“Bana Emeğini Söyle!”

0
392

“İktisatçılar, emek her türlü zenginliğin kaynağıdır der. Gerçekten, emeğin zenginlik haline çevirdiği materyali (ilk maddeleri) veren doğa ile beraber iş, her türlü zenginliğin kaynağıdır. Fakat emek bundan çok daha büyük başka bir şeydir. O insanlığın ilk koşuludur ve bu nitelik bize insanı yaratan emektir dedirtecek ölçüdedir.”

“Emek, bütün zenginliğin kaynağı değildir. Doğa da, emek kadar zenginliğin kaynağıdır. Ki emeğin kendisi de, doğal gücün, insanın emek gücünün ifadesinden başka bir şey değildir. Emek, ancak toplumsal emek olduğu zaman zenginliğin ve kültürün kaynağı olabilir.”

Yukarıdaki paragraflarla başladığım ve M. Haynes’in, “Kapitalizmin Yüzyılı” adlı makalesinden, “sermaye birikimini besleyen iki tür zenginlik var. Biri, dünyanın talan edilmesiyle sağlanan ‘ilkel’ sermaye birikimi; diğeri, işçilerin sömürülmesinden elde edilen ‘modern’ zenginlik” yargısını ekleyerek devam ettiğim bu yazının önceki hali, “Bana Zenginliğinin Kaynağını Söyle” başlığını taşımaktaydı.. Dağın taşından ormanın yaprağına, denizin tuzundan toprağın yüzüne, var olan doğal “gani”yi ‘toplumsal yaşamın zenginlik hasılası’ anlamıyla değerli kılan insan emeğine ve zenginliğin eşit paylaşımını isteyen toplumcu düşünceye övgü, tarihsel süreçte emeğin nesnel koşullarını ele geçiren kapitalist sömürü düzenine ise yergi içermekteydi..

Özetlemeye çalıştığım söz konusu bu yazıyı, eğitim emekçisi arkadaşım Kerim Altın’dan  okuyup değerlendirmesi istemiştim.. Kerim Bey okudu, “Bana yazıya giriş yaparken alıntıladığın iki paragrafı kaleme alan iktisatçıların adını söyle” dedi ve değerlendirdi:: “Ben o iki kalem erbabının adının, yazıya hem zenginlik, hem de değer katacağını düşünüyorum!”

Kerim Bey’in eleştirisinde, yazarların adının zikredilmemiş olmasının, kalem hırsızlığı şeklinde anlaşılabileceğine yönelik açık bir uyarı vardı.. Ve fakat benim de, ne o düşünürlerin emeğine saygısızlık yapma gibi bir düşüncem, ne de kaynağı saklama gibi bir niyetim vardı! Dolayısıyla Kerim Bey’e, girişteki ilk paragrafı, (İnsanlaşma Sürecinde Emeğin Rolü, s.21, F.Engels, Çev. M. Şenoğuz, Yorum Y.) kitabından, ikincisini de (Gotha Programının Eleştirisi, K. Marks, s.22, çev. M. Kabagil, Sol Y.) kitabından alıntıladığımı yazıda belirteceğimi söyledim..

Kaynağı belirtilmeden yapılan alıntıların “kalem hırsızlığı” anlamına gelebileceği mecazı, zihnimde, TV’de izlediğim gerçek bir ‘kalem hırsızlığının’ haberini canlandırdı.. Ve fakat “kalem hırsızlığı” haberine konu olan kişinin adını hatırlayamadım.. Kerim Bey’e sordum.. O da internet’e sordu..12 Nisan 2011 tarihli söz konusu haber özetle şöyleydi.. “Şili‘ye giden Çek Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus’un, yapılan bir anlaşmanın ardından imzada kullandığı kalemi önce masanın altına alması, ardından diğer eline alıp cebine atması görüntüleri basında geniş yer buldu. Yapılan yorumlarda, bunun ‘çalma hastalığı’ anlamına gelen kleptomani rahatsızlığı olduğu dile getirildi.”

‘Kleptomani’nin tanımı için başvurduğum sözlükte Kleptokrasi kavramıyla karşılaştım.. Temel Demirer, “Postmodern Müdahale” adlı kitabında,  “Kavramın kökeni eski Yunanca’da hırsızlık anlamında kullanılan “klept” kelimesine dayanıyor” diyor ve ekliyordu. “Kleptokrasi, kısaca hırsızlık egemenliğidir!” (s.226, Öteki Y.)

Devamında, elimin altındaki kitaplardan “emek, her türlü zenginliğin kaynağıdır” diyen iktisatçıların kimler olduğunu aramaya başladım.. Prof. Dr. B. Üstünel, “Ekonominin Temelleri” adlı kitabında ilgili sözü, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler”  ilkesizliğini ilke yapan “serbest piyasa” iktisadının (kleptokrasi iktisadı da denilebilir) babası İngiliz düşünürü Adam Smith’e atfediyordu.. (s.97, Doğan Y.) J.K. Galbraith, “Ekonomik Gelişmeler Tarihi” adlı kitabında, bu sözün, “Ulusların Zenginliğinin Yapısı ve Nedenleri Üzerine Bir Araştırma” adlı eserine atıfla A. Smith’e ait olduğunu yazıyordu.. (s.24, Çev. R. Aşçıoğlu, Altın K.) Orhan Hançerlioğlu ise, “Düşünce Tarihi” adlı kitabında, “Değeri yaratan emektir. Sermaye de değer yaratır ama sermaye, birikmiş emekten başka bir şey değildir” yargısıyla D.Ricardo’ya işaret ediyordu. (s.367, Remzi K.) Ve fakat bununla birlikte Hançerlioğlu, ilgili sözün asıl sahibinin, ünlü düşünür İbni Haldun olduğunu söylüyordu. (s.166) Ben de sözün asıl sahibinin kitabından ilgili sayfaları buldum. (Mukaddime, 2.cilt, Çev. Z.K. Ugan) Düşünür, s.319’dan s.323’e; “kişilerin ve toplumların zenginliğinin kaynağının, Tanrı’nın insanlara sunduğu tabiat da dahil emek” olduğunu anlatıyor, s.324’de “Kazma vurulmamış kuyudan su çıktığını gördün mü hiç?” diye soruyor ve ekliyordu: “Doğrusunu Tanrı bilir!”

Emeğin, kleptomani ve kleptokrasiye karşı mücadele ve dayanışma bayramı kutlu olsun!

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here