Değerli okurlarım, “paranın yüzü sıcaktır” demiştik ya, işte o sıcaklık da insanları yakıp kavuruyor ve hatta inim-inim inletiyor ve sonunda da insan olma özelliklerinin çoğunu yitiriyorlar. Bulundukları konum itibariyle, insanlar öyle havalara giriyorlar ki, öylesine desteksiz atıyorlar ki, nişangâh falan yok, dünyaları ben yarattım diyebiliyorlar. Hani âşık maşukuyla konuşurken etrafında kimseler yok sanırmış ya anlatmaya çalıştığım kişiler de aynen öyle.
Hatırlayacağınız gibi, ülkemizde bir “şike soruşturması” gündem oluşturmuştu ve bazı yöneticiler ve teknik adamlar soruşturmaya tabi tutulmuştu. İkinci dalgada bazı sözde haberleri olmayan futbolcular… Bu makalemde geride bıraktığımız olayları gündeme getirecek değilim. Fakat bir şeyin de altını kazımak istiyorum. Şike olaylarının deprem yarattığı günlerde, yukarıdan birileri yavaşlatın diyor ve olaylar unutulur gibi oluyor. Sonra tekrar toplu açılışlarda “Ben bu millet için hapis yattım, suçlular cezalandırılmalı” diyor ve ertesi günü belli kişiler içeri alınıyor.
Neden böyle dedim biliyor musunuz? Her şey referandumun sonucuna göbekten bağlı, 16 Nisan’da “Yes” tepetakla giderse olacağı ve de olacakları tabi ki biliyorsunuz ya, bir de benden duymuş olun. Bakalım düşüncelerimiz aynı mı? “Yes”in başarısız olduğu bölgeler, “Yes”in başarısız olduğu şehirler, Spor kulüplerimizden bazıları, işçi almış gibi gözüküp, işçi çıkaran özel kurum ve kuruluşlar… Daha çok var da bizim işimiz siyaset değil. Referandumda “Yes” çıkarsa bu saydıkları anaları şey olmuştur ağlamıştır.
Birileri aynen şöyle söylemişti: “Minarelerde ezan okunur, camilerde namaz kılınır, becerikli insanlar hırsızlık yapabilir dedim diye hapisler yattım. Var mı öyle numara?” Her şeye rağmen, Türk futbolunun kaosa sürüklenmesinde herkesin bir miktar günahı vardır. Özellikle yanlı köşe yazarları her şeyi herkesten iyi biliyorlar. Onlar da ballı. Sonuçta ekmek parası kazanıyorlar, ne yapsınlar!
Suçluları bizler cezalandırmayacağız ama aklı selim sahibi insanlar şapkalarını önüne koyup biraz düşünseler inanıyorum ki selamete erecek bir çıkış yolu bulacaklardır. Öylesine neme lazımcı bir milletiz ki; O kişi ulusal basının gözünün içine baka-baka aynen şunları söylüyor; “TEŞVİK PRİMİ ŞİKE DEĞİLDİR” Bunu diyebilme cesaretini gösteriyor. Bir Allah’ın kulu çıkıp demiyor ki, teşvik primi kanunen suçtur, sen ne demek istiyorsun? O kadar gazetecinin içinden bir tane delikanlı çıkmıyor. Teşvik primini savunan kişi bildiğiniz gibi vefat etti. Orada hangi işlerle uğraşıyor bilemeyiz.
“Bana değmeyen yılan bin yaşasın” bu atalarımızın sözü değildir. Bazı çevrelerce duyurulmuş yanlı ve nahoş bir ifadedir. Onların da işine gelir hem de bildiğiniz gibi değil. Böyle düşünüldüğü sürece, Kandil-Mandil yakıştırması yapılarak arınma heveslileri çevremizde yaşadıkça Türk Futbolu kaostan kurtulabilir mi? Teknoloji öylesine ilerledi ki, hiçbir şey gizli kalmıyor, helal olsun.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA