İlk Sevgiliye Şiir

1
344

Yüreğinden beynine sevginin muhakemesini yapan ‘bir sevgilinin’ diliyle “Sevgi neydi?” diye sorar, “Selvi boylum al yazmalım” filminin bir sahnesinde, senaryonun yazarı Cengiz Aytmatov.. Ve yanıtlar ‘diğer sevgilinin’ diliyle: “Sevgi emekti!”

Sevgisini emeğiyle, emeğini sevgisiyle yoğuran bir sevgili.. Kim? Hani aşkla hatırlatır ya adını ‘canan’ bir sevgili! Hani dalgalanır ya aramızdaki mistik doluluk.. Hani ‘aşkın’ hasretlerde titrer ya yüreklerimizin zarı.. Hani duyarız ya ‘aşkın’ sesin nüfuzunu kan suyumuzda! Hani erir ya kalbimiz.. “İşte öyle bir aşkın sevgilisi!” Kim?

Gözlerindeki “ilaçlı rubailerinden” yaşama direnci almak için; “Doktor istemem annem gelsin!” der bir şiirinde Sezai Karakoç..,

“İlk göz ağrımız” annelerimizin rahmet atmosferi rahim sularında yeşerip yaşam bulduğumuz andan bu zamana, taşırız sevgisiyle yoğrulan emeğini bedenimizin nehirli hücrelerinde.. Taşırız “ilk bakışta ilk sevgilimizin” emeğiyle yoğrulan sevgisini dilimizde..

 “Benim annem, kaç resim taşır yüzünde, / Kaç şarkı taşır sesinde?” diye sorar Sennur Sezer, “Herkesin Annesi En Güzel” başlıklı şiirinde.. Ezgili bir şiir vardır her annenin çocuğuna seslenişinde.. Ve şuur, şiirsel sözlerini özümseyerek yeşerir çocuklarda.. Şiirli / şuurlu kevserli güzelliğin adıdır zaten annelerimiz..

Doğduk, ağlarken gördüğümüz, görür görmez gülümseyen bir aşkla sırlandığımız ayna.. Gözleri annelerimizin, ki ışıltılı renklerle çağlayan su örneği.. Nasıl da içmiştik gözlerindeki pınardan doğar doğmaz, tuzlanmış dudaklarımızın susuzluk yangınında? Anneler de kendilerini görür mü acaba, çocuklarının gözlerinde? Nasıl görmez? Her çocuğun gözlerini sırlamıyor mu anneler, sevgi sırlı bakışlarıyla?

Beni görüyor musun anne, bak gözlerimden dudaklarıma süzülen tuzlu sularda göğsünün kokusu, ellerini uzat yüreğime, kınalansın parmakların.. Kısa bir ikindiydi zaman..  Akşamsız gecenin karanlığına savruldu gövdem.. Kaç şiddetindeydi deprem.. Uğultusunda çöktü gökyüzü.. Parçalandı yüreğim.. Yüreğime tuz bas anne, tütün sar yüreğime.. Kanar damarlarımda yokluğunun şafağı.. Susuzluğuma dök yağmurlarını..

Yaza koşan takvimlerde birden bire donmuştu tarih.. Mayıs on altı ve yıl doksan dokuz.. O tarihten bu yana ne kadar değiştim bilmek istiyorum fakat aynam gözlerindi senin.. Ey, uzak yıldızlardan sızan ışık.. Bakışla beni, su pırıltısı gözlerinde göreyim çocukluğumu..

Ah annemizi kaybedince nisanlı yağmurlar listesine kaydolur gözlerimiz.. Bakışlarımızdaki çığlığın tarihi eskimez fakat dudaklarımız kirazlık uğultusu yangınlarla susar.. Korkunç suskunluk patlaması olur yokluğu.. Gözlerimizin sonsuz uçurumlarında kırlangıç yorgunu düşler sonrası boşluğu bıçaklar bakışlarımız.. Bakışlarımızın mevsimi  zemheri gecelerinde ay ışığına dönüşür ve ayrılık iklimlerinde üşür gözlerimiz.. Bütünüyle bize kalır hatıralar.. Bize kalır uçurumlu yollar bekleyişi.. Hatıralar cemrelenir düşer yalnızlığımızın sisli ormanlar derinliğine.. Sonra kiremit çürüğü dudaklarımızda tuzlanır yağmurlar.. Ve annemizin şiirli güzelliği yüreğimizde kısık bir alevle yanar.. yanar.. yanar..

Yazmıştım ilk sevgiliye, on yedi yıl öncesi, anneler gününden bir hafta sonrası kısık bir alevle yanarken yüreğim, “Senin Sesin, Gözlerin ve Saçların…” başlıklı şiiri.. Yayımlanmıştı  2004 yılında 298 sayılı Öğretmen Dünyası adlı dergide..

“Senin sesin incecik akan bir pınardı anne. / Şırıltısını dinlerken uyurdu yağmurlar. / Mehtap çağıldardı yıldızlar duyardı. / Dudaklarında gelincikler yanardı. / Nefesinde bütün bir gökyüzü vardı ve suskun. / Güvercinler konardı senin sesine anne. / Çığlıkların tümü soluğuna sığardı. / Senin sesin yaralı yüreğimizi sardı. / Senin sesin anne incecik akan bir pınardı.

Senin gözlerin incecik bakan bir pınardı anne. / Işıltılı renklerle çağlayışları vardı. / Dökülen yıldızlı ağlayışları vardı. / Bakışlarında sevdanın yağmur oklarıyla / Kirpiklerinde bükülen gökkuşağı hasretin / Uçuşan yüreklere saçağı vardı ve küskün. / Kırlangıçlar konardı senin gözlerine anne. / Uçurumların tümü gözlerine sığardı. / Senin gözlerin anne incecik bakan bir pınardı.

Senin saçların incecik akan bir pınardı anne. / Şırıltısını kıskanan örtüler takardı. / Işıltısını kıskanan kınalar yakardı. / Ufkumda ağaran usul usul seslerin / Saçlarınla bağlardı ellerimde güvercin küser. / Öfkemizi çağıran çisil çisil gözlerin. / Saçlarınla ağlardı yüreğimde kırlangıç susar. / Bulutların tümü saçlarından uçuşur. / Mehtaplı eşarbına yıldızlar sığardı. / Bütün karanlıkları kovardı senin saçların anne. / Senin saçların anne incecik bakan bir pınardı.”

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

1 YORUM

  1. Ellerine yüreğine sağlık sevgili arkadaşım. Her zamanki gibi yazıların, gülümsetiyor yüreğimi, gözlerimin içini.. Umursamazlığım uçup gidiyor, satırlar tek tek diziliyor, hayamın dikenli yollarına ışığım oluyor umudum oluyor.. sen hep böyle kal. yazılarınla hep bizimle… Yase

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here