Hayat ve Büyük Taş Parçaları

0
316

”Küçük şeylere gereğinden çok önem verenler elinden büyük işler gelmeyenlerdir.” Eflatun

Zamanın etkin ve verimli bir biçimde kullanılması konusunda zaman-zaman kurslar düzenleyen bir uzman işte bu kurslardan birinde, çoğu gözde mesleklerde çalışan öğrencilerine:

“Hadi, küçük bir sınav yapalım.” demiş. Ve masanın üzerine kocaman bir kavanoz koymuş. Sonra bir torbadan irice kaya parçaları çıkarmış, dikkatle üst üste koyarak kavanozun içine yerleştirmiş. Kavanozda taş parçası için yer kalmayınca sormuş:

“Kavanoz doldu mu?” Sınıftaki herkes,

“Evet, doldu.” yanıtını vermiş.

“Aferin” demiş…

“Demek doldu.” demiş hoca. Hemen eğilip bir kap dolusu küçük çakıl taşları çıkartmış, kavanozun tepesine dökmüş, kavanozu eline alıp sallamış, küçük parçalar büyük taşların sağına soluna yerleşmişler. Yeniden sormuş öğrencilerine:

“Kavanoz doldu mu?” İşin sanıldığı kadar basit olmadığını sezmiş olan öğrenciler,

“Hayır, tam da dolmuş sayılmaz” demişler.

“Aferin” demiş zaman kullanım hocası. Masanın altından bu kez de bir kap dolusu kum çıkartmış. Kumu kaya parçaları ve küçük taşların arasındaki bölgeler tümüyle doluncaya kadar dökmüş. Ve sormuş yeniden:

“Kavanoz doldu mu?”

“Hayır, dolmadı!” diye bağırmış öğrenciler. Yine “Aferin” demiş hoca. Bir sürahi su çıkarıp kavanozun içine dökmeye başlamış. Sormuş:

“Bu gördüklerinizden nasıl bir ders çıkardınız?” Atılgan bir öğrenci hemen fırlamış:

“Şu dersi çıkarttık. Günlük iş programınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman yeni işler için zaman bulabilirsiniz.”

*Öncelik Sırasını Belirlemek

 “Hayır” demiş öğretmen. “Çıkartılması gereken asıl ders şu: “…Eğer büyük taş parçalarını baştan kavanoza koymazsanız daha sonra asla koyamazsınız…” Ve tabii, herkesin kendi kendisine sorması gereken soruyu sormuş:

“Hayatınızdaki büyük taş parçaları hangileri? Onları ilk iş olarak kavanoza koyuyor musunuz? Yoksa kavanozu kumlarla ve suyla doldurup büyük parçaları dışarıda mı bırakıyorsunuz?”

***

Hayatınızda en çok önem verdiğiniz değerler, işler nelerdir? Siz bu değerleri, işleri belirleyip, öncelik sırasına göre bunları değerlendiremezseniz, sahip olmak istediklerinize ulaşamazsınız. Sahip olduklarınızda sizi başarılı ve mutlu kılmaz.

*Moğol İmparatoru Cengiz Han

Bir sabah, büyük Moğol İmparatoru Cengiz Han ile alayı, bir av gezisi için yola çıkmışlar. Diğerleri ava ok ve yaylarıyla katılırken, Cengiz Han alışılageldiği gibi kolunun üzerinde, gökyüzünde yükselerek her yeri görebildiği ve dahası o mesafeden çıplak insan gözünün asla fark edemeyeceklerini ayırt ettiği için her türlü oktan daha iyi ve net bir avcı olan sevgili şahinini taşıyormuş.

En iyi avcılar arasından seçilmiş olmalarına rağmen o gün hiçbir adamı bir şey avlamayı başaramamış? Hayal kırıklığına uğramasına rağmen ümitsizliğe kapılmayan bizim Cengiz, ava tek başına devam etmek için diğerlerinden ayrılmış. Ancak uzun süre tek başına dolandıktan sonra yorgun ve susuz düşmüş. Yaz sıcakları yüzünden oraların zaten güçsüz akan dereleri de kurumuş…

*Uzak Bir Yere Yuvarlanmış

Sonunda nihayet bir mucize olmuş; tam önündeki büyük bir kayanın üzerinden hafif bir şırıltı eşliğinde incecik bir su akmaktaymış. Hemen kolundaki şahini uçurmuş, her zaman yanında taşıdığı kadehini çıkarmış ve suya kavuşmanın verdiği keyifle yavaş-yavaş doldurmaya başlamış? Suyu tam dudaklarına götürdüğü sırada şahin üzerine doğru pike yaparak tek hamlede kadehi ellerinden almış ve uzak bir yere doğru yuvarlamış.

cengiz han ile ilgili görsel sonucu

*Kadehi Yeniden Doldurmuş

Zaten çok sabırlı bir adam olmadığı bilinen Cengiz Han çok sinirlenmiş ancak şahinin kendisinin en sevdiği hayvanı olduğunu hatırlayarak ve muhtemelen onun da çok susamış olduğunu düşünerek kendini yatıştırmaya çalışmış. Böylece kadehi yerden almış, bulandığı toz topraktan temizlemiş ve yeniden doldurmuş. Ancak kadeh yarısına kadar dolmuşken şahin yeni bir pikeyle kadehi devirip suyu kuru toprağa dökmüş. Büyük Cengiz Han yüreğinin sıkıştığını hissetmiş, çünkü kendisine harika avlarda eşlik etmiş, ona büyük memnuniyetler yaşatmış bu hayvanı hakikaten çok severmiş.

*Kuş Ayaklarının Dibine Düşmüş

Ama bir imparator olduğunu da unutamaz, hiçbir koşulda, hiç kimsenin kendisine saygısızlık etmesine müsaade edemezmiş. Böylece, ağır hareketlerle kuşağındaki kılıcı çıkarmış, kadehi yeniden eline almış ve bir gözü kaynakta bir gözü şahinde yeniden doldurmaya başlamış. Kadeh neredeyse tamamen suyla dolmuş ve Han tam içmeye yeltendiği anda şahin bir kez daha alçalıp kendisine doğru pike yapmış. Han tek vuruşta hayvanın başını gövdesinden ayırmış ve kuş ayaklarının dibine düşmüş.

*Yılanı Görmüş

Cengiz Han suyun kaynağını aramak üzere kayanın tepesine tırmanmış ve büyük bir şaşkınlıkla suyun geldiği küçük kuyuyu ve içinde ölü yatan küçük yılanı görmüş. Yörenin en zehirli türlerinden biriymiş yılan ve eğer birkaç dakika önce o suyu içmiş olsaymış, artık yaşayanlar dünyasında olmayacakmış!

Cengiz Han kampa kucağında ölü kuşla dönmüş. Sonradan da kuşun altından bir heykelinin yapılmasını emretmiş. Heykelin bir kanadının üzerine: ‘Sana hoş gelmeyen bir şeyler yaptığında bile dostunun dostu olmaya devam et’ diğerine ise: ‘Kızgınlıkla yapılan her eylem başarısızlığa mahkûmdur’ sözlerinin kazınmasını istemiş…

Kaynak:www.aktuelegitim.com – Psikolojik Danışman Çelebi Çağlayan

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here