“Onlar gittiler, / Yalnız bir yemin kaldı aramızda” dizeleriyle başlar, Erdem Beyazıt, “Önde Gidenler İçin” adlı şiirine.. “Onlar Gittiler, / Topraktan bir işaret taşıyarak alınlarında!” diye devam eder ve “Onlar gittiler, / Gelen zamandan bir haber gibiydiler. / Ben şimdi bu yanda, / İçilmiş bir ant için bekleyenim” dizeleriyle bitirir..
Erdemli dizeler alır götürür bizi “bizden önde ve önce” gidenlerin hatıralarına.. Ve fakat önce ve önde gidenlerin hatıralarına öykünmek başka, öykülerini hatırlamak başka, o hatırları kendi yaşamına öyküleyebilmek ise daha başka.. Talip Apaydın’n, “Öykü” adlı şiirini, önde gidenlerin hatırlarını öyküleyebilmek bağlamında okuyabiliriz mesela.. “Tohum şiir yüklüydü” dizesiyle başlar söz konusu şiir ve devam eder: “Umudu vardı, içtenliği, sıcaklığı, / Koca ağızlı bir garyder yara yara geldi / Alt üst etti toprağı, // Bitkilerin kökleri, o küçük dünyayı, / Bozdu, yıktı, / Hiç düşünmedi, kaba ve hoyrat, / Tohum altta ne yaptı. / Umudunu topladı, / Bir gün deldi çıktı toprağı. // Şimdi gökyüzü güneş daha yakın, / Bin yıllardan gelen yaşam, / Sürecek hiç kuşku yok, / Tohumdaki güce bakın..”
Toplumcu bir aşkla görev yapan köy enstitülü öğretmenlerin ‘şiirli hatıralarına’ atıfla öğretmenlerimizin gününü kutlama niyetiyle aldım elime kalemi.. Tevfik Fikret’in sözleriyle, “taraffiyet, hasebiyyet, nesebiyyet” ayrımı yapmadan bir “fırsat ve imkan eşitliği ortamında bireylerin ilgi, merak, heves ve heyecanlarını diri tutarak, bilgi, beceri ve yetenek kazanımlarıyla gelişip yetkinleşmelerini sağlayabilmek” anlamıyla tanımlayabiliriz toplumcu bir aşkla yapılan öğretmenliği.. Mesela? Mesela “Fakir’in” oldukça zengin olan hatıralarıyla yaşayan öğretmenliği.. Fakir derken, TÖS’ün kurucusu ve başkanı Fakir Baykurt’un şahsında, “önde giden” Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenleri kastettiğimi hemen söylemeliyim.. Talip Apaydınlardan, Mahmut Makallara, Fakir Baykurtlardan, Mehmet Başaranlara, Ali Dündarlardan, Emin Özdemirlere, Adnan Binyazarlardan, Ali Yücelere..
Köy Enstitülü en verimli yazarlarımızdan biridir Fakir Baykurt,. Talip Apaydın’ın “Susuzluk” adlı şiirinden; “Susadım/ Bozkırlar ortasında/ kurudu dudaklarım/ çağırmayın gelemem/ Bir tas su uzatın” dizelerinde özetlenebilecek onlarca romanı, yüzlerce makalesi var köy üzerine, kent üzerine, aydınlanma üzerine.. Mesela, Artvin’de öğretmenlik yaptığı yıllarda ülkesinin yoksulluk, adam sendecilik vd. gözlemlerini “Efkar Tepesi” adlı kitabında anlatıyor yalın bir dilde hiç yalansız.. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış.. Baykurt’ta onuncu köyde yazıyor “Onuncu Köy” adlı romanını.. “Bu dünyadan bir Fakir Baykurt geçti” diyor bir makalesinde Yalçın Küçük ve betimliyor önde gidenlerin hatıralarıyla yaşamayı: “Hoş arkadaşımızdı. Onlarla devrimci soluk aldık, çok başkadır. Ve anlatmak zordur. Sadece yaşamakla soluklanıyorsunuz.”
Toplumcu bir aşkla öğretmenin sevincini, onurunu, uyanış ve aydınlanışı yazıya dökenlerin ilki, “Bizim Köy” adlı eseriyle Mahmut Makal.. Sözüyle, özüyle, ezgisiyle, çizgisiyle yazgısıyla ulusal sanatçılarımızdan Bedri Rahmi, “Köy Edebiyatı” diye dudak büken burun kıvıranlara karşı bir şiirinde şöyle diyor.. “Herifçi oğlu Sen Mişel’de koyvermiş sakalı, Neylesin Bizim Köyü, Nitsin Mahmut Makal’ı..”
“Kirazın derisinin altında kiraz, Narın içinde nar, Benim yüreğimde boylu boyunca Memleketim var” diyen Türk resim sanatının ustalarından Bedri Rahminin dizeleri, Köy Enstitüsü mezunlarının hayatı aynı zamanda.. Ne diyor Bedri Rahmi? “Ressamım, Yurdumun taşından toprağından gelir nakışlarım, Taşıma toprağıma toz konduranın, Alnını karışlarım.. Şairim, şair olmasına, Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası, Ayak seslerinden tanırım, Ne zaman bir köy türküsü duysam, Şairliğimden utanırım..”
Tüketim toplumu bağlamda “her şeyin parayla ölçüldüğü” günümüzde, Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmen kalmadı.. Peki ya, enstitülerin “insan her şeyin ölçüsüdür” atmosferinden nefes alarak teneffüs eden üretim toplumu bağlamında Köy Enstitüsü ‘akışlı’ veya ‘nakışlı’ ya da ‘bakışlı’ muallimler de mi kalmadı? Kutluyorum “toplumcu bir aşkla” görev yapan öğretmenlerimizin gününü..
Ne zaman önde gidenlerin hatırlarıyla yaşamaktan söz edilse, düşer dilime Talip Apaydın’ın ‘Öykü’ ve ‘Susuzluk’ adlı şiirlerinden dizeler.. Çiçeklenir öğretmenliğim.. Meyvelenecek sanırım.. Ve ne zaman Köy Enstitülü bir öğretmen eseri okusam, öğretmenliğimden utanırım..
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com