İskenderunspor, 1967 yılında kurulan 3. Lig Profesyonel Futbol Kulüpleri arasında yerini aldı. Kentimizdeki üç dört kulübün birleşmesiyle birlikte, İskenderunspor’un renkleri mavi-turuncu, amblemi ise palmiye olarak belirlendi.
Bir profesyonel Futbol Kulübüne sahip olmanın sevinç ve heyecanıyla caddeler, meydanlar Mavi-Turuncu bayraklarla donatıldı. İskenderunspor’un kadrosu birkaç dış transfer dışında, kentimizde yetişen amatör futbolculardan oluşturuldu. İşbaşına gelen yönetim de aynen futbolcular gibi amatör ruhluydu.
Esnaf, tüccar, işçi, işadamı, öğrenci… İskenderun’da yaşayan herkes ellerinden geldiğince takıma her türlü destek ve katkılarını esirgemiyordu. Bu kentte yaşayan havasını soluyan, ekmeğini yiyen ve suyunu içen hemşerilerimiz, tek vücut halinde, var güçleriyle İskenderunspor’a sahip çıkıyorlardı.
Beş Temmuz stadı henüz inşaat aşamasındaydı. Futbolcular, antrenmanlarını zor koşullarda kentin dışındaki tarlalarda sürdürüyordu. 3. lig fikstürü çekilmiş, İskenderunspor ilk karşılaşmasında Düzcespor’u konuk edecekti.
Ağustos ayının sonlarında, kavurucu sıcakta verilecek “ilk sınav” için, taraftarlar erken saatlerde stadın yolunu tuttular, stadyum tıklım-tıklım dolmuştu… Taraftarların ellerindeki mavi-turuncu bayraklarla birlikte, yeri göğü inleten tezahüratlar… “Her yer mavi, her yer turuncu!”
Düzcespor’un konuk olduğu karşılaşma 0-0 berabere sonuçlanmıştı. Yıllar birbirini kovaladı. İskenderunspor gün geçtikçe tecrübe kazandı. Öyle bir noktaya geldi ki, başarıdan başarıya imzasını attı. Her sezon “şampiyonluk parolasıyla” rakiplerinin korkulu rüyası haline geldi.
İskenderunlu, takımına sahip çıkmış “yönetim, futbolcular ve taraftar” üçlüsü, tek vücut halinde kenetlenmişti. İskenderunspor’a gönül veren taraftarlar, hemen-hemen her deplasmanda takımlarını yalnız bırakmayarak, maçların oynanacağı kentlere akın ederlerdi.
İskenderunspor 50 yıllık tarihinde birçok badireler atlattı, inişli-çıkışlı zig-zaglar çizdi. Birkaç kez küme düştü. Şimdi amatör liglerde mücadelesini veriyor…
1991 yılında kurulan İDÇsor, isim değişikliğiyle 2014 yılından itibaren Körfez İskenderunspor olarak, sahalarda top koşturmaya başladı. Maddi olanaksızlar nedeniyle “2. lig”den “3. lig”e küme düştü. Körfez İskenderunspor, şu anda yine kümede kalma mücadelesi veriyor. Anlaşılan o ki, havasından, suyundan mıdır nedir, İskenderun’a takım dayanmıyor.
İskenderunspor, 1967 yılında kurulduğunda ne İskenderun Demir Çelik fabrikası ne de dev sanayi kuruluşları vardı. Nüfusu 120 bin civarında kendi yağıla kavrulan bir kentin kulübüydü mavi-turunculu ekip ama “azim, inanç ve beraberlik” vardı…
Şimdi ise, gidişat terse döndü. Her türlü olanaklara sahip 200 bin nüfuslu bir kentin futbol kulübü can çekişiyor, kümede kalma mücadelesi veriyor. Bir zamanlar futbolda adını duyurarak bir “marka” olan İskenderun, sporda hak etmediği yerlerdedir.
Şimdi ne oldu da spor faaliyetleri gerileyerek kötü durumlara düştü? Yanıt basit: Sahipsizlik! Özellikle siyasetçilerin dillendirdikleri ve papağan gibi tekrarladıkları, “sahipsiz kent” naraları, havada kalıyor, boş laflardan öteye geçemiyor.
Şu andaki mevcut yönetimin Körfez İskenderunspr’u ayakta tutma çabaları takdir topluyor. Hakları inkar edilemez. Mademki, spor evrenseldir, “barış ve dostluğun sembolüdür, sosyal ve kültürel faaliyetlerdir” diyoruz. O zaman mavi-turunculu ekibi elinden tutup düzlüğe çıkaracak bir organizasyona ihtiyaç vardır.
Bir kentin sosyal, kültürel ve ekonomik yönden gelişmesini sağlayacak en kestirme yol, spor faaliyetlerini desteklemektir. Spor etkinliklerini, o yörenin tanıtımında en hızlı şekilde adını duyurabilecek ele geçmez önemli fırsatlardır.
Türkiye profesyonel futbol, basketbol ve voleybol liglerinde belediyelerin adını taşıyan yirmiye yakın kulüp mevcuttur. Belediyelerin himayesindeki birkaç kulübü örnek gösterebiliriz. Başta Akhisar, Denizli, Nazilli, Niğde, Menemen, Kahramanmaraş, Bergama, Erzin, Payas…
İskenderun Belediye Başkanı, seçim dönemleri sırasında hemen-hemen yaptığı her konuşmasında vaatleri arasında İskenderunspor’a sahip çıkılacağına dair sözleri hala kulaklarda çınlamaktadır. Sadece İskenderunspor maçlarına gidip şeref tribününden seyretmek, alkışlamak yetmiyor. Önemli olan icraattır.
Tam bu noktada İskenderunspor’un bu sezon 3. ligde kalmasını sağlayacak çareler üretmek ve daha sonraki yıllarda, ayağı yere basacak bir alt yapı oluşturularak mavi-turunculu ekibi tekrar 2. lige taşımak, bu işin olmazsa olmazıdır.
Bir takımın küme düşüp tekrar toparlanması basit değildir. Geç olmadan harekete geçmek en akılcı yoldur. İskenderunspor’u ayakta tutabilmek için illaki can çekişmesini beklemek mi gerekiyor? Yoksa davet mi?
Teşhis bellidir. Nefes aldıracak can suyunu temin edecek reçetelere ihtiyaç vardır. Bu iş ihmale gelmez.
İskenderunspor, hasbelkader eğer küme düşerse, bu kentten sorumlu olanlar, mazeretler uydurup kimseyi inandıramayacak, tepkilerin ardı arkası kesilmeyecektir…
Liglerin bitimine az bir zaman kaldı. Yol yakınken, seferberlik ilan edilip, İskenderunspor’a cankurtaran simidi uzamak İskenderun’a yapılacak en anlamlı icraattır. Artık İskenderun’un her alandaki sahipsizliğine bir son verilmelidir.
Ne diyelim, “son pişmanlık neye yarar” her şeyin bir bedeli var.