Futbola Kadın Eli Değmeli mi? (5)

0
56

Değerli okurlarım, attığım başlığın sonuna kadar yanındayım. Futbola tabi ki kadın eli değmeli. Onlarsız hangi uğraşın hakkından gelebiliyoruz ki? Kadın eli değerse kalitesi katlanır, temaşa, zevk boyut kazanır. Bunların hepsi doğru da, canlı ve banttan yayınlanan bilimsel programlarda bilgiler sunan kadınlarımız, zaten o işi fiilen yapıyorlar. Branşlarında doçent ya da profesör seviyesine yükselmiş kadınlarımız bildiklerini rahatlıkla sunuyorlar. Ancak, spor programlarında ahkâm kesmek göründüğü kadar kolay da değildir, basit de değildir. Onun apayrı bir özelliği vardır, özellikle futbolun. Futbol daima güncel bir hadisedir.

Futbol programı sunan kadınlarımızda şu özellikler aranır: Futbolu Fiilen İcra Etmiş Olmak, Bu Konuda Genel Kültüre Sahip Bulunmak, Kusursuz Bir Türkçe, Görüntü, Kılık Kıyafet. Kadınlardan TFF Başkanı olsun, MHK Başkanı da olsun ama futbol yorumculuğu, karşısına konan yazıları okumakla olmaz. Kendinden bir şeyler vereceksin, konu ile ilgili yaşamından kesitler sunacaksın. İzleyenleri sıkıntıya sokup da “Ne Günlere Kaldık?” dedirtmeyeceksin. Sözlerimde tamamen samimiyim, başka türlü olmaz.

Şöyle düşünelim. Futbolu sadece bir temaşa olarak özümlemiş birileri çıkıyor, bir müsabakanın yorumunu yapıyor ya da kritik dakikalar adına ahkâm kesiyor. Böyle bir yorumun kalitesi N’olabilir? Sizce de öyle değil mi? Futbolumuza yönetici olarak kadın eli değsin ama söylediğim konularda da hazırlıklı olmadan, tecrübe kazanmadan ekrana çıkmamanızı önemle rica ederim. Sürçülisan ettiysem af ola!

Efendim, son günlerde “Dindar Gençlik” ve “Altın Gençlik” diye kavramlar ortaya atıldı biliyorsunuz. Bazı okurlarım da bu konuda kendilerini aydınlatmamı istediler. Bildiğim kadarıyla sizleri aydınlatmaya çalışacağım. Öncelikle şunu söylemek isterim ki, gençlerimizin durumu pek parlak gözükmüyor. Çalışarak okuyanlarda, ailesinin desteğiyle tahsilini ikmal edenlerde, hepsi aynı durumda… Orta öğrenimi geçelim, üniversitede olanlar, şimdiden iş telaşında. Diplomayı aldığı zamanda, inanın 40-45 yaşında ne olacağını düşünürler. Gençlerimiz heyecan, merak ve korku çizgisi mihverinde sağa sola savruluyorlar. Gençlerimiz üniversite sıralarında görmediklerini görüyorlar. Yerimiz müsait olmadığından, bazı öğütlerde bulunup şimdilik noktalamak istiyorum.

*Gençliğinin kıymetini bil, onu boşuna harcama. *Zor koşullarda seni okutmak isteyen ailene, öğretmenlerine saygılı ol. *Gaza gelme, bir örgüte üye bile olsan, kendini o potada eritme. *Makam sahibi olduğunda, hakkaniyet ve adalet duygusundan kopma. *Düşene omuz ver, Senden güçsüzleri ezmeye çalışma. *Kavga yapmayın kesinlikle, yapacaksınız sizden herkes korksun. *Yoksul arkadaşını tanıyor sayılmazsın, o zengin olunca ancak tanırsın. *En kötü insanı bile küçümseme, empati yaparsa rahatlarsın. *Dünyanın en iyisi sen değilsin, önce kendini düşünmelisin. *Boş vakitlerinizi okumak ve sporla geçirin, faydasını göreceksiniz. *Melek gibi olma ama nefret edilen kişi hiç olma. *Dedikodu yapma, yapanları da yanına yaklaştırma.

Bu saydıklarımın daha fazlasını bir vesile ile yazmış ve gazeteniz İskenderun’da yayınlanmıştı. O zamanlar üniversite okuyan oğlumun da kafasına kazımıştım, ümit ediyorum yarısını uygular. Başka bir makalemde sizlere yine öğütlerim olacak. Hepinize başarılar diler, gözlerinizden öperim.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here