Değerli okurlarım, şimdi “futbolun adaleti” adına yola çıktık ya, bunu biraz irdeleyelim. Bu oyunun içinde ne kadar adalet var, bu oyunun etrafındaki suni oyun ne kadar adil, bunlardan daha önemli olanı, kimler gerçekten adalet istiyor? Hepimizin bildiği gibi, bu oyunun adaleti konusu, aslında futbolun yumuşak karnıdır. Yumuşak yerlerde vakit geçirmek insanın başını belaya sokar. Bu bilinen bir gerçek…
Çünkü futbol oyunu bizlere hiçbir zaman adalet müsavat vaat etmez. Hakkıyla yenmek, güçlü rakibine yenilmek, adil bir müsabaka yönetmek ya da yönetilmesini gönülden arzu etmek, bunların hepsi de gerçekleşmeyecek, hep havada kalacak iddialar ve dileklerdir.
Öyle futbol müsabakaları izledim ki, (futbol oynadığım yıllarda bizzat tanık oldum) rakibinizin zayıf oluşu, formundan uzak oluşu söz konusu değil. Fakat 90 dakikanın 70 dakikasını tek kale oynuyorsunuz. O son 20 dakika da taç ve aut atışlarıyla geçiyor. O meşin yuvarlak bir türlü çerçeveden içeri girmiyor. Girmiyor ama serseri bir top gidip kalenizde gol oluyor. Belki de önemli bir müsabakayı 1–0 yenik bitiriyorsunuz. Buna üzülmemek, hayıflanmamak söz konusu olabilir mi?
Birazcık düşündüğünüzde ‘top yuvarlak ve oyunun yapısında bunlar mevcut, bu yenilgilerden ders çıkarmamız gerekir’ diye düşünerek biraz rahatlarsınız ama futbolun adaletsizliğini kabulleniş maalesef kolay değildir. Özellikle bu yenilgi, o sezonun şampiyonluğuna neden olmuşsa, kazanmak yerine, yitirdiklerinizi de düşündüğünüzde, muhtemel yaşamınızın en kötü anısı olur.
Talih, kader, şanssızlık referansları arada bir devreye girse bile, geçici bir rahatlamanın dışında başka hiçbir şey olmaz. Büyük bir şanssızlık sonucu ya da futbolun adaletsizliği ile teselli olunmak her zaman mümkün olmuyor. Mutlaka daha geçerli, rahatlatıcı bir neden gerekiyor. Bunu da mutlaka buluyoruz. Bu nedenle, hakem kararları bu açıdan daima “ZAN” altındadır. Onların saniye de verdiği kararlar, anlı şanlı yorumcular tarafından saatlerce hatta günlerce eleştirilir. O pozisyon ekranlarda, bir ileri, bir geri oynatılır da oynatılır.
Hakem kararları, bu işi bilmeyenlerle de konuşulmuyor. Adam bir futbol takımının fanatiği ve müsabakayı da 2–0 kaybetmiştir. Alakasız bir ortamda hakem iki penaltımızı vermedi diyebiliyor. Üstelik bu cehalet yetmiyormuş gibi, bir de kendine yandaş arıyor.
Hakem kararları, çaldıkları düdükler çok önemlidir. Bir faul, bir penaltı kararı verirken saatlerce düşünmez ki. Saniyede düdüğünü çalmak zorunda ve durumunda… Verdiği karar neye mal olursa olsun, vebali günahı kendisine aittir. Oyunun şartları gereği verilen hakem kararlarını, mahkemeler bile bozmuyor, bozamıyor. Bariz bir kural hatası olmadıkça… Yarın devam edelim. Adalet denilince akan sular durmalı. Kasımpaşalı bunu bilmez.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA