Parkmetre Uygulaması Sinirleri Gerdi

0
133

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Mithatpaşa caddesi sakinleri bu sabah öfkeli uyandı ve sanıyorum birçok cadde üzerinde olan ev sakinleri de aynen böyle uyanmıştır. Yeni başlatılan parkmetre uygulaması sayesinde… Uygulama ara caddelere  doğru yayıldı ve araba sahibi vatandaşın sinirleri zıpladı. Sabahın 9’unda kapısı çalınınca az kalsın görevli arkadaş dayak yiyecekti. Vatandaş sinirli. Ve bizde soruyoruz. Bundan öncede sormuştuk. Her gün binlerce bina  yükseliyor, son derece modern. Ancak bu binalara belediye park alanı yapılması zorunluluğu getirmiyor mu? Getirmiyorsa neden?

Ve park sorunu günümüzde canavarlaşmış durumda, özellikle okulların açık olduğu zamanlarda. Yeni uygulamaya göre, park ücretti 4 liraymış. Düşünün ne kadar para kıracak ihaleyi kapmış firma? Cadde üzerinde evi, iş yeri olanlar arabalarını sokaklarında kaldırım kenarına park ederler. Biz kendimizi bildik bileli. Bu normal bir şey olmalı diye düşünmememe rağmen olabilir. Çünkü yeterli park alanı yok. Ancak hiç orada yaşamayan ve arabasını getirip boş yere ya da ikinci bir sıra yaparak park edenlerden bu para alınsın hem de helalinden. Ancak vatandaşın kapısının önündeki arabasından da saat başı park ücreti almak valla büyük şehir belediyesinin daha hiçbir yararını görmeden kazığını yemek gibi bir şey oluyor kabaca söylersek. Araba sahipleri kızgın öfkeli…

parkomat uygulaması

Belediye onlara teklif getirmiş. Park alanını 250 ve pazarlıkla 200 liraya kadar aylık olarak kiralayabiliyor. Şimdi bendenizin arabası yok bu yüzden dilediğim gibi rahat konuşursam yazarsam araç sahipleri kızabilirler. Ancak bunu göze alıyorum. Şahsen bendeniz bir sürü para vererek  aldığım arabayı sokağa bırakmak istemezdim! Kendime bir garaj yapardım araba almadan önce. Ve işe giderken kullanmazdım. Ancak şimdi  “0” faiz ile araba  alıyorlar ya  “kimse arabasız kalmasın” sloganları ile. Alıcılar araba satın aldıklarını düşünüyorlar aslında  ödünç alıyorlar bir taksit ödenmesin araba bankanın oluyor.

Ve araba  ve trafik ve yol ve park bilgisi ve görgüsü havayla cıva. Bu düzensizlik ister istemez sıkıntı yaratıyor! Ve gerçek araç sahiplerini zor duruma düşürüyor. Herkesin bir değil birkaç arabası ve derme çatma bir sokağı varsa çıkıyor geniş caddelere kaldırım  kenarına  ikinci bir sıra olarak aracını park ediyor. Ve düzensizlik diz boyu oluyor. Şimdi büyük şehir belediyesi bu düzensizliği düzene sokacağım diye uygulama başlattı ve halk hazırlıksız olduğu için isyanda. Uygulama aslında doğru. Eğer yeterli park alanı olmuş olsa. Ancak park alanı yok. Ve miktar çok yüksek… Park etmiş araç sahibi yerini kiralarsa pazarcılar gibi aylık ödemek zorunda. Belediyeye ya da ihaleye verdiği firmaya… Dünya para. Ancak eleman görevlendirdiği için ve düşününce birçok genç işsiz insana iş olanağı çıktı diye yine güzel bir uygulama sayılabilir. Tabi dayak yemezlerse bu arada…

Bendeniz düşüncesine göre dürüstlük ve doğruluktan kuşku içinde olduğum için rahat değilim. Ancak bu uygulama doğru aslında. Ve belediye görevlerini yapsın istiyoruz. Önce o özelikle dörtlüleri yakmış yolun ortasında duran devasa araçlara gerçekten ceza yazsınlar.

Ve bisiklet yolları yapılsın, geniş geniş ve olanlar düzeltilsin. Sonra yeterli park alanları ve her binaya park zorunluluğu getirsin sonra vatandaşa yüklensin. Görevli arkadaşlar bu sıcakta güneş altında oruç, oruç ve her saniye itilip kakılırken, baya bir huzursuz oldum. Sanki sorumlular onlarmış gibi keşke bu uygulama bayram sonrasına kalsaydı diyoruz. Ve sabit araçlardan bu para alınmasın istiyoruz. Ve şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte huzur içinde ayrımsız gayrımsız sevgili okuyucularım. Yase

& & & & &

Ayeti Kerimenin İndirdiği İftar

Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin küçük yaşta hastalanırlar. Hz. Ali ile Hz. Fatıma çocuklar iyi olunca, ikisi de oruç tutar. Birinci gün, iftar için hazırladıkları yemeği, o esnada kapılarına gelen yetimlere vererek, iftar etmeden, ikinci günün orucuna başlarlar. O  akşam iftarlığını da, yine o saatte kapıya gelip, (Allah için bir şey verin!) diyen fakir ve miskinlere verdiler. O gece de, iftar etmeden, üçüncü günün orucuna başladılar. O akşam dahi, kapılarına gelen esirleri boş çevirmemek için iftarlıklarını bunlara verdiler.

Bunun üzerine, Ayet-i Kerime indi. Ayet-i Kerimenin Meal-i Alisi şöyledir: “Bunlar, adaklarını yerine getirdiler. Uzun ve sürekli olan kıyamet gününden korktukları için, çok sevdikleri ve canlarının istediği yemekleri miskin, yetim ve esirlere verdiler. Biz bunları, Allahu Teala’nın rızası için yitirdik. Sizden karşılık olarak bir teşekkür, bir şey beklemedik, bir şey istemeyiz dediler.  Bunun için, Cenab-ı Hak, onlara Şarab-ı Tahur içirdi.” (İnsan, 7-9, 21)

& & & & &

Gıybet Dinledim Orucum Bozuldu

Allah dostlarının orucu akşama kadar sadece aç kalmak de­ğildir. Onlar orucu kendini değil haram ve mekruhlara onlar kendini şüpheli olan şeylere karşı bile kendini kapatmaktır. Onla­rın derdi sadece akşama kadar aç kalmak değil, tuttukları oruçla Rıza-i ilahiye kavuşmaktır. Onlar için yılın her ayı ramazan ayı gibi yaşıyorlardı. Sürekli oruç tutardı.

Bir gün oruçlu iken yanın­da Hindistan sultanı çekiştirilip, gıybeti yapılınca; Dıhlevi hazretleri; “Eyvah orucum bozuldu” dedi. Yanındakiler; “ama efendim gıybet yapan siz değildiniz” de­yince; “Gıybeti yapan da dinleyende ortaktır.” hadisi şerifi ile karşı­lık verdi.

Günün Şiiri

Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım!

Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım

Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi

Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.

Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.

Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor

Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.

Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.

Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.

Bir yağsam pahalıya malolacağım.

Ben bir bodrum kat kızıyım bayım

Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum

Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum

Fakat korkuyorum. Birazdan da

Kırk üç numara ayakkabılarınızla

Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız

Bu iyi olmaz bayım!

“Gün akşam oldu” diyorum

Ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara

Cam kırıkları yiyorlar

Rüyamda; bir kâse dolusu suyun içinde

Rengârenk yap-boz parçacıkları

Anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz.

Hayır, sanırım sabahı bekleyemem

Bilmiyorum.

İnsanlar rüyalarını acilen anlatmalı.

On dört yaşındaydı ruhum bayım

Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.

Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz

Gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri

Protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar

O ara içimde çiçeklerden oluşmuş

bir silahsız kuvvet ablukaya alındı

Sinemalarda da “organzm gıcırtıları” oynuyordu.

Kaçmaya çalıştım. Olmadı.

Bu nedenle, çiçekli şiirler yazmayı

Ruhum açısından faydalı buluyorum bayım.

Neyse işte

Ben her filmi hatırlarım

Sinemaların hiç bitmeyen gecesine sığındığım çok oldu.

“Sofi’nin tercihini” seyrederken çok ağlamıştım.

Öpüşen Guramilerle ilgili bir film yapsalar

Onu da mutlaka hatırlardım.

İnsan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu?

Hem sonra ben hatırlamaya alışkınım

Bir “eşya toplayıcısıyım” bayım.

Büyük gemiler de yok artık bayım

Büyük yelkenler de

Büyük kâğıtlar yakmak istiyor şimdi canım.

İşte az önce bir karabatak daldı suya

Bir süredir kayıp

Dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya

Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.

Kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.

Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen

Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?

Bir gül, bir güle derdi ki görse

Yalan söylüyorum

Güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.

Didem MADAK

HADİS: Hiç kimse, Yaptıklarına karşılık onlar için hangi gözaydınlığının saklandığını bilmez.

Secde süresi: 17

Günün Sözü

Fırsat yaz bulutu gibi gelip geçer, elinize geçtiğinde faydalanmasını  bilin.

Hz. Ali

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here