Aşk Tesadüfleri Sever

0
207

Değerli okurlarım, bir muhterem söylemiş ya da ağzından kaçırmıştır hasbelkader. “Aşk tesadüftür” buyurmuş! Kim olduğunu bilmiyorum, benimki sadece tahmin, yani varsayım.

Bizde bir yerde tüneyerek bu yaşa gelmedik ya bunları söylerken de bazı şeylere vurgu yapmak istiyorum. Ne diyorum biliyor musunuz? Aşkın kendisi tek başına bir tesadüfken, onun da aynı şeyi benimsemesi, sevmesi tezat değildir. Aklında bir şey yokken, orada olmasaydın, onunla göz göze gelip sol tarafta kıpırdanmalar olmasaydı…

Bir yaz akşamının rahatlatıcı rüzgârıdır aşk ama o rüzgârın adını koyamazsınız. Meltem mi Lodos mu Karayel mi? hangisi olursa olsun. Sadece teninizi saçlarınızı okumasına izin verirsiniz, geçip gider sanırsınız gider sanırsınız ama bir türlü gitmez. Esen akşam yelinin giderek gücü artacaktır, güneş bakmakta ve siz hala başka bir güneşin ısısını derinden hissedersiniz.

Her şey tamamen tesadüftür. Tesadüfler zinciridir, plan yoktur, planlanamaz. Kimlerin hikâyesinde planlanır ki aşk? İşte o akşamüstü gibi apansız yakalayabilir sizi! Aşk, bazen teğet geçer irkilirsiniz ama bir türlü anlayamazsınız. Bazen de çarpılırsınız, o andan itibaren yaş, tercihler, iş ortamı, sosyal seviye, boy, fizik, kilo derken aşk bu sınıflar arasında sivrilir. Her geçen an karşı konulmaz hale gelir.

Çok ilginçtir aşkın dili, dini, rengi yoktur. O saçlarınızı hafiften dağıtan rüzgâr estiğinde her şeyden bir habersinizdir. Daha sonra üşürürsünüz, güneş batmıştır, nedendir bilinmez ama zaman hep gecedir artık!

öcal sanat16

İnsanlar, yaşamlarında defalarca sevmiş olabilir, onlara da saygı duyuyorum. Fakat birden fazla âşık olunmaz. Bunca yıllık yaşamında böyle şeylere inanmadım ve de inanacağımı da sanmıyorum. Dilerseniz bir öneride bulunabilirim. Aşkın en yüce sevgi olduğunu da söyleyenler vardır, itirazım yok. Aşkın insan yaşamında çok şeyleri değiştireceğinden söz edilir Buna da itirazım olamaz. Aşkın, veliyi deli yaptığı da söylenir. Çok haklılar. Aşkın kişiyi sakinleştirdiği, kalender bir insan yaptığından da söz edilir. Bunların hepsine inanıyorum ancak söyleyeceklerimin en doğrusu; Sakın ola ki âşık olmayın, her taraf gece olur çünkü!

Mutlu olun, mutlu kalın… Saygılarımla

Gönül Köşemden

İnsan Olabilmek İçin…

Değerli okurlarım, yalnız başımıza kaldığımızda genel olarak çocukluğumuzu düşünürüz, “Ne güzel günlerdi” diye hayıflanırız. Soğuklarda titrememizin, yarı tok yarı aç gezmemizin, yani yoksul olmamızın bile önemi yoktu. Peki, neden güzeldi o günler? Neden özlem duyarız çocukluğumuza?

Çünkü masumduk hesapsızdık, günahsızdık. Doğan’ın efendisi değil, sadece parçasıydık birazcık. Hayallerimiz, hedeflerimiz vardı ama hepsi de çocukça idi! İhtiyaçlarımız çok azdı, çok kolay doyuma ulaşıyorduk ve de içten gülüyor, içten seviniyorduk. Kötülükle bir işimiz yoktu, düşünemiyorduk bile! Yalanlarımız vardı ya o da çocukluğumuzu korumak içindi.

Söylediğimiz yalanlar da pembelerin en güzeliydi. Sonra büyüdük, büyüttüler bizi, tüm vahşi yaratıkların bulunduğu bir ortamın içine attılar ve orada belki de ayakta kalabilmek için her şeyi öğrenmek zorunda kalarak kirlendik. Rekabet etmeyi, çok çalışmayı, yalan söylemeyi, hırsı, entrikaları, parayı, başkalarını, hatta mazlumları ezmeye ve bu şekilde yücelmeyi öğrendik ve de öğrenmeye devam ettik.

İntikamı, bize ait olmayanı almayı, riyakâr sevgileri, başkalarının hayatlarını çalmayı, ahlaksızlığı, büyüklerimize cömertçe yaptığımız saygısızlığı, insanların gözlerinin içine yüreğimizle bakmamayı öğrendik.

Sonra ne mi oldu dersiniz? Tahmin ettiğiniz gibi insanlığımızdan çıktık, doğadan ve kendimizden iyice koptuk. Gönlümüzdeki o çocuğa yani asıl kendimize yabancılaştık, sonunda umutsuzluğa mahkûm ettik kendimizi!

Yaşam da sular da hep ileri doğru akar, suların birisi tersine akıyor ama ona da “Asi” diyorlar. Şimdi söyler misiniz, insani açıdan bizler ileri mi gittik?

Bana sorarsan hiç sanmıyorum. İçimizdeki çocuktan ne kadar uzaklaşırsak, insani değerlerden de o kadar uzaklaşmış oluyoruz. Çünkü yitirdiğimiz değerleri yeniden kazanmamız maalesef imkânsız, çünkü bu işin doktoru da yok hele okulu hiç yok. Bir öksüz çocuğunun başını okşayamazsan, günahsız hayvanları tekmelersen, onlardan nefret ediyorum dersen, seni artık hiç kimse kurtaramaz.

Bunun anahtarı nerede biliyor musunuz? Geride bıraktığımız yıllarda yani çocukluğumuzda saklı! O muhteşem saflık ve masumiyette saklı insanlığımız. O nedenle “hepimizin geriye gitmesi gerekir” demek geliyor içimden ama insan olabilmek için geriye gitmek ne kadar tuhaf!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Hiç Âşık Oldunuz mu?

Ne zaman demlenip, çakırkeyif geçmişime doğru yürüsem, hüzünle karışık bir şeyler yaşıyorum benliğimde… Hüzünlenirim, kayıplarım saymakla bitmez. Mutlu olurum çünkü yaşanması gerekeni elimden geldiğince yaşamış sayarım kendimi! Âşık olup dolup taştığım dünyaya meydan okuduğum zamanlar da oldu. Unutmak mümkün mü? Kaybettiğinde ise yağmurlara yoldaş oldu gözyaşlarım, uykularım sitem etti ve aldı başını bir yerlere gitti. O zamanlar hüzünlerden hüzün, acılardan acı beğendim. Bu dünya oldukça ilginç!

Daha dün mutluluk denizinde şampiyon olmaya çalışırken, bugün acımasız bir yalnızlığın kollarında çırpınıp, ‘Bu nasıl şanssızlık?’ deyip belki binlerce hayıflanmışımdır. O zamanlar iradem zayıfladı, paramı kaybettim, kişiliğim yara aldı. Hicap ettim, utancımdan hakaret ettim kendime! Hayatın en sert yanlarıyla tanıştım. Denizi de yaklaşık o dönemde tanımıştım o da gitti ya… Her şeye rağmen “Ben hiç âşık olmadım ve de olmaya niyetim yok” diyen zavallılara hep gülüp geçtim. Hiç âşık olmamaktansa âşık olup da kaybetmeyi tercih ederim. Sevmeyenler yaşamıyor demektir.

Günün Sözü

Hiç Sevmeyene İnsan Denir mi?

Öcal’dan İnciler

Anılar Diri Tutulmalıdır!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here