Gazetecilikte Unutamadıklarım (4)

0
69

Değerli Okurlarım, gazeteciliği değerli ustalarım sayesinde, matbaacılığı da kendi çabamla öğrendiğimi samimi olarak söylemeliyim. O nedenle olmalı ki, kovulan ustalarımın başına gelenler inanının beni fazla etkilemedi, korkutmadı. Bir konuya değinmeden geçemem…

Matbaacılıkta cetvel işleri (çizelgeler, formlar var ya onlardan söz ediyorum) hem zor ve hem de uğraştırıcıdır. Bu söylediklerimi şimdi şehrimizde Sayın Rızkullah Terbiyeli’den başka kimse anlamaz diye düşünüyorum. Neden söyledim bilmiyorum ama gerisini getireyim de herkes bilsin.

İnanmayanlar, reklam için kapı-kapı dolaşan bazı gazete sahipleri (!) bizim matbaaya gelip bir baksınlar ve neler göreceklerini hemen söyleyeyim… Kendisini ‘Yarım Asır’ önce başka matbaalarda gördüğüm (demode bile olsa) küçük el pedalına monte edilmiş, kendi dizaynı olan bir cetvel işinin baskısını yaparken görürsünüz.

Bu ne demektir biliyor musunuz? “Biz bu işi A’sından, Z’sine kadar biliyoruz. Sarı Basın Kartı sahibi olup, bu işin de patronuyum. Biz kimsenin ayağına gitmeyiz, herkes buraya gelir. Köşe yazarlarımızın çokluğu çok şeyler ifade eder…”

Şayet, birisi çıkıp derse ki (sanmıyorum ya) “Ya bu adam yağ çekiyor, riyakârlık ediyor…” Ben de diyorum ki; “Hodri Meydan!” Son on dört yılım bu gazetede yani İskenderun Gazetesi’nde geçti. Kimse ile sürtüşmem bile olmamıştır ve İşim Benim Namusumdur! Mademki konuya girdik, biraz daha devam edelim. Gazetemiz baskı tekniğiyle, mizanpajı ve sayfalar arası uyumuyla, haberlerin kalitesiyle, yazı ailesinin ağırbaşlı, vakur ve de olaylar karşısındaki duruşuyla, 23 Temmuz’lardaki coşkulu kutlamalarıyla, benim için de okurlarımız için de lider gazetedir. Bu vesileyle, İskenderun Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Sayın İlyas Terbiyeli’nin de, bu işin kompetanı olduğunu söylemeden geçersem, kendilerine büyük haksızlık etmiş olurum.

Gerçeği söylemem gerekirse, bu uzunca paragrafı, on dört yıl içinde ilk kez gündeminize getiriyorum. Bir gerçeği ispatlamak için değil. Zaten gerçekler ortada.

Gazetecilik sıradan bir meslek değildir. Ahde vefa vardır. Entertip operatörü bir Mustafa Ağabeyimiz vardı, kendisine Marzuman Mustafa Ağabey derdik, kendisi öyle isterdi. Hatta “Oğlum Eşeğin İyisi Marzumandır, bana öyle diyeceksiniz” derdi. Rahmetlinin “Lokmama matbaa mürekkebi bulaşmazsa, nedense karnım doymuyor” sözleri hala kulaklarımda çınlıyor.

El pedalında çalışan Sayın Rızkullah Terbiyeli, elim boya olmasın diye bana bileğini uzatır. Ben ise O’nun boyalı elini sıkıyorum. O boya bana şehit kanı gibi geliyor. İnanın o siyah mürekkep sayesinde çok ekmek yedik…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here