Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara temsilcisi Erdem Gül, bir dizi iddia ile 26 Kasım 2016 tarihinde tutuklandı. Can Dündar ve Erdem Gül 28 gündür Silivri Cezaevi’nde özgürlüklerinden mahrum bir biçimde yaşamaya çalışıyorlar. Gazeteciler elbette dokunulmazlıkları ve ayrıcalıkları olan özel statülü insanlar değildir. Hukuken suç işledikleri tespit edilmiş ise elbette hak ettikleri cezayı almalı ve cezalarını çekmelidirler. Günümüz Türkiye’sinde son yıllarda hukuk ihlalleri ve karmaşası tavan yapmış ve pek isim hukuksuzluk mağduru olmuştur. Bu yüzden de Türkiye Cumhuriyeti pek çok mağdura binlerce ve milyonlarca lira tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir…
*Tek Kişilik Hücre Kabul Edilemez
Bu nedenle suç işlediği iddia edilen haklarında somut bir delil olmayan hemen herkes tutuksuz yargılanmalıdır. Oysa bugün ülkemizde tersine bir uygulama mevcuttur ve özellikle gazeteciler iktidar tarafından büyük baskı altında tutulmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde TBMM Genel Kuruluna “Basına Yönelik Baskıların Araştırılması” için verdiği önerge dolayısıyla konuşan CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş konuyla ilgili olarak özetle: “Can Dündar ve Erdem Gül, tıpkı darbe dönemlerindeki gibi, talimatla yapılan sözde yargılama sonucu tek kişilik hücreye konulmuştur. Hücre tecrittir, tecrit işkencedir, işkence ise insanlık suçudur. Ama şuna emin olun ki insanlık onuru işkenceyi yenecektir. İşkence yapan, işkenceye alet olanlar ise tarih önünde hesap verecektir. Kuşkusuz, tecrit altında olan gazeteciler sadece Erdem Gül ve Can Dündar değildir. Tecrit sadece 2 gazeteciyle sınırlı bulunmamaktadır” dedi.
*800 Gazeteci Evine Ekmek Götüremez Olmuştur
CHP Milletvekili Yarkadaş sözlerinin devamında ise: “AKP’nin âdeta bir gazeteci cehennemine çevirdiği Türkiye’de 32 meslektaşım demir parmaklıklar arkasında ömür çürütmektedir. 32 gazeteci AKP politikaları yüzünden şu anda cezaevinde tecrit altındadır. Cevheri Güven, Murat Çapan, Hatice Duman, Faysal Tunç, Hidayet Karaca, Mehmet Baransu ve daha birçok gazeteci yazdıklarından ötürü tecrit altındadır. Gazetecilere yönelik baskılar ise gitgide artmaktadır. 2015 yılında gazeteciler hakkında 315 soruşturma açılmış, gazeteciler 161 sözlü ve fiziki saldırıya maruz kalmıştır. 103 gazeteci ise sizin iktidarınız döneminde gözaltına alınmıştır. 800’ün üzerindeki gazeteci de sizin politikalarınız yüzünden işsiz bırakılmıştır. Çünkü; iktidarınız bir gecede haksızca, hukuksuzca, kanunsuzca 19 televizyonu kapatmıştır ve 800 gazeteci sizin bu uygulamanız yüzünden şu anda evine ekmek dahi götürememektedir” şeklinde konuştu.
*Muhalif Medya ve Gazeteciler Susturuluyor
Basın özgürlüğünün alanının git gide daraldığına dikkat çeken Yarkadaş, 2015 yılında erişime engellenen site sayısının 103.807’ye ulaştığını ifade ederek: “İktidar, halkın haber alma hakkını ortadan kaldırmakta, kamuoyunun özgürce oluşmasını engellemektedir. Bunun siyasi literatürdeki karşılığı diktatörlüktür. Ve bunun bir diğer adı da halkı tek sesliliğe mahkûm etmektir. İktidar, muhalif medyanın halka gerçekleri göstermesinden korkmaktadır” diye konuştu.
*Barış Yarkadaş Milletvekili Olmasaydı, Bugün Cezaevinde Olabilirdi
Yıllarca gazetecilik yapan Barış Yarkadaş, işin mutfağından gelen ve tüm baskıları bire bir yaşayan gazetecilerdendir. Barış Yarkadaş yakın dönemde milletvekili olmasaydı belki o da bugün Silivri ya da bir başka cezaevinde olacaktı. Basın özgürlüğüne yapılan bu tür müdahaleler iktidarın ömrünü uzatacağına, kesinlikle kısaltır. Daha önemlisi dünya gözünde bu anlamda hemen her gün saygınlık kaybetmekteyiz. Basın ya da medya özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında şu an 149 sıradayız. İktidarın gazetecilere ve yayın kuruluşlarına müdahalesi bu hızla sürerse inanın sıralamamamız 160 Allah göstermesin ama 170’de çıkabilir ki bu ayıp ve utanç bize yeter…
*Hata Yapanlar Devlet Yerine Kendi Ceplerinden Tazminat Ödemelidir
İşin bir diğer kötü yanında Türkiye Cumhuriyeti devletinin hukuk ve adalet mağdurlarına ödediği milyonları bulan tazminatların biz vatandaşlara dolaylı vergiler olarak yansımasıdır. Özetle bu işten mağdur olanlara yeni mağdurlar olarak yine biz vatandaşlar eklenmekteyiz. Bu nedenle hatalı ve hukuksuz yargılama yapanlar ile hatalı tutuklama yapan her bir hâkim dönemin iktidarı ve Bakanlar kuruluyla birlikte her bir mağdura ödenecek tazminatlardan bire bir sorumlu olmalıdır. Kısaca hata yapan vicdani rahatsızlık yanında maddi yaptırımlarından hatta nasibini almalı ve kesinlikle bir bedel ödemelidir. Sırf birileri tatmin olsun diye haksız tutuklamalara ve biz milletin cebinden çıkan tazminatlara hayır diyorum. Basın ve gazeteciler özgür olmalıdır ve elbette bu özgürlük çok aşırıya kaçan sınırsızlıkta olmamalıdır. Tüm tutuklu gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, yargılanması gerekenler ise tutuksuz yargılanmalıdır…