Değerli Okurlarım, hatırlayacağınız gibi, dünkü sayımızda, motivasyonu genel olarak iki kategoride toplamıştık. 1-Toplu motivasyon, 2-Ferdi motivasyon.Toplu motivasyon, futbol takımının motive edilmesidir. Önemli maçlardan önce (bütün hafta boyu da olabilir) takımın futbol kuralları içinde galibiyete şartlanmasından başka bir şey değildir. Her dakika moral motivasyon olmaz. Bunun tadını kaçırırsak, futbolcuda stres yaratır.
Yerel takımlarımıza, bu moral motivasyon konusu istenilen düzeyde yaptırılmıyor.Futbolcularda ne varsa sahaya onu yansıtıyorlar. Böyle olunca da alınan sonuçlar hiç de iç açıcı olamıyor. Zaman-zaman bazı çevrelerde tanık olduğumuz ilginç yaklaşımlar olmaktadır. Gördüklerimden birisini anlatmak istiyorum.
Müsabakadan önce, oyuncularını motive etmek amacıyla soyunma odasına giren yöneticiler şöyle hitap ediyorlar. “…Siz çok iyi bir takımsınız. Maçı alın, priminiz şu…” Olay “En Büyük Başkan Bizim Başkan” tezahüratıyla devam ediyor. Motivasyon böyle mi olur? Oysa aynı kişi ya da kişiler şöyle seslenebilirlerdi;
“Futbolu kurallarına göre oynayın. Rakibinize ve hakemlere saygısızlık etmeyin. Centilmen bir takım olduğunuzu gösterin. Taraftar sizi kucaklamak istiyor!” Bu türden bir yaklaşıma hiç tanık olmadım. Önce futbolcunun güvenini kazanacaksınız, sorumluluğu yükleyeceksiniz ve damardan gireceksiniz.
Futbol kuralları içerisinde başarılı olmaları halinde, şehrin ve kendilerinin neler kazanacaklarının altını çizmek yeter de artar bile. Çünkü onlarda insan ve duyguları vardır. Normal performanstaki bir futbolcu, yeşil zeminde 10 Km.lik mesafe kat etmektedir. Formalarını ıslatmanın bir anlamı olmalı.
Yıllardan beri yerel takımlarımızın özellikle motivasyon zafiyeti olduğunu söyledim durdum. Anlamadılar diyemem, anladılar ama uygulama yok. Teknik direktörler hala bildiklerini okuyorlar. Yazık!
Bir de ferdi motivasyon vardır. Onu da yarına anlatacağım.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA