Sıcak ve Depresyon…

0
86

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bugün? “Ağustos ayının yarısı yaz, yarısı sonbahar” demişti annem bir zamanlar. Oysa bugün ayın 24’ü ne sonbahardan bir esinti ne de bir ferahlık var ufukta. Birde etraf toz duman ya sanki Arizona çöllerindeyiz. Ve sıcaktan depresyon geçirmek üzereyim ya da öyleyim! “Neden geldim” diye yazıklanmıyorum bile…

Halsizlik ya da isteksizlik yüzünden yerimden bile kalkmak istemiyorum, yemek yemek, su içmek bile. Her şey olduğu gibi dursun işte ne olacak diyorum. Ve kendimden korkuyorum. “Sağlam bas” diyorum “sağlam geçecek  bu günler.” Ve sağlam tutmaya çalışıyorum kafamı yoksa bedenim çökmek üzere. Günde ne az 2 saat yüzmek, 2 saat hareket ve yürüyüşten sonra bu hareketsizlik çok ama çok kötü oldu.

Atalarımız “sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” lafını boşa söylememiş tabi. Peki ama sağlam kafa ne demek? Düşünce kırılmayan kafa mı? Duvara toslayınca kanamayan kafa mı? Yoksa sağlam düşünen, sağlıklı kararlar veren, sağduyulu, mantıklı ve duyarlı olan kafa mı?

Kuşkusuz  atalarımızın işaret ettiği ikinci seçenek. Sağlam kafada sağlam  karakter de kaçınılmaz bu durumda. Değil mi?

Peki karakter ne demek? Sözlük anlamı ile şöyle. Bir insanın ya da topluluğun, psikolojik manevi ayırıcı özelliklerinin tümüne karakter denir. Bunu açarsak, toplumların yada kişilerin  psikolojileri manevi dünyaları, diğerlerinden onları ayıran özelikleri, inançları, kültürleri, yaşam tarzları kendi karakteristik özeliklerini vurgular..

Bir toplumun karakteristik özelikleri, fertlere bazen değişik yansır. Ve kişiye özgüdür. Örneğin inancı, doğruluğu, düşünce yapısı, kültür seviyesi olaylar karşısındaki davranışları.

Cicero, “Sağlam karakterli olan bir insanı görevinden alıkoyacak hiç bir şey olamaz” diyor. Ve kendime hadi sende sağlam karakterlisin ve işinden seni kimse alıkoymasın. Son zamanlarda bazı  kendi işlerinden başka her işle uğraşmağı adet edinmişlere inat. Kişilerin karakter yorumlarını yapmak kuşkusuz  işim değil. Ben deniz kendi derdimle ilgiliyim.  Fakat bana atıfta bulunanların karakterlerini bilmek onları yargılarken, adil olmam bakımından yararlı olur kuşkusuz.

Örneğin, zayıf karakterli olduğunu bildiğim birisi beni etkileyemez. O kendini  peşin, peşin harcamıştır başkalarının onu yargılamasına gerek yoktur. Zaten zayıf karakterliler  değil midir  her rüzgarla yön değiştiren? Kendi değerlerinin ayrımında olmayan?

“Kavak ağacını beğenen ve seven çok az insan gördüm, çünkü dosdoğrudur” demiş Cenap Şahabettin… Dosdoğru olmak çok istenen  bir şey değilmiş demek. Bu yüzden bazı insanların rüzgarla yön değiştirmeleri? Sonuçta demek isterim ki, depresyonda bile olsam sıcaklardan  yinede  acıtmak istemem  kimsenin canını. Yargılamak,  işim değil, kimsenin de işi olmamalı, atıflar yapılsa da insana insan hoşgörü ile davranmalı.

Döndüm aslıma, az daha depresyon bahane, kuyruk acısıyla, acıtacaktım; canımı yakanları. Ama bilirim ki acı diğer bir acıyla giderilemiyor. Yani intikam aptalca bir şey affetmekse yücelik… Ve şimdi   sağlam bir bedende sağlam bir kafayla ve sevgiyle kalalım, hep birlikte sevgili okuyucularım… Yase

& & & & &

Pasta

Fırına geldiğimde, ortalıkta ekmek görünmüyordu. Eski bir dostum olan fırıncı; “Biraz bekleyeceksin hocam” dedi. “İki üç dakikaya kadar çıkarıyorum”

Kenardaki tabureye oturup beklemeğe koyulurken, içeriye yaşlıca bir adamın girdiğini gördüm. Eskimiş paltosunun sol yaka altında bir madalya parlıyor ve yürürken hafifçe topallıyordu. Selam verdikten sonra; “Ekmeklerimi alayım” dedi. “Benim ikizler acıkmış.”

Fırıncı adamın kendisine uzattığı torbayı alarak tezgahın altına eğildi. ve bir gün önceden kalan ekmeklerden dört beş tane koydu. Ekmeklerden bazılarının altı yanmış,bazılarının şekli değişmişti. Yaklaşıp fırıncıya sordum. “Neden taze ekmek vermiyorsun? Biraz sonra çıkacak ya!”

Fırıncı; “-Bozuk ekmekleri kendisi istiyor” dedi. “Çok fakir olduğundan ona yarı fiyatına veriyorum.”

“Kim bu adam diye sordum.” “Kore gazilerinden” dedi. “Oğlu ile gelini bir trafik kazasında vefat edince, ikiz torunlarını yanına almıştı. Yıllardır onlara bakıyor hem çok az bir maaşla.”

Fırıncının anlattıkları karşısında içimin yandığını algılıyor ufak olsa da    bir şeyler yapmak istiyordum; “Bu seferlik farkı ben vereyim” dedim. “Hiç olmazsa bugün taze ekmek yesinler.”

Fırıncı teklifimi kabul etti ve biraz sonra fırından çıkan taze ekmeklerden büyük bir umursamazlıkla  adamın torbasına yerleştirmeğe başladı. Bir taraftan da; “Çok şanslısın hacı amca dedi. Çocuklar için sana bugün pasta gibi ekmek vereceğim”

Yaşlı amca bir evlat gibi sevgiyle kucakladığı ekmek torbasını göğsüne bastırarak; “Allah senden razı olsun evladım” dedi. “Bu günün onların doğum günü olduğunu nerden anladın?”

Günün Şiiri

Sevgilerde

Sevgileri yarınlara bıraktınız

Çekingen, tutuk saygılı

Bütün yakınlarınız

Sizi yanış tanıdı

Bitmeyen işler yüzünden

(siz böyle olsun istemediniz)

Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi

Kalbinizi dolduran duygular

Kalbinizde kaldı

Siz geniş zamanlar umuyordunuz

Çirkindi dar vakitlerde sevgiyi söylemek

Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde

Açan çiçekler vardı

Gecelerde ve yalnız

Vermeye az buldunuz

Yahut vakit olmadı.

Behçet NECATİGİL

Solgun Bir Gül Dokununca

Çoklarından düşüyor da bunca

Görmüyor gelip geçenler

Eğilip alıyorum

Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ya büyük şehirlerin birinde

Geziniyor kalabalık duraklarda

Ya yurdun uzak bir yerinde

Kahve, otel köşesinde

Nereye gitse bu akşam vakti

Ellerini ceplerine sokuyor

Sigaralar, kâğıtlar

Arasından kayıyor usulca

Eğilip alıyorum, kimse olmuyor

Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ya da yalnız bir kızın

Sildiği dudak boyasında

Eşiğinde yine yorgun gecenin

Başını yastıklara koyunca.

Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor

En çok güz ayları ve yağmur yağınca

Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda.

Uzanıp alıyorum kimse olmuyor

Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda

Akşamlara gerili ağlara takılıyor

Yaralı hayvanlar gibi soluyor

Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor

Yollar, ya da anılar boyunca.

Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece

Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam

Solgun bir gül oluyor dokununca.7

Behçet NECATİGİL

Günün Fıkrası

Adam evinin merdivenlerinden çıkarken düşüp, bacağını dört yerinden kırmıştı. Hemen hastaneye kaldırılmış, doktor bacağı boydan boya alçıya almış ve: “Beyefendi bundan sonra daha dikkatli olun, en azından alçınız çıkana kadar merdivenlerden inmek çıkmak yok” demişti. Üç ay sonra kırıklar kaynamış, alçı çıkarılmıştı. Adam bu arada doktora:  “Doktor bey artık merdivenlerden inip çıkabilir miyim?” diye sormuş, doktor da: “Tabii, ancak yine de bir süre daha dikkatli olmalısınız” demişti. Adam doktorun bu cevabı üzerine sevinçle bağırmış: “Oh be şükürler olsun, üç aydır eve su borusundan tırmanarak girip çıkmaktan anam ağlamıştı.”

Günün Sözü

Köpeğe atılan bir kemik yardımseverlik değildir. Yardımseverlik en az köpek kadar aç olduğunda etini onunla paylaşmandır.

Jack London

Dostluk iyi kişiler arasında çabucak temelleşir güçlükle yıkılır.

Beydeba

Bir kötülüğü beğenen, onu işleyenden daha kötüdür.

Şemsettin Sami

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here