Değerli okurlarım, hakkın rahmetine kavuşan Ordinaryüs Lefter’in bildiğimiz kadar kimliğini ifşa edelim. 22 Aralık 1925’de Cumhuriyet çocuğu olarak balıkçılıkla iştigal eden Rum bir babadan olma ve Türk anadan doğmadır. Futbola Büyükada’da başladı. Taksimspor Kulübünde yetişti. Lisans çıkartılması için 1941’de mahkeme kararıyla yaşı büyültüldü. İki yıl aynı kulüpte top koşturdu ve 1943’de askere gitti ve tam dört yıl vatana hizmet etti. 1947’de tekrar İstanbul’a döndü, Fenerbahçe’ye transfer olarak 1964 yılına kadar bu takımda top koşturdu. İstanbul Ligi 1953-54 sezonunda gol kralı oldu. Fiorentina ve Nice takımlarında birer yıl top oynadı. Yurt dışında ülkemizi layıkıyla temsil etti.
Futboldaki ustalığından dolayı “Ordinaryüs” lakabı takıldı. Örnek bir profesyonel olan Lefter başarılı futbol yaşamında 50 kez milli formayı giydi, altın şeref madalyası alan ilk futbolcu odu. Milli takımda attığı 22 golle en fazla gol atan futbolcu olmuş ve bunu uzun yıllar korumuştur. Dokuz kez de milli takımın kaptanlığını yapmıştır. Fenerbahçe forması altında 615 maç oynadı ve 423 golde imzası var. Kariyerinde toplam 823 golü bulunmaktadır. Faal futbolu bıraktıktan sonra da yine futbolun içinde kaldı. Samsunspor, Orduspor, Mersin İdman Yurdu ve Boluspor’da teknik direktörlük yaptı.
Denize âşık bir insandı Ordinaryüs. Futboldan kopmuş gibi gözükse de, muhtelif gazetelerde spor yazarlığı yaptı. Spor yazarlığı bizim dönemimize rastladığı için biliyorum. O zamanlar futbolu bırakan ünlüler spor yazarı olarak kapışılıyordu. Yazarlıkları fazla uzun ömürlü olmasa da belli bir süre bu işi yapıyorlardı. Merhum Ordinaryüs bir röportajında şunları söylemişti:
“…Fenerbahçe’ye transfer olmadan önce Galatasaraylı ya da Beşiktaşlı olabilirdim. Askerlik dönüşü tekrar İstanbul’a geldim. Galatasaray bana fazla itibar etmedi. O yıllarda Galatasaray’ın bileği bükülmüyordu ve her sezon şampiyon oluyordu. O olmadı ve daha sonra Beşiktaş ciddi olarak transfer etmek istedi. Baba Hakkı korkusu beni sindirdi. Rahat olmayacağıma inandım. Fenerbahçe kısmetmiş, hiç şikâyetim olmadı…”
Ne kadar yaşarsan yaşa, ne denli şöhret olursan ol, o ölüm denilen ilahi emirden kaçış yok. Ölümü yok kabul ederek dünyalara sahip olmak isteyenler, tüyü bitmemiş hakkını yiyenler öldükten sonra nasıl anılırlar doğrusu çok merak ediyorum. Sanıyorum, spor tarihimizde ilk kez bir futbolcu için gazetelere tam sayfa ilanlar verildi. Televizyon programlarını ve Lefter’i yakından tanıyan ya da beraber top koşturmuş kişileri saymıyorum.
Ordinaryüs’ün vefatıyla verilen tam sayfa ilanların sadece zenginlerin hegemonyasında olan bir olay olmadığını anladık. Anladık ki, zengin olmanın dışında, çok önemli zenginlikler de varmış. Biz buna manevi zenginlik diyoruz. Artık şunu anlamalıyız. Zengin bir yaşamımız olsa bile, hak yemeden adam gibi yaşamaya özen göstermeliyiz. Temiz ve namuslu bir maziye sahip olmalıyız. Tıpkı Ordinaryüs Lefter Küçükandonyadis gibi. Merhum ne kadar çok önemli zenginlikleri varmış. Dünyalar kadar. En güzel ve anlamlı olanı torunlarından geldi ya, yarına kalsın. O güzel ve de anlamlı sözlerle, Türk insanının Lefter Küçükandonyadis’e nedenli değer verdiğini de sizlere sunacağım.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA