Eğitimde Yönetişimin Sosyopolitiği!

0
237

Bu yazıda önce yönetişimle ilgili görüşleri tez, anti tez bağlamında irdelemek, devamında yönetişimin “katılımcılık” penceresinden bakarak düşüncelerimi, (Prof. Dr. Meryem Koray’ın, “Sosyal Politika” adlı kitabına atıfla) özetle paylaşmak istiyorum..

Batılı neoliberal demokratların bir tez olarak ileri sürdükleri yönetişim (governance) kavramı, literatürde “birlikte yönetmek” anlamına geliyor.. Bu tezi savunanlar şöyle diyor: “Yönetim, (Government) yöneten ile yönetilen taraflarını varsayan ve yönetilenin yöneten üzerinde etkide bulunma olanakları sınırlı tutan, dolayısıyla demokratikleşme sürecini kesintileyen bir kavram. Oysa günümüz demokrasilerinde, yöneten ile yönetilen taraf ayırımı ortadan kalkıyor.. Yönetişim, (Governance) bu ayırımın ortadan kaldırılmasının kavramsal karşılığı oluyor.. Çağdaş dünyada, otoriter vesayet anlayışına dayalı yönetimlere artık yer yok! Yönetimler süreç ve mekanizmalarını çağa uygun bir hızla yönetişimin ”şeffaflık, adillik, hesap verebilirlik, sorumluluk” ilkeleri doğrultusunda demokratikleştiriyorlar! Dolayısıyla yönetişim, vatandaşın pasif tüketici durumundan aktif katılımcı konumuna geçerek kendisini ilgilendiren kararlarda söz sahibi olmasını öngören ileri bir demokrasi aşamasıdır!”

Diğer yandan ilgili literatürde, “yönetişimin, yönetsel iktidarın toplumca paylaşılması anlamına gelmediği, tam tersi küresel sermaye kesimine teslim edilmesinin amaçlandığı, bu türden neoliberal uygulamaların, vahşi kapitalizmin feodal şirket ve yöneticilerini demokratisazyonla insanileştirilmesi felsefesine dayandığı” yorumundan hareketle “kapitalizmin sürdürülebilirliğine” yönelik olduğu eleştirileri de bulunuyor.. Karşı tez de şöyle savunuluyor: “Katılımcılık esası üzerine yükselecek, yetkilerin doğrudan ve kolayca denetlenebilir biçimde kullanılmasını sağlayacak yönetim anlayışını kim istemez? Fakat Liberalizm eşitlik sorununu görmezden gelerek özgürlüğü hep sermaye kesimi için talep etmiş, bu kesimin elde edeceği özgürlüklerin dalga dalga ya da damla damla tüm topluma yayılacağı varsayımı ile hareket etmiştir.. Liberalizm, toplumu sermayeden ibaret saydığı ve eşitlik sorununa körleştiği için “Batı Demokrasisi” yalnızca gelişmiş batı için geçerli kalmıştır. Son yirmi yılın liberal özgürleşme sürecinin, azgelişmiş ülkeler için yoksullaşma ve sömürgeleşmeden ibaret olduğu pratikte açığa çıkmıştır!”

Tez, karşı tez bağlamında bir yorum olarak yönetişim kavramının, yönetim süreçlerinin ve mekanizmalarının demokratikleştirilmesi gereğini öne çıkarttığı,  süreçleri ve mekanizmaları demokrasi içermeyen yönetimlerin ise kaş yapayım derken göz çıkarttığı söylenebilir.. Artı, toplumsal kurumların atmosferik çeperine etki eden birden çok kuvvet olduğu ve fakat bireylerin içinde olduğu, kaldığı veya bırakıldığı sosyal ve fiziki ortamları, katılımcılık ilkesiyle fırsat ve imkan eşitliği etkileşimine açan demokrasinin, tüm kuvvetler toplamının etkisine eşit tek kuvvet olduğu da söz konusu yoruma eklenebilir..

Bu yorumlardan hareketle ben, eğitimde yönetişimin; “ben yaptım oldu” türünden dikteci yönetim anlayışlarına karşı, “toplumda eşitlik, adalet duygusunu sağlamaya ve yaşatmaya yönelik üretilen sosyal politikalar arzıyla, toplumu en geniş katılımlı demokrasiyle yönetme” talebi anlamında değerlendirilebilir olduğunu düşünüyorum.. Bu düşünceme, Server Tanilli Hoca’nın, “Devlet ve Demokrasi, Anayasa Hukukuna Giriş” adlı kitabının yorumsal tümlüğünü referans göstertebilir ve eğitimde yönetişim fotoğrafının altına efkarıma tasviren şu cümleleri yazabilirim: Eğitimdeki sorunların tespitinde ve çözüm üretme çabalarında, “temelde bireyin eşit, parasız, kamusal eğitim hakkını güvence altına alınmasını isteyen” toplumcu görüşlere katılımcı demokrasi yoluyla imkan tanıyan bir etkileşim ortamı.. Bilginin ve yetkilerin paylaşıldığı bu ortamda, topluma hizmet anlayışı çerçevesinde kamu ve toplum yararına “sosyal projeler” üretebilme fırsat ve imkanı!

Prof. Dr. Meryem Koray, girişte atıf yaptığım söz konusu kitabında, kitaba ad olan Sosyal Politika kavramını; “Başlangıçta endüstrileşme ve kentleşme nedeniyle ortaya çıkan ve katı liberal anlayışın görmezden geldiği sorunları kamu ve toplum yararını gözeterek çözebilmeyi amaçlayan ekonomik ve sosyal yaşamda alınan önlemler bütünü” şeklinde tanımlıyor.. Devamla; “Sosyal Politika, toplumda eşitlik, adalet duygusunu sağlamaya ve yaşatmaya yönelik politika ve önlemleri içerir. Böyle bakıldığında sosyal politikanın hedefleri ve önlemlerini belirleyenin de toplumsal ihtiyaçlar ve toplumsal istemler olduğu görülmektedir. Demokratik toplumlarda toplumsal uzlaşmanın sürdürülmesi bu istemlere yanıt verebilmesiyle mümkündür” diyor.. (Sosyal Politika, s.4-5, Ezgi Yayınları, 1995)

Sayın Koray, söz konusu kitabının11,12.sayfalarında; “1948 tarihli Evrensel İnsan Hakları Bildirisi ve 1961 tarihli Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesiyle uluslar arası metinlerde yer alan hakların “sosyal politikalarla” kazanıldığına dikkat çekiyor; “Ekonomik ve sosyal haklar ya yasalarla ya da anayasalarla kabul edilerek bir çok ülkede sosyal devlet anlayışının doğumuna yol açmıştır” diyor ve ekliyor: “Zamanla insan haklarının gelişmesi, toplumda maddi refahın artması, özgürlük, eşitlik, adalet anlayışlarının değişmesi ile sosyal politikanın hedefleri değişmekte uygulamalar zenginleşmektedir.”

Selam ve saygılar…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here