Siyasetin elle tutulacak bir yanı kalmamış. Neresinden tutsan elinde kalıyor. Siyasi erdem, çöp sepetine atılmış. Deyim yerindeyse siyasetin “hamuru” bozulmuş; dürüstlük, nezaket ve gurur raydan çıkmış. Edep ve haysiyet elden gitmiş neredeyse.
Temeli çürük, kalitesiz malzeme ve işçilikle inşa edilmiş bir siyasetin ayakta kalma gücü ve ömrü kısa olur. Direksiyonu acemi ellere teslim edilen siyaset, yolunu şaşırır ve yoldan çıkar. Siyasi kazalar bu şekilde oluşur.
Ülkemizdeki siyaset anlayışı, çözüm ve sorumluluktan çok, özel çıkarlara hizmet etme aracı gözüyle bakılıyor. Yani; her kapıyı açmaya yarayan maymuncuk veya sihirli bir değnek…
Hâlbuki siyaset arenası, toplumun ortak çıkarlarını gözeten, her kesime hitap eden bir alandır. Çünkü siyaset, ciddi ve hassas bir konudur. Her aklı esen bu işi beceremez.
Siyasette Güven ve Kalite…
Müşterinin genel çıkarlarına uygun olmayan ürünler, alıcı bulamaz. Kısa sürede piyasadan silinir. Üretici firmalar da iflas eder kapılarına kilit vurmak zorunda kalırlar.
“Kalite, bir ürün veya hizmetin belirlenen veya olabilecek ihtiyaçları karşılama kabiliyetine dayanan özelliklerin genel anlamıdır.”
Ürünü pazarlayan satıcı, tanıttığı malı kaliteliymiş gibi gösterip tüketiciye kakalama girişimlerinde bulunduğunda aldatma yolunu seçtiğinden kendi sonunu hazırlamış olur.
Tüketici bir daha aldanmamak üzere; “Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer” misali firmaya olan güvenini yitirir. Başka firmaların ürettikleri ürünlere yönelme yolunu seçer. Eşit rekabet ortamında “hesaplı, sağlam, güvenilir ve garantili” ürün ve hizmetlerin alıcısı çok olur. Müşteri memnuniyeti önemlidir çünkü.
Siyaset konusuna gelince, “güven ve kalite” kuralları siyasette de geçerlidir. Toplumun ortak çıkarlarına ters düşen, kaliteden uzak bir politik anlayış, tıpkı üreticiyi aldatan firmalar gibi çöküntüye uğrar ve iflas bayrağını çeker.