Gerçekler Çıplak Dolaşmayı Sever

0
251

Ünlü Filozof Platon’a göre, “Gerçeği, aramayan iki varlık var: ‘Tanrı’ ve ‘Bilgisiz insan!’ Birincisi tam içindedir, gerçeğin kendisi ve yaratıcısıdır. İkincisi de tam dışında gerçeğin farkında değildir, onu hissetmez idrak edemez.”

Bir olayın bir şeyin gerçeğini ayırt etmek neredeyse imkânsız hale geldi. Gerçekleri arayıp bulmak, özel bir çaba gerektiriyor. Çölde iğne aramaya benziyor. Gerçekleri örtbas etmenin yöntemleri öyle hızla çoğalıyor ki, neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamak zorlaştı.

İftira, Yalan, Yanlış, Gizlilik ve benzeri kavramlar, gerçeklerin bir an önce su yüzüne çıkmasını engelleyen faktörlerin başında geliyor. Zamanımızda her kalıba sokulan gerçekler, değişik yorumlara açık kapı bırakıyor. Çünkü gerçeğe, “İşime gelen, hoşuma giden, kafama uyan her şey doğru ve gerçektir” yolu izlenerek, bireysel çıkarların ön planda tutulmasına neden olmaktadır.

Gerçeklere olan bakış açısı, “kişiye, olaylara ve günü birlik koşulların” gidişatına göre ayak uydurma modası eşliğinde, pragmatik (faydacılık) yaklaşımlarla hızla yayılmaktadır. Yalan, iftira ve aldatmacaların kaynağını oluşturan gizlilik, gerçeklerin aydınlatılmasını geciktirmek ve zaman kazanmak için piyon olarak öne sürülen bir araçtır.

Hâlbuki “Gerçekler çıplak dolaşmayı sever” sözü, gerçeklerin üzeri bir süre için örtülmeye çalışılsa da, bir gün gelir mutlaka bütün ayrıntı ve şeffaflığıyla ortaya çıkardığını yansıtıyor.

Gerçekler hiç eskimez, şekil değiştirmez, yaşlanmaz, yorulmaz, engel tanımaz, hiçbir şeyden çekinmez ve etkilenmez, korkmaz ve ödün vermez. Gerçekler dört duvar arasında zindanlarda hapsedilse de, eninde sonunda bir yolunu bulur, esrarengizliğin “sır perdesini” aralar…

Gizlilik aynen yarasalar gibidir; zifiri karanlıkta dolambaçlı yollarda dolaşmayı, gerçekler ise, doğru ve aydınlık yollardan geçmeyi tercih ederler. Gerçekler aynen bir çocuk gibi saf, temiz ve masumdur. “Çocuktan al haberi” misali, ağzında bakla ıslanmaz, her şeyi ortaya dökerler.

Gerçekler güven, sorumluluk ve yükümlülük duygularıyla hareket ederek, işlerini aksatmadan herkese ve her şeye eşit mesafeli bir yol izlerler. Gerçekler, “teşhircilik” hastasıdırlar, anadan doğma çıplak gezip dolaşmaktan hicap duymazlar. Bundan dolayı çıplaklıkları eleştirilmez, yadırganmaz, ayıplanmaz.

Gerçekler güçlü ve dinamiktir. Esrarengizliğe karşı kendilerini koruyabilecek temeli sağlam bir yapıya sahiptirler. Sabırla ve emin adımlarla gizli kalmaması gereken sırların peşine düşer, foyalarını ortaya dökerler.

Gerçekler helal süt emmiştir. Hak, adalet ve doğrulukla beslenirler. Gizlilikler göçebe hayatı yaşarlar. Gerçeklere yakalanmamak için sürekli yer değiştirirler ama gerçekler öyle değildir. Yerleri yurtları bellidir. Dolayısıyla gerçekler hep hancı, gizlilikler ise hep yolcu konumundadırlar.

Gerçekler altın gibidir; yere düştüğünde değerinden bir şey kaybetmezler. Gizlilikler ise tam tersine, yere düştüklerinde paramparça olur, hurdalık haline dönüşürler. Gerçekler, karanlıkla aydınlığı birbirinden ayıran bir ayıklama makinesidir.

Gerçekler, entrikalarla dolu gizliliklerin saklandıkları yerin kapısını açmaya yarayan maymuncuk vazifesini görür.

Gerçekleri söylemekten korkan, gizlikleri araştırıp sorgulamaya duyarsız kalan toplumlar, çağın gerisinde kalmaya mahkûmdurlar. Şüphesiz, gerçekler ezelden beri hür yaşamış ve ilelebet hür yaşayacaklardır. Kuşkunun, bilinmezliğin, yalan ve yanlışın korkulu rüyası olan gerçekler huzur, vicdan, hukuk ve adaletin tecelli etmesinin ilacıdır.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here