Değerli okurlarım, çocukluğumuzda argo denilen o sözcükleri belli bir kesim, kabadayı veya külhan denilen insanlar telaffuz ederlerdi. “Asarım, keserim, vururum, kırarım…” gibi. Futbol maçlarını izleyecek yaşa geldiğimizde de, argo sözcükler küfür halini aldı. Yani bir ölçüde de, aşama yapmış oldu. Arada bir gülüşmelere, tebessümlere neden oluyordu.
Küçük yerlerde, böylesine ağza alınmayacak iltifatlar sık-sık ve boyut kazandırılarak söylenmiyordu. Herkes az ya da çok birbirini tanıdığından belki de utanma belası, fazla ileri gidilmiyordu. Ancak büyük kentlerde (inanın) tanışmak diye sosyal yaklaşım söz konusu olmasa bile, yine de kulakları tırmalayan “ARGO DİLİ” yoktu, belki de bizler duyamıyorduk.
Ankara Gençler Birliği Futbol Takımında futbola başladığım yıllarda, hocam rahmetle andığım Yüksel Doğanay, maça çıkarken bizlere şunları önermişti: “…Çocuklar, tribüne kulak vermeyin, dikkatiniz dağılır. Unutmayın ki, sporseverler sadece sizleri alkışlıyorlar…”
Rahmetli Hocam, öyle diyerek, o şekilde bizleri motive ediyordu ama hele bir pas hatası yap, hele bir attığın şut, kale yerine dağlara, taşlara gitsin, evdeki anan, bacın oradaymış gibi, iltifatlara mazhar olurdu. Futbolun olgunlaştığı dönemlerde ve günümüzde de bu argo lisan yeniden kabuk değiştirdi, başka bir ifadeyle renk değiştirerek gündeme oturdu. Halen aynı temde devam ediyor.
Son yirmi yıl içinde argo lügatinde devrimler oldu. Müzik denilen hadiseye o kadar yatkınlığımız var ki, bazı şarkıların nakaratlarıyla adeta besteler yapıldı, şiirler (bendenizin de böyle bir şiiri var) yazıldı. Sporseverler sanat yönünü değerlendirerek, bir heykeltıraş gibi onu yontarak, şekillendirerek kullanır hale getirdi. Zaman-zaman da duyduğumuz besteler hepimizin malumu…
Şimdi deniliyor ki (bunu daha çok futbolla ilgili kurum ve kuruluş yetkilileri söylüyor.) “Müsabakalarda (Tribünlerde) küfürlü tezahüratı yasaklayıp, ortadan kaldıracağız, bayanlar da maçlara gelecek, nezih müsabakalar izleyecekler…” Öyle diyor, futbolumuzu yöneten ve yönlendiren muhteremler… Oysa altyapısı oldukça sağlam ve 55 yıla dayanan bir müessesenin ortadan kalkması mümkün olur mu? Ya da ortadan kalkmasına kimler izin verir?
Gerçekçi olmamız gerekirse, yarım asrı mütecaviz bir zaman dilimi içinde tüylenip palazlanan bu argo edebiyatı, doğrusu söylemek gerekirse, insanlarımız için bir yaşam biçimi oldu. Nasıl ortadan kalkar bilemiyorum. Zaman-zaman da olsa insanın midesini bulandıracak örnekleri olsa da, küfürlü, ya da makamlı sesleniş, esprili bir geleneğe dayanıyor. Yarım asırlık bir geleneğin bozulması bana göre söz konusu olamaz. Sadece bestelerin kalite kazanmasıyla mideler bulanmaz, kulaklara hoş gelir. Bunun üstünde dursunlar.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA