Kimi zaman dilimlerinde kimi cümleler ‘moda’ oluyor.. On küsur yıl öncesinde bir reklam filminden dilimize yapışan ve farklı bağlamlar içinde ağzımızda sakız gibi çiğneyip durduğumuz beylik cümle; “Ağzı olan konuşuyor” gibi mesela..
Her şeyin ‘şeyleştirildiği’ (şey eşya anlamına geliyor) “tüketim toplumunda” bu türden çiğnenmesi gereken beylik ürünler, deforme ve dejenere olsa da son kullanma tarihi üzerinden ‘modası’ yenilenip yinelenerek piyasaya sürülüyor.. Bu anlamda yukarıdaki beylik cümlenin ‘twit atan’ postmodern toplum bireylerine atıfla “zamanın ruhuna” uygun hali de galiba şu oluyor: “Klavyesi olan yazıyor!”
Toplumların modernleşmesi, ‘Sanayi Devrimiyle’ üretilen kitlesel teknolojik yeniliklerin eski geleneksel yaşamı deforme ve dejenere etmesiyle başlıyor.. A.Soner Alpan, modernleşmenin ‘kapitalizmin’ bir ürünü olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Modernleşme, temelde, daha yaygın tabirle altyapıda gelişen kapitalist üretim ilişkilerinin, toplumsal formasyonun değişik veçhelerinde (siyasal, ideolojik, kültürel, ahlaki vs.) meydana getirdiği dönüşümün tamamına verilen isimdir.” (Gelenek, Kasım 2012, s.21)
Kendisi bir özne olarak bilgiyle teknoloji üretemeyen toplumların, teknoloji üreten toplumlar için bir tüketim nesnesi olması, diğer ifadeyle siyasal, ideolojik, kültürel, ahlaki vd alanlarda şeyleşmesi, “bilgi çağı” kavramıyla kastedilen eşyanın tabiatından geliyor! Bu türden toplumların siyasal, ideolojik, kültürel, ahlaki vs. bağlamında, “ağzı olan konuşuyor” türünden, “Küreselleşen dünyada” diye başlayan, “Tüketim toplumunda, Yeni Dünya Düzeninde, Bilgi çağında..” diye devam eden sloganvari bir çok beylik cümlesi bulunuyor ve daha çok propaganda amaçlı kullanılıyor..
Propagandanın, “zamanın ruhuna” uygun haline reklam deniyor.. Son yıllarda sloganvari bir bilgi çağı, bilgi toplumu propagandası ya da reklamıdır gidiyor.. Bizim bilgi çağı diye adlandırdığımız kavramın literatürdeki karşılığı ise enformasyon oluyor.. Ve fakat enformasyon bilgi anlamına gelmiyor.. Kavram, Latince “informato” kökünden geliyor ve “biçim verme, biçimlendirme, haber verme” anlamlarında kullanılıyor.. Dolayısıyla enformasyon; verilerden haberli olmak, onlara erişmek için danışmak anlamına geliyor..
Bilmek, gündelik dilde haberli olmayı içerse de, bilgi, düşünme, akıl yürütme, mantıksal çıkarımlarla elde ediliyor.. Yani enformasyonun bilgiye dönüştürebilmesi eleştirel bir akıl gücüyle oluyor.. Ki bu da haberi sorgulayıcı bir akılla yeniden okuyarak yorumlamak demek oluyor.. Dolayısıyla enforme olmak bilmek demek olmuyor! Verilerin bilgisini edinmek, ancak onları kullanmayı bilirsek bir değer taşıyor.. Bilgi toplumunun temelinde “eğitimli emek” bulunuyor..Tüm bilgi tohumlarını özünde taşıyan çarpıcı ve sarsıcı “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” sözü de bu türden bilmenin değerini işaret ediyor..
İnternet ağları enforme verilerle örülü.. Ağlara takılan, eriştiği verileri bilgi sanıyor ve sayıyor.. Üretilen hiçbir bilgi olmaksızın, bilgiyle üretilmiş teknolojik araçları iştahla tüketen toplumlara bilgi değil tüketim toplumu deniyor.. Bu halde biçimlendirilmiş haberleri, bilgi zanneden toplumların bilgi toplumuna dönüşerek bilgi çağına geçtikleri sanısı da gerçekte bir illüzyon oluyor.. Bu illüzyon, “lüküs hayat” operetiyle karışık “abidik, gubidik tivist!” dansıyla modernleştiğini zanneden toplumlarda, “tüm bilgiler parmağınızın ucunda, tıklayın yeter!” sloganlı akıllı telefon filmleriyle oluşturuluyor.. Tıklanarak okunan “abidik gubidik twit” türü yorumlu haberler ise bilgi zannediliyor.. Bilgi üretiminin yüzde doksanı beyin gücüne dayanan yüksek teknoloji araçlarıyla, bilgi tüketiminin yüzde yüzü parmak uçlarındaki tıklamalara bağlanan bireyler, ‘bohem tutum lümpen davranışlarla’ enforme ediliyor!
Bu enformasyon karmaşasında da, bilenlerle bilmeyenler de birbirine karışıyor.. Bilenlerle bilmeyenlerin bir olduğu toplumlara bilgi değil cehalet toplumu deniyor.. Cehaletten çıkışın yolu da farkına varma, akıl yürütme öğretimli eğitimden geçiyor.. Eleştirel düşünme ise akıl gücünü bilgi üretme yönüyle kuvvetlendiriyor..
Özetle ‘Bilgi Toplumu’nun temellerinde “aydınlanma” bulunuyor.. Kant, aydınlanmayı; “İnsanın kendi suçuyla düşmüş olduğu bir ergin olmayış durumundan kurtulup, aklını kendisinin kullanmaya başlamasıdır” şeklinde tanımlıyor.. Son tahlilde, “insan başkasının bilgisiyle bilgin olsa da, ancak kendi aklıyla akıllı” olabiliyor..
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com