Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Ayrılık zamanı geldi. Ayrılığın zamanı var mı? İnsan nasıl tamam bugün kalkıp gidiyorum zamanı geldi diyebilir ki yaşamakta olduğu hayattan? Ve en önemlisi “gidiyorum” dediğinde gerçekten gidebilir mi? Ona bu dürtüyü veren, zamanın geldiğini bildiren nedir? Göçmen kuşları göç zamanlarını bilirler ve zamanı gelince kalkar giderler. Sanal sandığım zaman mı gitme zamanını belirliyor? Valla bilmiyorum ama zamanı geldi diyorum. Neye ve niçin geldi, neye dayanarak diye sormadan ve kalkıp gitmek için hazırlıklar içindeyim. Yalnızca sözde. Bir taraftan da, Abdurahman Karakoç’un ayrıklıktan zor belleme ölümü Mihriban şarkısını mırıldanıyorum. Zaman gün gün geldi ve hafta sonuna kilitlendi. İstanbul’dan son yazım olacak bu eğer zamanı geldiyse gerçekten gitmenin. Bu son günümü dışarıda geçirmek istiyorum, sergi ve tiyatroda. Oysa tam bu mevsimde İstanbul’dan gitmek olmazdı benim için ama zamanı geldi diyor tılsımlı bir ses kulağıma neden niçin diye sorduğumda nedeni yok yalnızca zamanı geldi ve gelince zaman kalkıp gitmek kaçınılmaz olur.
Ve şu an bir haber okuyor Berke. Türk hava yollarına ait bir uçak Konya seferini yapmak için kalkış yaptığında korkan bir yolcu “Ben uçmak istemiyorum” deyince kalkış yerine geri dönmüş ve yolcuyu indirmiş. Berke hemen bir resim çiziyor bize, “dur sağda inecek bir yolcu var. Paraşüt verin indirelim” demişlerdir diye. Hepimiz kahkahayı basıyoruz. Gözümüzün önünde paraşütle inen birisi… Ve sonra kalkan uçak… Ve abarttıkça abartıyoruz görüntüyü kafamızda ve biraz daha katılıyoruz gülmekten. Emre “sakın sende böyle yapma Gül” diyor. Ve başta sorduğum soru canlanarak karşıma geliyor. İnsan “gidiyorum” deyince gidebiliyor mu zamanı gelmemişse? Her gidenin zamanı gelmiş mi oluyor gidince peki? Bilmiyorum ama illa gidilecekse eğer, önünde durulmayacağını bilirim gidenin. Ve gerçekten ayrılık bazen ölümden zor olmasa da o değerdedir diye düşünüyorum. Her ikinizde acısını yaşamış biri olarak.
Geçenlerde izlediğim bir belgeselde insan DNA’sı ile bir insancık yapmış bilim alemi. Çok etkileyici, korkutucu ve ürkütücü geldi ama hayranlık veren bir çalışma belki ilerde ölümsüzlük olacak! O zaman bu durumda ölüm acısı olmaz tabi ama ayrılık acısı hep olacak. Ve her ayrılık bir çentik atacaktır yüreğimize.
Ve yine ölüm acısını ölümsüzlük tılsımına tercih ederim. Ve ayrılık acısını da yeniden kavuşma anını düşünerek azaltabilirim. Zaman bana en azından bunu borçlu. Ve sevgili okuyucularım gitmeye hazırlanırken; istiyorum gideyim sevdiğimle / Gideyim boş vereyim sonu ne olacak. / İstiyorum düşünmeyeyim iyi mi kötümü, / İstiyorum bilmeyeyim beni seviyor mu? / İstiyorum gideyim sevdiğimle / Bertol Breht şiiri dökülüyor yüreğimden parmaklarıma oradan bilgisayarımın tuşlarına…
İSTİYORUM…
İstiyorum gideyim sevdiğimle. / İstiyorum boş vereyim sonu ne olacak.
İstiyorum düşünmeyeyim iyi mi, kötü mü?
İstiyorum bilmeyeyim beni seviyor mu? / İstiyorum gideyim sevdiğimle.
BERTOLT BRECHT
Ve bir gemi kalkıyor bu limandan. Oysa liman bendim çoğu zaman. Bende dinlenir gemiler ağırlıklarını bende boşatırlardı. Şimdi ise giden benim bekleyen onlar başka gemileri. Ve her ayrılık bir çentik atar yüreğime. Ayrılık üzerine konuşmak kolay olmuyor şu an yazmak falan çünkü ayrılık demek ağırlık demek tonlarca ağırlık yürek üzerinde. Ve şimdilik hoşça kalın demek zorundayım, sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde her zaman hep beraber. Yase
Günün Şiiri
Mihriban
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.
Yâr deyince, kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor
Lâmbamda titreyen alev üşüyor
Aşk, kâğıda yazılmıyor Mihriban.
Önce naz, sonra söz ve sonra hile…
Sevilen, seveni düşürür dile
Seneler, asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban.
Tabiplerde ilâç yoktur yarama
Aşk deyince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban.
Boşa bağlanmamış bülbül, gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne…
Şaştım kara bahtın tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban.
Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi, gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı…
Çözemedim… Çözülmüyor Mihriban.
Abdurrahim Karakoç
Günün Fıkrası
Temel bir gün bankaya para çekmeye gitmiş. O anda içeri bir hırsız girmiş. Herkesi rehin almış. Rehineler fazla geldiği için bir kaçını öldürmek istemiş. Sıra Temel’in yanındaki kadına gelmiş. Hırsız adını sormuş. Kadın Ayşe demiş. Hırsız; “Benim annemin adı da Ayşe” demiş ve kadını affetmiş. Sıra Temele gelmiş. Temel “Benum adum Temel’dur ama arkadaşlar bana Ayşe derler” demiş.
Günün Sözü
Sevgi birliğe, bencillik yalnızlığa götürür.
Friedricih von Schhiler