Önce FISILTI KÖŞESİ’ni kısaca tanıyalım. Kulaktan kulağa sessiz sedasız aktarılan söylentilerdir. FISILTI KÖŞESİ, yaşanan güncel olayları, “flaş” söylentilerle dile getirir. FISILTI KÖŞESİ, gönüllü ekiplerden oluşmaktadır. Bu gönüllü ekipler, birbirini çok iyi tanır. Sırdaştırlar, aralarındaki güçlü samimiyet bağlarından dolayı, paylaştıkları bilgilerin inandırıcılığı, güvenilirliği ve gerçek payları çok yüksektir. FISILTI KÖŞESİ’nin dedikodularla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Dedikodular, kulaktan dolma söylentilerle yayıldığından bilgi kaynaklarının inandırıcılığı şüphelidir. Şimdi de Fısıltı Köşesi’nin bugünkü konusuna geçelim…
* * * * * *
İskenderun AKP İlçe Teşkilatının 5. Olağan Kongresi 30 Kasım 2014’te gerçekleştirildi. Hayırlı olsun. Önce yakın geçmişte yaşananları bir-bir hatırlayalım. 4. Olağan Kongre 28 Ocak 2012 tarihinde gerçekleştirildi. Tek liste ile seçime gidildi. Uğur Feriz’in başkanlığındaki İlçe Yönetimi göreve başladı… Beş altı ay sonra parti içi sürtüşme ve huzursuzluklar gün yüzüne çıktı…
4. Olağan Kongrenin yapılmasından 16 ay sonra, AKP Genel Merkezi tarafından ilçe yönetiminin toplu istifaya zorlanmasıyla seçilmiş yönetimin görevine son verildi. Eylül 2013’te İbrahim Yaran’ın başkanlığındaki yeni yönetim kurulu atamayla göreve getirildi. “30 Mart” belediye seçimlerinin hemen ardından, bu kez “seçim kazandıran” 8 aylık ilçe yönetim kurulu, yine Genel Merkezin toplu istifa talebi üzerine görevden el çektirildi…
Üç dört aylık yönetim boşluğundan sonra yine atama usulü ile Vedat Tosun’un başkanlığındaki yeni ilçe yönetimi görevi devraldı. 30 Kasım 2014’te 5. Olağan Kongre’ye gidildi. AKP Genel Merkezi’nden atamayla getirilen Vedat Tosun’un hazırlayacağı “liste” ile seçime gidilmesi “talimatı” verildi. Ancak umulmayacak bir anda Mehmet Kesik’in de yönetim kurulu listesi hazırlayarak seçimlere katılacağı kamuoyuna duyuruldu.
Genel Merkez’in seçimlere “tek liste” ile gidileceği “talimatı”nı dinlemeyen Mehmet Kesik, demokratik hakkını kullanarak, Vedat Tosun’a karşı liste hazırladı, yarışta bende varım dedi… Genel Merkez dahil olmak üzere çeşitli çevrelerden Mehmet Kesik’in seçimden çekilmesi için bir yandan telkin diğer yandan baskı yapıldığı, hatta partiden ihraç istemiyle disipline verileceği konusunda “aba altından sopa” gösterildiği iddialar arasında yer aldı.
Mehmet Kesik adaylığında diretince iki listeyle 5. Olağan Kongreye gidildi. Sonuç olarak 401 delegenin 208’i Vedat Tosun’u, 120’si Mehmet Kesik’i desteklerken, 3 oy da geçersiz sayıldı. 70 delege ise (toplam delege sayısının yüzde 18’i) kongreye katılmayarak oy kullanmamış oldular.
Daha önce atamayla iş başına getirilen ve görevinin başında bulunan Vedat Tosun ve ekibinin inisiyatif kullanarak kendilerine yakın partiye kayıtlı üyeleri sipariş üzerine bir-bir ayıklayıp yeni delege listesi oluşturmalarına rağmen, 70 delegenin kongre günü oy kullanmaya katılmamaları dikkatlerden kaçmadı. 401 delegeden 70 fire çıkması oldukça yüksek bir rakam.
İki kongre arası üç yıllık süreye sığdırılan üç yönetim değişikliğinin gerçekleştirilmesi, AKP’de işlerin iyi gitmediğine dair bir sinyaldir. Koskoca üç yıl içinde ilçe yönetimi gömlek değiştirir gibi “bol geldi uymadı, dar geldi yine uymadı” yap-boz metoduyla ölçü bir türlü tutturulamadı. “Kes yapıştır, montaj” modeli…
Mehmet Kesik, masa başında yeni oluşturulan listedeki delegelere bir ay gibi kısa zamanda ulaşarak kulis faaliyetlerine başlamıştı. Kongrede umulandan daha çok oy toplaması, AKP camiasında sürprizle karşılanırken, şaşkınlık yarattı.
Demokrasinin temel özelliklerinden biri de çok sesliliktir. Demokrasilerde rakipsiz yarış olmamalıdır. Her parti üyesi seçme ve seçilme hakkına sahiptir. İrade ipotek altına alınmamalıdır. İktidardaki, üstelik kurumsallaşmış olduğunu iddia eden bir partinin, demokrasi naraları atarak kongrelerde tek listeyle seçimlere gitmesi düşündürücüdür.
Mehmet Kesik’in ikinci bir aday olarak yarışa katılma isteğiyle birlikte, parti içindeki dargınlık, kızgınlık, huzursuzluk ve hizipleşmelerin dışa vurmasına neden olduğu gözlenmektedir. Çünkü düşüncelerini açığa çıkarmaktan kaçınan partililerin, kısacası sessiz çoğunluğun sesi çıkmayacaktı.
İç çekişme ve huzursuzluk bir partiyi içten kemirir. Erken teşhis yapılmazsa bütün vücudu kaplayarak “hastalık” kronikleşir. Bu olumsuzlukların gün yüzüne çıkması, AKP’nin yeniden toparlanması için önemli bir fırsatın yakalandığına dair gelişme olarak nitelenebilir.
İskenderun AKP Teşkilatında dışarıdan her şeyin rayına oturduğu, güllük gülistanlık olduğu sanılıyor. Ancak AKP tabanı bunun tam tersini düşünüyor. Çünkü kurumsallaşmış bir partinin “kişi ya da kişilere” özel bir yapıya dönüştürülmesinden rahatsızlık duyulduğu anlaşılıyor.
Aslında parti tabanının sesi, önemli bir uyarı mesajı ve yanlışları düzeltme fırsatıdır. Çok sesten çok fikir üretilir, doğruların uygulanmasını sağlar.
Parti içi memnuniyetsizlik alçak sesle dile getiriliyorken, 5. Olağan Kongreye muhalif bir listeyle seçime gidilmesi, AKP’nin üst düzey yönetimine ve Genel Merkeze unutulmaz bir “demokrasi dersi”nin verildiğini gözden kaçırmamak gerekir.
AKP tabanından aldığımız duyum ve “fısıldaşma”ları yansıtmaya çalıştık. Bizden hatırlatması…