Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bağımsız aday sayın Refik Eryılmaz dün sokağımızdaydı esnaf gezmek ve ev ziyaretleri için. Ev ziyaretleri doğrusu baya zaman alan işler ama diyorum ya “politikacıların hem sabırları hem de enerjileri müthiş” diye. Sevgili Refik beyde de o enerjiyi yakaladım gerçek anlamda jilet gibiydi Maşallah. Tiril, tiril!
Ve gazetelerde ki görüntüsünden daha genç… Bendeniz onu her zaman azıcık somurtkan ve küskün nitelemişimdir. Kaşlarının yapısından olsa gerek? Gerçi gözlüklerinden onlar pek görünmüyor… Ve az gülen. Aslında pekte öyle değilmiş. Az güldüğü kesin çünkü hep savunmada ve kendini doğru anlatma çabasında. Çünkü gerçekten insanlar dinlemek istemiyor hemen yargılayıp kesip atıyor. “Sen istifa ettin bölücüsün” diye. Kaldı ki kendisi sokağımızdaki apartmanlardan birinin üçüncü katında ev ziyaretleri çerçevesinde sohbet ederken, korumaları ya da arkadaşları onu aşağıda bekliyorlardı. Bizim manavın önünde. Bendeniz yürüyüşten dönmüş alış veriş yapıyordum. Korumaları, orta yaşlı bir adamla söz düellosuna girmişler, sesleri yükselmişti. Dikkatimi çekti sordum, ne oluyor diye.
Adam onlara “siz bölücüsünüz” demiş. Ardından eklemiş “AKP’den yüklü bir para aldınız CHP’yi bölmek için.” Doğrusu kötü bir yakıştırma. Genç çocuklar ister istemez sinirlenmiş adamı ikna etmeye çalışıyorlardı. Ve kendilerinin de aslında CHP’den kopmadıklarını yalnızca adayların yönetimce aday gösterilmesi karşısında bağımsız olarak seçime katıldıklarını falan. Ama bu işler böyledir, çamur at izi kalsın. Genç insanlar tabi bu yakıştırmalara kızıyorlar haklı olarak. Ancak politika idare etme sanatıdır ve insanları her durumda idare etmeyi bilmek gerekiyor.
Elimde alışveriş torbaları onlarla bu konuda söyleşiyorum. Çünkü kimsenin boşu boşuna üzülmesini, yanlış anlaşılmasını, itilip kalkılmasını istemiyorum. Sakin olun diyorum baktınız olmadı bırakıp gidin sesinizi yükseltmeyin. Bu sözleri onların yerinde olsaydım bu kadar rahatlıkla söyleyebilir miydim diye sonradan kendime sordum. Sanırım “evet” ama çokta rahat olamazdım yinede. Çünkü haksızlığa uğramak insanı fena çarpar!
Neyse biz söyleşirken Refik Bey indi. Yanında baya bir kalabalıkla. İki dirhem bir çekirdek! Telefonla konuşuyordu. Doğrusu çok beklemiştim sabrım taşmak üzereydi buna rağmen bir sürü resim çektim ama ah aptal başım bilgisayara aktarırken hepsini birden sildim nasıl beceriyorum bu işi gerçekten bilemiyorum? Çok üzüldüm Duru bebekle çekilmiş bir sürü güzel resimle birlikte sevgili İskenderun resimlerimde hop dedi uçtu! İflah olmaz bir zararlıyım ya! Neyse tokalaştık nihayet sıra bize gelmişti. Onu atölyeme davet ettim.
Kısa bir söyleşi gerçekleştirdik küçük ama düzenli ve bendenize çok sıcak gelen atölyemde, boya kokuları arasında. Çalışmalarının nasıl gittiğini sordum. Gidişattan gayet memnunlardı. Doğrusu gözlemlerime dayanarak bendenizde iyi gittiğini söyleyebilirim rahatlıkla. CHP ile herhangi bir sorunu olmadığını hatta disiplin kurulu üyelerinden biri olduğunu söyledi. Ona CHP ile yollarını ayırıp ayırmadığını sorduğumda. “Asla” dedi. “Biz hala ve her zaman CHP’liyiz. Biz yalnızca yönetimce aday gösterilmediğimiz için istifa ettik” dedi. Peki neden aday gösterilmediniz? Ve neden istifa edip bağımsız aday oldunuz?
“Suriye politikamız, Amerika ve dış mihrakları rahatsız etti. Yönetime bu konuda baskı yapıldı. Bu yüzden aday gösterilmedik. Neden aday olduğumuza gelince daha yapacağımız işler var. Ve biz bu işlere emek vermişiz” dedi. “Sevenlerimiz, destekleyenlerimiz ve onları en azından mecliste bir dönem daha temsil etmemizi isteyen halkımız var. CHP ve yönetimle bir sorunumuz yok.”
Doğrusu ürperdim. Ey özgürlük nerdesin diye haykırdım içimden. Hepimiz bir birine bağlı kuklalar gibiyiz diye yıldırım hızıyla düşündüm. Yüreğim buz gibi sıkıştı! Bildiğimiz ama kendimize bile söylemekten çekindiğimiz bir gerçek yüzümüzde böyle patlayabiliyor. Bazıları yalanlayacaktır bu sözleri ama onlarda içten içe doğru diyecekler “bu işler böyle işte!”
Seçim çalışmaları iyi gidiyor ancak kuşkusuz bir sürü tacizle karşı karşıya bazen de uzattıkları el havada kalıyor bazen arabaları sıkıştırılıyor. Bazen küfür yağdırılıyor. Onları en üzen şey AKP den para aldıkları yönünde çıkan söylentiler… Bunlar hep seçim entrikaları dedim. Hep yapılır bizde, hepte yapılacaktır bu gidişle keşke birbirimize tahammül edebilen insanlar olsaydık. Sevmek, desteklemek zorunda değiliz ama saygı göstermek ve iftiralardan uzak durmak zorunda olduğumuzu bilseydik.
Son olarak Cuma günü HRT’de programları olduğunu söylediler. Hemen HRT’de daha önce onları izlediğimi ve agresif bulduğumu, bu tutumunu değiştirirse çok iyi olacağını haddime düşmemsine rağmen tavsiye ettim. Ve kitabımı hediye ettim. Sıcak kısa bir söyleşi oldu. En azından iki tarafta söyleyeceğini söylemiş oldu. Onlara başarılar diliyoruz. Ve tabi bütün partilere… Çünkü biz özgür iradeye hala inanıyoruz. Ve halkımızın istediği adaya oy atacağının bilincindeyiz.
Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık, sevgi, birlik ve beraberlikle kalalım her zaman oyumuz kime olursa olsun. Yase
Günün Şiiri
Ben Senden Önce Ölmek İsterim.
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin…
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar…
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
İçimden bir şey :
belki diyor.
18 Şubat 1945 – Nâzım Hikmet
Günün Fıkrası
Küçük afacan, mutfakta yemek pişiren annesinin yanına koştu: “Anne, anne bakıcım yatağında yabancı bir adamla yatıyor. Hem de çırılçıplak.”
“Deme oğlum, feci bir şey bu!”
Çocuk kahkahayı bastı: “Kandırdım seni anne. O adam yabancı değil, babam!”
Günün Sözü
İnsan her gün biraz müzik dinlemeli, biraz şiir okumalı, güzel bir resim görmelidir ki, dünyevi kaygılar Tanrı’nın insan ruhuna aşıladığı güzel duygusunu silip yok etmesin.
Goethe