Değerli okurlarım, Apak Kardeşlerden İzzet Muhittin Apak, Doğan Babacan gibi o dönemin en iyi hakemlerinden biriydi. Burasını söylemeden geçemeyeceğim. Doğan Babacan, Apak Kardeşlerden çok sonra dünyaya gelmiştir. Babacan dünyaya geldiğinde İzzet Muhittin Apak hakemlik yapıyordu.
Merhum Muhittin Apak’ın yönettiği maçlarda ne seyircinin ne de futbolcuların olumsuz davranışları olmazdı. Dev cüsseliydi. Şimdikilerin neredeyse iki katı kadardı. Aldığım notlarda aynen bunlar bulunmakta. Şimdi diyeceksiniz ki; sporseverler, futbolcular O’nun cüssesinden mi korkup “gık”larını çıkarmıyordu. İlk anda böyle düşünebilir. Herkes O’nun cüssesinden değil de, cebinde taşıdığından korkardı. Herkes Merhum İzzettin Apak’ın cebinde taşıdığından korkardı. Sahaya çıkarken şortunun cebine tabanca koymayı adet edinmişti.
O dönemde hakemler ceket-şort giyerlerdi. Bir önceki jenerasyon ise kravat takardı. Yağmurlu havalarda şemsiye kullanan hakemler de vardı. Rahmetli bir süre “Beli tabancalı hakem” olarak anıldı. Kısa süre sonra yönettiği bir müsabakada verdiği karara itiraz eden, etrafını saran futbolculara tabancasını çekince adı bu kez; “Eli tabancalı hakem”e çıktı.
Bir dönem futbol liglerindeki hakemlerimizin asıl meslekleri askerlikti. Özellikle astsubay hakemlerimiz çoktu. Şimdi asker yok ama beden eğitimi öğretmenleri çoğunlukta. Daha eskilerde, gazeteci hakemler vardı. Sayıları azımsanmayacak kadardı. Şeyh-ül Muharririn unvanı verilen Burhan Felek de hakemlik yapan gazetecilerden biriydi.
Konuyu dağıtmadan söylemek istiyorum ki beli ve eli tabancalı hakem İzzettin Apak’ın asıl mesleği gazetecilikti. İyi bir spor yazarıydı! Anlatmaya çalıştığım. Öyle sıradan bir gazeteci değildi, basın tarihimizde spora tam sayfa ayıran ilk gazeteci oydu. Önce bunu devrin en çok satan akşam gazetesi “Haber”de başlattı. Ardından “Son Posta” Gazetesi’nde devam ettirdi.
İri cüsseli demiştim ya ve bu renkli, reformcu, gazeteci hakem haber uğruna canından oldu. Bizden önceki kuşak daha iyi bilecektir. 26 Aralık 1939’daki Erzincan’da vukua gelen depremden sonra, İstanbul-Sirkeci’de bir hamam da barındırılan yaralılarla yani depremzedelerle röportaj yaparken tifüs hastalığına yakalandı. O dev cüsseli, eli beli tabancalı adam, günlerce hastanede ecelle savaştı. Sonunda Azrail’e yenik düştü.
Burada duygularıma hâkim olamadığım için yazma zorunluluğu hâsıl oldu. Maddi manevi ne kadar gücümüz olursa olsun, ne kadar iri cüsseli olursak olalım, vakti geldiğinde can alıcıya derdimizi anlatamayız. O kazanır. Eli beli tabancalı hakem İzzet Muhittin Apak 28 Ocak 1940 tarihinde dünyaya veda etti. Hakka yürüdüğünde henüz 29 yaşındaydı.
Efendim, yeni nesil hakemler hakkında bir şeyler yazamadım. Bunun üzerine yazmak da içimden gelmezdi. Zaten yerimiz de müsait değil. Başka bir zaman! Yeni yetmelerin varsa başarılarını, guruplaşmalarını, kutuplaşmalarını ve renklerini ayrıntılı biçimde anlatacağım. Onlar zaten sigortaları attırıyor.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA