Futbolun Cellâtları (5)

0
43

Değerli okurlarım, futbolun cellâtları var ama futbolun da tertemiz, bembeyaz olduğunu da kimse söyleyemez. Bu gri oluşuma yine insanlar neden olmaktadırlar. İşin içine para girince değişmedik, mıncıklanmadık bir yeri kalmıyor. Sporun bir gelir ve zenginleşme kaynağı olmasına bağlı olarak sadece futbolla değil birçok dallarda (Hatta ummadığımız dallarda bile) sporcu ahlakıyla bağdaşmayacak eylemlere, yaklaşıklara tanık oluyoruz.

Konumuz ne şike, ne de doping. Bu isimler kutsallaştı ya, o nedenle sadece değineceğim, yani teğet geçeceğim. Fazla yaklaşmaya hiç de gerek yok. Karizma çizen, ülke itibarını uluslar arası arenada zaafa uğratan bu çirkinliklerden sık-sık söz etmeye mecbur kalmayız diye dua edenlerdenim. Milyarları ilgilendiren sporun cellâtlar tarafından bu yöntemlerle kirletilmesi, izleyiciler kadar organizatörleri de elbette rahatsız ediyordur.

Şike denilince, akla ilk gelen ülke İtalya! Defalarca şampiyon olmuş bir çizme… Federasyonlarının ahlakı düzgün! İlk cezası 20-30puan tenzil ya da küme düşürme. Yapacak başka delikanlı varsa yapsın diyor. Peki, bizde nasıl oluyor bu iş diyecek olursanız. Çok ilginçtir ki, bizde yakalansan bile bir şey olmuyor. Bu ahlaksızlığa tevessül edenlerin bir taltif edilmedikleri kalıyor. El altından teşekkür ediliyordur mutlaka. Bunun nedenlerini söylemeye gerek bile duymuyorum.

Soma’daki patlamalarda hayatlarını kaybeden yurttaşlarımız kazma kürekle kömür çıkarıyorlardı. Dünyanın hiçbir yerinde kazma kürekle kömür çıkmıyor. Ama biz örf ve adetlerimize sadık olduğumuzdan devam ediyoruz. Bu çıkan kömürleri, Türkiye Kömür İşletmeleri yukarının talimatıyla satın alıyor ve iktidar partisinin doğrultusunda dağıtıyor. Nohutta bunun gibi. Yani makineli tüfek…

Geçenlerde, evdeki 5–6 ayakkabı kutusunu çöplüğe attım. Fakat sonradan düşündüm: “ya biri gördüyse, ya şikâyet konusu olursa…” Gece yarısı çöplükten ayakkabı kutularını topladım, ufacık parçalara bölerek yaktım. Gerçi Kasımpaşalı arkadaşım ama adam kutulara kızıyor, gıcık olmuş bir kere. Anlayış göstermemiz gerekmez mi?

Serbest piyasa ekonomisinde “zengin ol da, nasıl olursan ol” anlayışının geliştiği, “Benim memurum işini bilir” teşvikiyle rüşvet almanın yasallaştırıldığı bir coğrafyada “Şampiyon olda nasıl olursan ol” ya da “Küme de kal da nasıl kalırsan kal” anlayışının hâkim olması elbette kaçınılmaz. Özerk olarak kabul ettiğimiz Futbol Federasyonuna hükümetin tayin ettiği biri gelirse, bu kişi ya da kişiler ünlü bir çetenin talimatıyla Eyüp Sultan’da kurban kestirdiği, sözde hayır hasenat yaptırdığı dünkü gibi aklımızda.

Bun tür ilişkiler içinde iktidar olmuş bir başkanın yönetimdeki federasyonundan futboldaki pisliğin temizlenmesini beklemek, Kasımpaşalının istifa etmesini beklemek gibi bir şey. Birçok illerimizde futbol kulüpleri belediyelerin desteği ile ayakta kalabiliyor. Belediye başkanları da onursal başkan kimliği ile futbol kulüplerini fiilen yönetiyor. Bu belediyelerin hemen hepsi iktidar partili… Şu tesadüfe bakın, hepsi!

Şike için para verenlerin fotoğrafını çeksen, kamerayla görüntülesen bile inanın bir şey değişmez, hiçbir şey yazmaz. Hele birde seçim meçim işin içine girince hükümet hiç belediyelerini sıkıntıya sokar mı? Sert bir adım bile atmaz, atamaz. Bizler görürüz ya da göremeyiz. Günün birinde Süper Ligde bir takımımız olduğunda, ileri geri bazı şeyler duyulacaktır. Şimdi de duyuluyor ya hadi neyse.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Herkes adımını düşünerek atsın. Herkes az yesin ama haram yemesin. Çöplüğe ayakkabı kutusu atmayın, gruplaşarak fiskos yapmayın. Bira içip ahlaksız olmayın! Benden söylemesi efendim.

Mutlu olun, mutlu kalın SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here