Değerli Okurlarım, dünkü sayımızda meşin yuvarlağın yani futbol topunun şanslı ve şanssız olduğu yönlerini bildiğim kadarıyla sizlere sunmaya çalıştım. Eksiklerimiz vardı, aynı zamanda yerimiz de dolmuştu, eksiğimiz ondan… Bugün noksanlarımızı telafi etmek istiyorum!
Meşin yuvarlağın rakı ile oldukça fazla ortak yönleri vardır. Bunu sizlere anlatmazsam, öncelikle kendime saygım kalmaz. Hani şu “top garın mı doyurur” diyenler var ya onlar konumuz dışında… Meşin yuvarlak her tarafa uyum sağlar, yani çamurda da, soğuk havada da, sıcak günlerde de görev yapar.
Rakı da her yerde içilir (istisnalar hariç) Çam altı, Limon altı falan… Rakı tek başına da içilir, dostlarla beraber daha iyi olur. Meşin yuvarlakla seyirci olmadan da oynanır. Fakat seyirci olursa daha da güzel olur. Tadında bırakılmazsa ikisi de İnsanı Rezil de eder, Vezir de! Bu kadar ortak yön kimlerde var dersiniz?
Diyelim ki önemli bir derby izliyorsunuz… Doksan dakikanın her hangi bir saniyesinde taraftardan biri gol atıyor. Golden sonra stadın hemen yarısında garip sesler çıkıyor. Gooll diye bağırıyorlar ama çok garip sesler çıkıyor. Bu çok önemli bir çığlıktır ama çok garip bir çığlıktır.
Şöyle bir örnek vermek istiyorum… Tribünlerde oturan sporseverlere para verseniz ve deseniz ki “Beyler şimdi garip-garip sesler çıkaracaksınız” acaba size kim itibar eder. Belki de sizi sert biçimde uyarırlar. Hayret doğrusu… Aslında, bu çığlıklara meşin yuvarlak neden oluyor. Altı pastan gol yapamayan futbolcuya hayatında duymadığı iltifatlar da rahatlıkla yapılır. Normal.
İzlenen naklen maçlarda çığlıklar atılıyor da başka zaman olmuyor mu? Örneğin, bir derby öncesinde kırk yıl önce oynanmış müsabakaları yayınlıyor, uyanık TV’ler. Burada çığlık söz konusu olmayabilir ama mutluluk dorukta.
Ülkemiz genelinde sporseverler oturdukları ya da yattıkları yerde galip geliyorlar ya da şampiyon oluyorlar. Sabah uyandıklarında ne görsünler. Takımları galip gelmiş ya da şampiyon olmuş. Bundan daha güzel ne olabilir sizce? Kim ne derse desin, futbol tam bize göre, bize göbekten bağlı. Onu iyi ki seviyoruz. Yoksa halimiz nice olurdu? Yarınki sayımızda, performans ve kuralların dilinden kökeninden söz edeceğim.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
