“IŞİD’in İslam âlimlerinin ve sıradan Müslümanların büyük çoğunluğunun ortak düşüncelerine göre zalim ve sapkın bir örgüt olduğu kanaatinde birleşiyorlar…”
Onları yaratıp dünyanın başına bela edenler, yumurta kapıya dayanınca şimdi kara-kara düşünüyorlar. Korkunç eylemleriyle dünyayı baştanbaşa kana bulamaktan çekinmeyen bir örgüt…
İslamiyet’le uzaktan yakından ilgisi olmayan “ucube” yaratıklar. Din kisvesi adı altında “servet ve şehvet” pazarlamacılığı yapan ‘Dünyanın baş belası’ bir cinayet örgütü…
Genetik kodları değişime uğratılmış yeryüzünde eşi benzeri bulunmayan ‘Hormonlu hilkat garibeleri…’ Ruhlarını şeytana emanet eden, kiralayan ve satan ‘cinayet işleme ve üretme çiftliği…’ Yıldırma, Korkutma ve Bezdirme yöntemleriyle yedi milyar nüfuslu dünyaya meydan okuyan, alay eden ve dalgasını geçen “azılı” caniler…
Masum ve savunmasız insanların kafasını kesen, vücutlarını param parça eden, acımasızca diri-diri yakan, bununla kalmayarak ciğer söküp çiğ-çiğ yiyen, kanla beslenen “vampir” kılıklı iğrenç varlıklar… Sanki insanlığı yok etmek için uzayın derinliklerinden dünyaya ışınlanmış cinayet şebekeleri…
- yüzyılın terör vebası! Kolera, Ebola, AİDS ve Kuş Gribi gibi ortalığı kasıp kavuran bulaşıcı ve ölümcül virüsler, IŞİD denen virüsün yanında hafif kalırlar… Genç, yaşlı, kadın ve çocuk canlı cansız her şeyi gözünü kırpmadan yok eden “yağmacılar” sürüsü…
Mantar gibi nesilleri günden güne hızla çoğalarak dünyanın dört bir yanına dalga-dalga yayılan ‘zararlı haşaratlar…’ Rakip tanımayan “MADE IN IŞİD” patentli cinayet, taciz, tecavüz, haraç, talan, zulüm ve işkence makineleri…
Dünyanın çeşitli ülkelerinden heyecan ve macera için sapkınları davet edip toplu katliam turları düzenleyen; IŞİD Cinayet Turizmi Acentesi…
Kendilerini dokunulmaz ve imtiyazlı sanarak, dünyayı istediği şekilde parmağında oynatan ‘insan kasabı’ ordusu… Meydan bu katillere kalmış! Ortalıkta cirit atarlarken, dünya maç seyreder gibi onları seyrediyor.
Çıkarlarını gözeterek terör laboratuarlarında ‘IŞİD Virüsünü’ icat edip dünyaya salanlar, şimdi de ‘pirincin taşını ayıklama’ telaşına düşmüş, bu illet virüsü ortadan kaldırmanın çarelerini arama derdindeler. Körfez Savaşı’nda Irak’ı 21 gün gibi kısa sürede dize getirenler, ileri teknoloji ile donatılmış ordulara sahip olmalarına rağmen elli bin kişilik kelle avcılarıyla baş edemeyecek kadar aciz midir?
Susmakla, seyirci kalmakla ve göz yummakla bir yere varılamaz. Samimiyet ve kararlılık gerektirir. Delilik ve cehalet hastalığına yakalanmış ‘cinayet bağımlılarının’ dünyaya saldığı korku huzur kaçırıyor. Unutmayalım; “Güneş girmeyen yere doktor, barış ve huzurun girmediği yere de IŞİD girer.”