Özellikle, büyük şehirlerde yaşayanların tanışmadıklarını da hesaba katacak olursak buralarda yaşanan şeylerin çapı da ortaya çıkmış oluyor. Örneğin İstanbul’da, işine gidebilmek için sabahın köründe kalkıp, akşamın karanlığında evine dönenler çoğunlukta. Böyle bir yaşamı düşünmek bile istemiyorum.
Doğruyu söylememiz gerekirse. Hem yaşamını namusuyla kazananların, hem de gençlerimizin sağlıklı düşünenleri olmasa, yaşama dört elle sarılmasalar, bu aziz vatan o şerefsizlerin elinde şeye döner. Biz millet olarak hep zor işleri seviyoruz.
Diyelim ki, Milli Takımımızın son iki maçı deplasmanda ve o maçları kazanırsa Dünya Kupasına iştirak edecek inanın o iki deplasman maçını kazanır. Zor işleri seviyoruz ya. Oysa kendi sahasındaki maçlarını kazansa rahatlıkla kupalara iştirak eder. Hayır, illa ki zor iş olacak. Teknik kadro, futbolcular, taraftarlar diken üstünde olacak. Bunlara gerek var mı?
Bu makaleyi okuduğunuzda muhtemelen 16 Nisan geride kalmış olacak. Allah milletimize her şeyin hayırlısına muhatap etsin. Öbür tarafa göç eden bir büyük siyasetçimiz “Her şey Mecliste çözülür” demişti. Bu ifadelerin kullanıldığı dönemde doğruyu söylemek gerekirse, meclis de vardı, delikanlı savcılar da vardı. Şimdilerde bazı şeylerden fazlaca emin değiliz.
Mutsuzluğa kapılmayalım, gözlemlerimden edindiğim tecrübeler doğrultusunda sık-sık bazı güzelliklere de tanık oluyorum. Umutsuzluğu, olumsuzluğu lügatimizden çıkaralım. Hala umut var. Bu güzellikleri de yarınki sayımızda sizlere sunacağım. Siz de mutlu olacaksınız.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA