Günaydın Sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Şebi Arus yani Mevlana’nın ölüm tarihi olan 17 Aralık günü. Şebi Arus nedir peki. Şebi Arus, Ebedî vuslata -sonsuz kavuşma- erdiğini belirtmek için düğün gecesi anlamındadır. “Şeb-i Arus” Mevlana; “Hamdım, piştim, yandım!..” diyor. Onu andığımız bu günde bize harika bir mesaj veriyor.
“Ölüm gününde tabutum götürülürken, bende, bu dünyanın dert ve gamı var sanma! Dünyadan ayrıldığıma üzülüyorum zannetme!”
“Sakın ola ki, öldüğüm için bana ağlama! ‘Yazık oldu, yazık oldu!’ deme! Eğer ben yaşarken nefse uyup şeytanın tuzağına düşersem, işte hayıflanmanın sırası o zamandır!”
“(Fakat ben ruhumla büyük bir heyecan içerisinde vuslata doğru kanat açtığımda sakın ola ki) cenazemi görüp de; «Ayrılık, ayrılık!» deme! Bilesin ki o vakit, benim ayrılık vaktim değil, (Rabbimle) «buluşma» yani vuslat vaktimdir!”
“Beni toprağın kucağına verdikleri zaman sakın; «Veda, veda!» deme! Çünkü mezar, öteki âlemin, cennetler mekânının perdesidir!”
“Batmayı, gözden kaybolmayı gördün ya, bir de doğmayı gör! Düşün ki, Güneş’le Ay batıp gözden kayboldukları zaman onların nûruna bir ziyan gelir mi?”
“Bu hâl, sana; batmak, kaybolmak gibi görünse de, aslında doğmaktır, yeniden hayata kavuşmaktır! (Hem de ebedî bir hayata…)”
“(Dıştan bakınca toprağın kara bağrında bir çukurdan ibâret olan şu) mezar, insana hapishane gibi, zindan gibi görünse de, orası aslında vuslata teşne ruhların (dünyanın iptilâ ve musibetlerinden) kurtulduğu (ve huzur bulduğu) yerdir!”
“Hangi tohum toprağa atıldı, ekildi de tekrar bitmedi; vakti gelince topraktan filizlenmedi? Niçin insan tohumu hakkında yanlış bir zanna düşersin?”
“Hangi kova suya sarkıtıldı da dolu çıkmadı? Can Yusuf’u neden kuyudan ziyan görsün, niçin feryad etsin?”
& & & & &
“Ben (ten kafesinden kurtulunca) ölü idim, dirildim, ağlamaktayken tebessüme büründüm. İşlâhî aşkın devletine nâil olunca da, ebedî devlete (saâdete) kavuştu. Tanrım o saadete bizi de erdir. Hamdık piştik ve yanmak için bize zaman ver yardım et.
Ve şimdi ne harika olurdu aramızdan biri neyzen olaydı ve bir üfleseydi şöyle derinden neyine. (sazlıklardaki kamışa hayat verdiği, onu “ney” haline getirdiği gibi ki mesnevide “ney” sembolü altından bir dünya görüşü ve bir medeniyeti anlatılır. Neyzen olmakla bu dünya görüşünü öğrenmeye de talip olmak da ilişkilendirilmektedir.)
Bizde altından bir hayat görüşüne sahip olaydık ve hayat vereydi şu anda kendimizden geçeydik ve Mevlana’nın şu beytini okuyabilseydik. Yine okuyabiliriz dedim. Ha kamışa üflemişiz ha yüreklere olmaz mı? Zaten neyin amacıda bu değil mi? Hadi bakalım Mevlana’nın vuslat gününde Şebi Arus gününde Mevlana konuşsun biz dinleyelim.
Dinle neyden kim hikâyet etmede, ayrılıklardan şikayet etmede… Ne demek istiyor bu sözlerle? Neyden dinle diyor. Konuşuyor doğruyu söylüyor, hikayeyi biliyor ve şikayet etmediğini gidenin ayrılıktan. Çünkü ayrılık dediğin; Mezarımın toprağı bir yudum şarap gibidir. Bedenimi içince, canım göklerin üstüne çıkar. O padişah değilim ki tahttan ineyim de tabuta bineyim. Benim fermanımın yazısı ebediliktir.
Harika…
& & & & &
Gülen nar, bağı bahceyi de güldürür;
Erlerle sohbet seni de erlere katar.
Katı taş olsan, mermer kesilsen bile bir gönül sahibine ulaştın mı inci olursun.
Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
ister kafir, ister mecusi,
ister puta tapan ol yine gel,
bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…
Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeliyiz,
Şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeliyiz biz…
Beri gel, beri ! Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk?
Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik…
Bu dünya zindandır;
Biz de dünyadaki mahpuslarız
Del zindanı kurtar kendini.
Tanrı, bize yardım etmek dilerse gönlümüze, ağlayıp inleme isteğini verir.
Ne mutlu gözdür o göz ki O’nun için ağlar;
Ne kutlu gönüldür ki O’nun için yanar-kavrulur.
Her ağlamanın sonu gülmektir;
Sonu gören kişi mutlu bir kuldur.
Nerde akarsu varsa orada yeşillik vardır;
Nerde akan gözyaşı varsa oraya Rahmet gelir. Dizeleri ile. Ve biz aslında
& & & & &
Tarikatçı değiliz ancak sevdalıyız Mevlana öğretisine ve sevdamız karanlıklarda ve soğukta hem aydınlığımız hem ısımızdır… Ve şimdi sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte sevgili okuyucularım… Yase
Günün Şiiri
Allah’ım Bu Vuslatı Hicran Etme
Allah’ım bu vuslatı hicran etme
Aşkın sarhoşlarını nalan etme
Sevgi bahçesini yemyeşil bırak
Bu mestlere bahçelere kasdetme
Dalı yaprağı vurma hazan gibi
Halkını başı dönmüş zelil etme
Kuşunun yuvasının ağacını
Yıkma da kuşlarını perran etme
Kumunu ve mumunu karıştırma
Düşmanları kör et de şadan etme
Hırsızlar aydınlığın düşmanıdır
Onların işlerini asan etme
İkbal kıblesi yalnız bu halkadır
Umut kabesin öyle viran etme
Bu çadır iplerini öyle katma
Çadır senindir eya sultan etme
Yok dünyada hicrandan daha acı
Ne istiyorsan et de onu etme
Mevlana Celaleddin Rumi
Denizlerin Üzerinde
Pek acayip bir şey bu:
Güz mevsiminde olduğumuz halde
birdenbire güneş koç burcuna girdi baktım.
Baktım birden bire ilkbahar oldu.
Birdenbire kaynadı kanım.
Nerdeyse hani
bulanıp kanıma
bir deve gibi köpürecek,
bir deve gibi oynamaya başlayacağım.
Bir uzaklaşıp bir yakınlaşması kan dalgalarının.
Kendisinden geçmiş insanla dolu bir ova.
Ölümsüz gözle görülmez bir içki âlemi.
Baktım birdenbire canlandı ölü.
İhtiyarlar baktım genç oluverdi.
Baktım bakırlar kesildi som altın.
Daha iyisi geldi yerine,
daha güzeli geldi baktım,
şehrimizden ayrılanın.
İçki, eğlence, tad sarmış şehrimizi.
Elinde bir kadeh var her sarhoşun.
Kimi doymuş, rahat, kendinde,
İçkiye doğru koşmakta kimi.
Gürül gürül süt ırmağı bir yanda,
bir yanda gürül gürül bal nehri.
Pek acayip bir şey bu:
Bir şehirde padişah bir tane olurdu.
gökyüzünde ay bir tane.
Bu şehir padişahlarla dolu,
gökyüzü aylarla, zuhallerle.
Sen haydi koş var git hekimlere,
orda işiniz yok de sizin.
Orda ne dermansızlık, ne dert var,de.
Orda ne gam, ne kasvet var, de.
Orda ne kadı, ne vali.
Ne bey, ne beyin vergicisi.
Davalar, düşmanlıklar, kavgalar zaten
denizlerin üzerinde hiç bir zaman yürüyemedi.
Mevlana Celaleddin Rumi
Günün Sözü
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir..