Değerli Okurlarım, yarım asır önceki futbolumuz, dünkü sayımızda bir nebze anılarımı anlattığım gibiydi. O zamanlar biz de gençtik ama delikanlılığın raconunu bilenlerdendik. Şimdi olduğu gibi, o zaman da saygı denilen erdem belleğimizde kışlıyordu, hamdolsun! Bizim kuşak hep öyle kaldı. Şiddetin, terörün insafı yoktur, hele biraz da gençlik varsa serde, tadına doyum olmuyor canım. Anılarını diri tutmaya çalışan insanlardan biriyim.
Bu olgulardan yola çıkarak diyorum ki; Şiddete fazla meyli olmayan, yani organize olmayan taraftarların katıldığı kavgalar, hırlaşmalar deşarj olmaktan ibarettir. Çoğu kez müdahale gerektirmeden kısa sürede bitebiliyor. Ancak, hesabı kitabı yapılmış, yani stratejisi belirlenmiş şiddet olaylarının süresi de uzundur, etkinliği de fazladır. Bunun yaş oranı 20 ila 30 arasıdır. Futbol maçlarının en renkli taraftarları Fanatiklerdir. Avrupa’da bunlara holigan deniliyor.
Sorunlu ailelerde yetişen, eğitim düzeyi düşük ve okullarında başarısız olan gençlerdir. Sosyal kimlik açısından bakıldığında, taraftarların kendi takımları ile özdeşleştikleri, sosyal kimliğin grup davranışları üzerinden işlediği söyleyebiliriz. Bunun sonucu olarak da, kendi takımına ilişkin tüm özellikler iyi ve olumlu algılanırken, karşı takımın taraftarlarına ilişkin tüm özellikler kötü olarak algılanmaya başlıyor. Fanatiklerin lideri için kendi kimliğinden çok gruptaki kimliği öne çıkıyor.
Maço davranış olarak vurgulanan erkek ağırlıklı kültür, davranış kurallarından uzak olmak, yani norm dışı davranmak gibidir genel eğilim şeklinde tanımlarsak hiç de yanlış olmaz, yanlışa düşmemiş oluruz. Hatta tanık olduğum olayları da gündeminize getirmek istiyorum. Bu insanlarda; toplu taşıma araçlarına ücretsiz binmek, yoğun alkol kullanmak ve sadece belli bir grupla beraber olmak, erkek (kabadayı) ağırlıklı olmak ve onun alt kimliği ile kültürüyle özdeşleşmek, bu grubu her yerde yaşatmaya çalışmak gibi davranışları Maço davranışın bir göstergesi olarak değerlendirebiliriz.
Sözlerimin doğruluğunu teyit için bir örnek verebilirim… Ankara’da Amigo Sefa vardı. Yoksuldu ve ürkek bir kişiliğe sahipti. Birisi gibi ön plana çıkardılar, şimdi ise oldukça zengin. Doğal olarak amigoluk yapmıyor. Bildiğiniz gibi, bir şehirde amigoluk yapan kişiyi doğal olarak herkes tanıyor ve şehrin takımını desteklediği için de sporseverler için dost olarak kabul görüyor. Bunları anlatırken de, amigoluğun bir meslek olduğunu söylemeye çalışmıyorum.
Şehrimizde de, İDÇspor Futbol takımının amigoları olduğunu biliyorum. İDÇ ile ilgilenmediğimden onların da son durumlarını bilmiyorum. Bu konuda şimdilik fikir sahibi değilim. Türkiye’de de futbol holiganlarının bir alt kültür oluşturduğunu ve sosyal bir kimlik yarattığını göstermektedir. Kendi alt kimlikleriyle mutlu olan, diğer takım taraftarlarını önemsemeyen, sosyal norm ve kurallardan sıklıkla sapma gösteren ve sadece erkeklerden oluşmuş bu gruplar spora zarar vermektedir.
TFF’nin saha kapatma ya da seyircisiz oynama cezaları komikleşti. Kadınlara, çocuklara ücretsiz maç izleme olanağı doğdu. Bu güzel de, tribünlere gelenlerin hepsi de fanatik. Bunun neresi ceza. Sanırım diğer kulüpleri cezalandırıyorlar. Bu parlak fikir kimden çıktı bilemiyorum ama kutlanacak bir karar olduğunu belirtmek isterim. Türk sporunu kimler, ne şekilde yönetiyor belli olmuyor mu? Gülmemek için kendimi zor tutuyorum!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA