Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Önceki gün bu saatlerde TV’yi açınca dehşetle bakakaldık. Yine bir vahşet yaşanıyordu yanı başımızda Urfa Suruç’ta. Adeta kanımız çekildi damarlarımızdan. Suruç’ta kütüphane kurmayı amaçlayan gençlerle birlikte 31 vatandaşımız patlayan bomba ile şehit oluyor, 100 vatandaşımız yaralanıyor. Ortalık kıyamet! Tüylerimiz diken, diken. Bayram sonrası trafikte yaşamını yitirenlere üzülürken bu saldırı KANIMIZI dondurdu dehşete düşürdü. Terör içimizde yanı başımızda kol geziyor! Olacak şey değil. Ancak hepimiz şu ya da bu şekilde çoluk çocuk ayrımındayız ki bizler güzelim ülkemizde güven içinde değiliz artık. Ne zamanki komşularımız da huzur kalmadı savaştan kaçanlar bize sığındı. Biz onlara kol kanat olmaya çalıştık, ancak sınırdan yasa dışı sızıntıların da hep ayrımında olduk. Ve kapılarımızı on iki kez kilitlemeye başladık. İşte huzurumuzu askıya aldığımız ilk anlar bunlardı. Elimiz yüreğimizde kaldı her zaman bu patlama, Reyhanlı’dan sonra korkularımızda haksız olmadığımızın kanıtı oldu.
Şimdi gençlerin hala silahlarla dolaştığı acısını nasıl taşıyacak bu omuzlar diye düşünerek kahroluyoruz. Ve bu vebali kimler yüklenecek? Ailelerine sabır dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Daha dün, öğleden öncesine kadar, kütüphane kurma heyecanı ile doluydu bu gençler! Ancak bugün ONLAR “anılarına” diye başlayan sözler kurmaya başladık. Çıldırma noktasındayız doğrusu bu kadar basit olmamalı ölüm? İnsanlar bu kadar kolay ölmemeli diye isyanla haykırıyoruz. Ancak elimizden bir şey gelmezken yine yeniden sağduyuya sarılıyoruz. Çünkü kavga gürültünün savaşın kazananı olmaz biliyoruz.
Ve “Yurtta sulh Cihan da sulh” diyerek yeniden Atatürk’ün sözüne sarılıyoruz. Vatan sağ olsun nur içinde yatın sevgili Şehitlerimiz… Adıyaman’da güvenlik güçleri ile terör örgütü PKK Mensupları arasında çıkan çatışmada şehit olan sevgili uzman Onbaşı Müsellim Ünal kardeşimize Tanrıdan rahmet dilerken hepimiz boyutu minnettarız nur içinde yatın demek istiyoruz. Vatan sağ olsun. Hep daha sıkı sıkıya birlikte kalalım sevgili okuyucularım, sağlık, sevgiyle kalalım… Yase
& & & & &
Bugün Doğum Günümüz
Bugün ayrıca 23 Temmuz, yani bizim doğum günümüz. Geçen yıl kutlamalarda yoktum bu yılda uzaklardayım. Ancak kesinlikle aklım fikrim orada her zamanki gibi…
Doğum günümüz Temmuz’da… Yazın en sıcak aylarından birinde, doğum yapmak zor olmalı. Her doğum, bir başlangıç, bilinmeyene doğru bir yolculuk… Bütün doğumların bir amacı ve yaşam süresi var. Dünyada, canlı, cansız her şeyin bir kaderi olduğuna inandığımız gibi… Her alınan soluğun bir öncekinin benzeri olmadığı gibi…
Doğum, umut ve sevinçtir hediyedir yaratandan, her zaman böyle mi olur bilinmez!! Fakat beklentiler bu yönde gelişir hayat bulur. Biz İskenderun Gazetesi olarak bundan tam 69 yıl önce bugün yani yazın en sıcak ayının, en sıcak günlerinden birinde 23 Temmuz’da doğmuşuz. Bir soluk bir kulak bir ses olmak için. Doğuran ve adım atarak yürümesini sağlayan ilk ailesini rahmetle anıyoruz, biz onu hazır bulduk. Bu günlere gelişimiz onların attıkları sağlam temeller sayesinde oldu. Biz o temellerin üzerine inşaatımızı yapmaya devam ediyoruz 69 yıldan bu yana. Her an gelişip yenilenerek. Bizden sonrakilerde bizim yolumuzdan gitmeye devam edeceklerdir kuşkusuz! Biz sese ses, kulağa kulak, soluğa soluk, ekleyerek büyüttük ve olgunlaştırdık. Bizde onunla olgunlaştık yaşımız 60’ı geçti ama biz yaşlanmadık. Çünkü biz yaşımız ne olursa olsun her zaman genç kalmayı bildik ve biz her zamanın gençleriyiz. Yani Biz İskenderun Gazetesiyiz.
Gazetemiz büyüdü ve bu güne geldi çünkü sağlam temeller üzerine inşa edilmiş demiştik… Bu temeller, doğruluk, dürüstlük, açıklık ve özgürlükçü, ön yargısız, kayırmayan haklının yanında, haksızın karşısında olmayı ilke edinmiş temellerdir, bunlardan asla ödün vermedik. Bu temeller, birer özellik değildir kesinlikle. Olması gerekenin ta kendisidir. Bir binanın sağlam olması için gereken malzemenin çalınmadan kullanılması nasıl bir özellik değilse, sağlam ve kalıcı olmak bakımından gerekli hatta zorunlu ise bizim de bu ilkeler doğrultusunda olmamız olması gerekenin ta kendisidir. Ve bizler bu ilkeler doğrultusunda çalışmanın ayrıcalığını yaşayan bir ailenin fertleriyiz.
Bugün doğum günümüz, her yıl yeniden doğmak ve doğurmak için yaşarız. Varlığımızın kutsal nedenlerinden biri de elimizdeki meşaleyi, genç, dinamik, doğruluk ve dürüstlükten ödün vermeyen Atatürk gençliğine teslim etmektir. Aynen bizim teslim aldığımız gibi, İyi ki doğdun İSKENDERUN GAZETESİ… Sen bütün aile fertlerimin Hatay’ın aslında ait olduğu ve Atatürk’ün kişisel davam dediği Anavatana kavuşması için çalıştığı ve sonunda kavuştuğu yıldan tam 8 yıl sonra okuyucuların ile buluştun. İlk ses, ilk kulak oldun ve biz bu kavuşmanın heyecanı ve haklı gururu ile iyi ki doğdun diyoruz. Doğdun ve birçok doğuma neden oldun, senden sonra geldi değişik sesler ve değişik kulaklar ve değişik soluklar… Dilerim sonsuza dek soluğumuz kesilmesin, doğruluk ve dürüstlük üzerine kurulmuş, haklının yanında, haksızın karşısında ön yargısız, yaşamımız süregelsin.
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN, SEVGİLİ İSKENDERUN GAZETESİ…
Ve sevgili okuyucularım başta gazetemiz imtiyaz sahibi tam 69 yıldan beri bu işi yapan hiç yüksünmeden değerli insan Rızkullah baba, sevgili kalem ve yol arkadaşı Semir Bağırsakçı büyüğümüz ve diğer bütün aile fertlerinin doğum gününü kutluyorum ve tabiî ki bu ailenin bir ferdi olarak kendi, doğum günümü de kutluyorum. Yase
Günün Şiiri
Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden
Yiğit harmanları, yığınaklar,
Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
Dize getirilmiş haydutlar,
Hayınlar, amana gelmiş,
Yetim hakkı sorulmuş,
Hesap görülmüş.
Demdir bu…
Demdir,
Derya dibinde yangınlar,
Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs…
Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
Çelik kadavrası korugan’ların.
Ölünmüş, canım, ölünmüş
Murad alınmış…
Gelgelelim,
Beter, bize kısmetmiş.
Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
Susmak ve beklemek, müthiş
Genciz, namlu gibi,
Ve çatal yürek,
Barışa, bayrama hasret
Uykulara, derin, kaygısız, rahat,
Otuz iki dişimizle gülmeğe,
Doyasıya sevişmeğe,yemeğe…
Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
Ve asıl biz biliriz kederi.
İçim, bir suskunsa tekin mi ola?
O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,
Ve genç bir mısradır
Filinta endam…
Neden, neden alnındaki yıkkınlık,
Bakışlarındaki öldüren buğu?
Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri…
Nasıl da almış aklımı,
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
Dost, düşman söz eder kendi kavlince,
Kınanmak, yiğit başına.
Bu, ne ayıp, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yaşamama sebep…
Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık…
Ve zehir – zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık…
Ahmed ARİF
Günün Sözü
Günün parlak ışığında görebileceğimiz en uzak cisim güneştir, fakat gecenin karanlığında milyonlarca kat uzakta olan yıldızları görürüz. Özel dünyanızın karardığı gelecek seferde bunu hatırlayınız.
Good Reading Dergisi