Değerli okurlarım, efsane olmuş sporcularımızı anmak ve onları zaman zaman gündeme getirmek kadar insanı rahatlatan, huzur veren, bir hadise olamaz bana göre. Ancak, bizler bu hassasiyeti her zaman göstermemiz gerekirken, nedense bazı efsanelerin rahatsızlandığı ya da zor günlerinde aklımıza geliyor. Onları her zaman yad etmeliyiz. Unutmamalıyız ki, o sporcular çok zor koşullarda başarılı olmuşlar ve bizleri mutlu kılmışlardır. Bu efsanelerin büyük bir bölümü amatör bir ruhla isimlerini altın harflerle tarihe yazdırmışlardır.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Efsane olarak değerlendirdiğimiz sporcularımızın hemen hepsi, spor ahlaklarıyla da temayüz etmişlerdir. Bu makaleme devam ederken, efsaneleşmiş sporcularımızdan söz edeceğim. Evet, Türk futbolunda “Ordinaryüs” lakaplı efsane olmuş tek futbolcudur Lefter Küçükandonyadis. O’nun futbolda ki kariyerini bundan uzun yıllar önde de biliyorduk. Mahalle aralarında top oynadığımız günlerde, bazı arkadaşlarım nereden duymuşlarsa “Ver Lefter’e yaz deftere” şeklinde sloganlar atarlardı. Rahmetli Taçsız Kral Metin Oktay’ın ismi gündemde değildi. Belki de Damlacık Kulübünün alt yapısındaydı.
Fenerbahçe ve Türk futbolunun efsane ismi Lefter Küçükandonyadis Yunanistan’da ayağını kırmıştı. Milli futbolcumuzun sonradan kaldırıldığı hastanede damarlarında ödem olduğu ortaya çıkmıştı. Bu üzücü olayın üzerine Fenerbahçe Kulübü Lefter’le yakından ilgilenmiş ve hatta yetkililer, Türkiye’ye dönmek isteyen efsane için bir ambulanslı uçakla İstanbul’a getirmek için Atina’ya gitmişlerdi. Soluğu Lefter’in tedavi gördüğü Evangelismos Hastanesinde alan Fenerli yöneticiler, O’na ulaştıklarında, eminim duygusal anlar yaşanmıştır. Aziz Yıldırım’ın gönderdiği formadan dolayı mutluluğunu belirten, formayı öperek başucuna koyan Ordinaryüs, formayı kimin getirdiğinden öte, kimin gönderdiğini tahmin etmiştir.Bu da bizim duyumlarımız arasında.
Ordinaryüs lakaplı, efsane futbolcu Lefter Küçükandonyadis’i, acaba diyorum bizim kuşak nasıl tanıyor ve de çıplak gözle gören olmuş mudur? Mutlaka gören olmuştur ama özellikle ta İstanbul’a Lefter’i görmeye gitmek fazla akıllılık olmazdı. O dönemlerde güneyden İstanbul’a iki günde zor gidilirdi. Bazı olumsuzluklar da Anadolu yakasında oturmanın ya da uzak bölgelerde ikamet etmenin dezavantajı olmalı diye düşünüyorum.
Efendim, hava koşullarıyla ve yol durumlarını gündeme getirerek anlatmak istediğim İstanbul yolculuğu ve de özellikle Galatasaray-Fenerbahçe maçlarını izlemeye gitmek çok önemli bir hadiseydi, bulunduğunuz şehirde sansasyon yaratırdınız. “Helal olsun, İstanbul’a maça gitmiş” ve günlerce etrafından ayrılmazlardı. Böyle sansasyonları yaratarak, Ordinaryüs’ü 4 ya da 5 kez Dolmabahçe’de futbol oynarken görebilme şansım olmuştu. Bunu da kendim için kâr sayıyorum. Ordinaryüs’e yarın da devam edeceğim.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
(Okuyucularımızın İsteği Üzerine Yeniden Yayınlanmaktadır)