Necip Fazıl, “İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya, Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya” dizeleriyle başlar ‘Sakarya Türküsü’ne.. “Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya; Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya!” diyerek bitirir..
‘Sakarya’dan su içmek’ kavramını; diyalektiği, “bağıntılar birliği ve bilimi” olarak ele alan Marks’ın, “Öz ile görünüş aynı olsaydı, bilime gerek kalmazdı” sözünden hareketle, “öz ve görünüş” bağlamında iki açıdan değerlendirmek istiyorum.. Artı, bu değerlendirmeye, Kant’ın; “Tarih, zaman kendi başına var olan bir şey değildir. Bizim görülerimizin öznel koşuludur. Ve bundan ötürü özneden ayrı ele alınırsa kendi başına bir hiçtir” sözünü ekliyorum..
Öze ilişkin açı şu: Tarihi, “ezen ezilen, sömürgeci üretici, vd.” çatışmaların çelişkisi üzerinden ele alan diyalektiğin tarih felsefesi.. Görünüşe ilişkin ise şu: Tarihte neler olduğunu bilmek, bugünü anlamak ve yarınlar için tahmin yapabilmek.. Bu bağlamda, sömürgeci eşkıyanın kavramsal ifadesi emperyalizmin “taarruz ve işgaline” karşı, üretici vatanseverlerin “kan ve alın teriyle” suladıkları topraklarını “muhafaza ve müdafaa” olgusunu, tarihin özü olarak değerlendirebiliriz diye düşünüyorum.. Bu özün görünümleri anlamında da anlatabiliriz artık kronolojideki tarihsel olayları.. Ve fakat öncesinde belirtmek istiyorum ki tarih; ‘kronolojik’ bir bilgi değil, olayları ‘neden sonuç’ bağlamında ve geçmişten geleceğe, ‘kıssadan hisse’ anlamında zihinsel arşivlerde sakladığımız bir şuur halidir..
“Vatan, millet” denilince, duyarlıklı iletişimde duyumsadığımız, etkileşimli yoğunlukta dalgalandırdığımız bayrağımız kim? Sakarya’da direnişin Başkomutan’ı Gazi Mustafa Kemal elbette.. Batılı emperyalistlerin birleşik taarruzlarıyla, Viyana önlerinde 1683’de başlayan Türk geri çekilişi, 21 Temmuz 1921’e, Sakarya’nın doğusuna kadar sürmüştü.. Meclis, bu geri çekilişe dur demek için Mustafa Kemal’e, 5 Ağustos 1921’de “Başkomutanlık’ sıfatını vererek bizatihi cephede orduya komuta etmesini istedi.. Mustafa Kemal bu sıfatıyla, gelecek hakkındaki ümidini şu cümlelerle bildirmişti: “Milli irade, hareketimizin mihveri olacaktır. Hiçbir sebep ve suretle değişmesine imkan olmayan bu kesin irade, her halde düşman ordusunu yok edecek ve bu orduyu anayurdumuzun haremi ismetinde boğarak kurtuluş ve istiklale kavuşacaktır.” (Enver Ziya Karal, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, s.110)
Sömürgeciler, Anadolu’nun işgaline karşı direnişin kalesi “milli iradenin” sembolü milletin meclisini yok etmek için, 23 Ağustos 1921’de geçtiler son taarruzlarına.. Bizans hayalleriyle saldırıyordu emperyalistlerin maşası Yunan orduları.. Entrikacı Bizans artığı ne varsa, 88 bin tüfek, 7 bin makineli tüfek, 300 top, 20 uçakla toplanmıştı arkasına.. Buna karşılık 40 bin tüfek, yedi yüz makineli, 177 top, 2745 kılıçla direniyordu vatan, millet, bayrak ülküsüyle Mehmetçik..
“İki ordunun bu maddi gücünü göz önüne getirince Türk zaferini düşünmek mucizeye inanmak demekti..” diyordu tarihçi Enver Ziya Karal, söz konusu kitabında ve ekliyordu: “Fakat mucize bir iman işiydi zaten.. Türk ordusunda Başkomutandan ere, erden cephane taşıyan Türk kadınına kadar herkes, vatan toprağının kurtarılacağına olan imandan kuşkusuz emindi.”
23 Ağustos 1921’de başlayan kanlı saldırıya karşı, 22 gün 22 gece şanlı direnişle kalktı ayağa Sakarya.. 12 Eylülde, Yunan kuvvetlerinin saldırı gücü kırılarak Sakarya’nın batısına atıldı.. Başkomutan Mustafa Kemal, “22 gün devam eden Sakarya Meydan Muharebesi tam bir Türk zaferiyle son bulmuştur” diyerek müjdeledi Anadolu’yu.. Türk vatanını parçalayıp yutmak, Türk milletini yok etmek için masa başında çizilmiş haritaların mürekkebini, şüheda fışkıran toprağın damarlarından gelen suyuyla akarak dağıttı Sakarya..
Çanakkale gazilerini, “Yaslı gittim şen geldim, Aç koynunu ben geldim, Bana bir yudum su ver, Çok uzak yoldan geldim” diyerek Gelibolu Marşıyla ağırladı Türk halkı.. “Rüzgarlardan atı, Şimşekten kanadı, Göğsünde al yazılı, Gazilik beratı vardı” elbette gazilerimizin.. TBMM, bir yudum su misali, Mustafa Kemal’e Gazilik unvanıyla, Mareşallik rütbesini vererek ağırladı 19 eylül 1921’de..
Tarih: 15 Temmuz 2016.. Batılı emperyalistlerin uşakları, Türk vatanını işgal girişimine kalkışıyor.. Kalkıyor ayağa Sakarya örneği, Sakarya’dan su içen Türk Milleti.. Müdafaa ve muhafaza ediyor “kan ve alın teriyle” suladıkları topraklarını.. Bu duygu ve düşüncelerle selamlıyorum Sakarya’dan su içen Mustafa Kemalleri..
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com