İktidara geldiği günden bugüne, 13 yıldır Türkiye’yi büyük bir “değişim kıskacı” içine iten ve bu yüzden bütün kurumlarımızda büyük sıkıntılara yol açan AKP, dış politikadaki hezimetten sonra “Sıfır Sorunlu Komşular” yerine “Sıfır Komşu” gerçeği ile Türkiye’yi karşı karşıya bırakmıştır.
Evet, maalesef Türkiye, şimdi çevresinde kendisine dost olmayan komşu ülkelerle çevrilmiştir. Atatürk’ün “Yurtta sulh, Cihanda sulh” prensibi terkedilmiş ve kaypak Ortadoğu sahasında maceradan maceraya doğru yelken açılmıştır. Daha önceki hükümetler tarafından yapılmış olan Irak’a ABD’nin yerleşmesine yol açan “vahim hata” AKP döneminde Suriye’nin, ABD ve İsrail’e kurban edilmesi ile devam etmiştir.
Irak’ta yüz binlerce insan ölmüş, yüz binlerce Müslüman kadına tecavüz edilmiş, Irak şehirleri yerle bir edilmiş ve tarihi birçok eser yağmalanmıştır. Irak petrollerinin gelirine ABD el koymuştur. Suriye’de ise sonuç Irak’takinden farklı olmamıştır. Ülke yakılıp yıkılmış ve milyonlarca Suriyeli komşu ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır. Sadece Türkiye’de 2,5-3 milyon Suriyeli olduğu söylenmektedir. Bu insanların bir kısmı çadır kentlerde otururken, büyük bir kısmı da bütün Türkiye’ye yayılmıştır.
“Öngörüsü” olmayan AKP hükümetleri, Suriye’de olacak bir kargaşanın başta Türkiye olmak üzere bütün komşuları etkileyeceğini hesap edemediler. Suriye şehirleri yakılıp yıkılırken, evsiz barksız kalan insanlar komşu ülkelerden başka nereye gidebileceklerdi? Haliyle Türkiye de bu savaştan nasibini aldı ve milyonlarca Suriyeli Türkiye’ye akın etti. Milyonlarca mültecinin bir anda bir ülkeye sığınması “sosyal dengeleri” alt üst eder. Nitekim Türkiye de bu olumsuz durumdan nasibini almıştır.
Suriyeli sanatkârların Türkiye’de çok ucuz ücretlerle çalışması, bazılarının işyeri açıp vergiden muaf olması, “yıllık işsizlik oranları”nın yükselmesine yol açtığı gibi birçok şehirde Suriyeli ve Türk işçileri karşı karşıya getirmiş, huzursuzluğa yol açmıştır. Hele Başbakan Davutoğlu’nun, Sanayi ve Ticaret Odası ile görüştüğünü ve bundan sonra Suriyelilere de iş verileceğini “müjde verir gibi” söylemesi, Suriyeli öğrencilere sınavsız üniversiteye giriş sağlanacağını açıklaması bu laçkalığın tuzu biberi olmuştur.
Ortadoğu’yu kana bulayan DEAŞ terör örgütünü AKP Hükümetinin desteklediğine dair birçok iddia var. Hatta bu işin Lahey Adalet Divanına götürüleceği ve orada Türk yetkililerinin yargılanacağı bile söyleniyor. Çünkü yaşadığımız dünyada hiçbir şey gizli kalmıyor ve atılan her “yanlış adımın” faturası mutlaka kesiliyor.
Ve nihayet Ortadoğu’nun bu netameli ortamında bir de Rus uçağı tarafımızdan düşürüldü. Rusya kıyameti kopardı. Siyasi ilişkiler düzgün bir şekilde yürütülürken, böyle bir olayın olması büyük bir hata oldu. Uçağın düşürülmesinin Türkiye’ye büyük zararı oldu. Rusya ile ticari, turizm, diplomasi alanındaki ilişkilerimiz büyük yara aldı.
Son olarak haberlerden öğrendiğimize göre; Türkiye tarafından stratejik ortak ilan edilen Suudi Arabistan’da 47 Şii Lider idam edildi. Türk devlet adamlarının Suudi Arabistan’da olduğu, stratejik ortaklığın ilan edildiği bir zamanda meydana gelen böyle bir olay acaba Türkiye’yi de olayların içine çekmek amacında olabilir mi?
İşte şimdi yapılacak en önemli şey, derhal Ortadoğu bataklığından kendimizi soyutlamamız ve Atatürk’ün dış politikasına dönmek olacaktır. Atatürk’ün en büyük başarısı Ortadoğu’ya ve Balkanlara, büyük devletleri sokmamak olmuştu. Bunun için de askeri ve siyasi paktlar kurmuştu. Oysa şimdi büyük devletler Ortadoğu ve Balkanlarda cirit atıyor. En büyük zararı da Türkiye görüyor. Türkiye’nin; iktidarı ile muhalefeti ile milli bir “Dış Politika” uygulama zamanı gelmiştir.
Öner Çetinkaya’nın düşünce yeteneği ülkemizin iç ve dış olaylarında sağlıklı görüşler sergilemesine vesile oluyor. Onun sunduğu görüşleri yararlı buluyorum.
yaptığım ve yazdığım nereye gitti? Bu durumda yeniden ve kısaca söylemek gerekiyorsa Öner Çetinkaya’nın görüşlerine katılıyorum.