Değerli okurlarım, dünkü sayımızda elit bir kulüp başkanının hatası nedeniyle maçtan sonra ne biçim taltif ettiği, yücelttiğini anlatmıştım. Bu türden iltifatların hiçbir şekilde ceza-i müeyyide uygulanacak tarafı yoktur, olamazda. Bir başka yöneticide elit olma konusunu kendine göre şöyle de değerlendiriyor, yüceltiyor… Aslında değerlendirmiyor da, uygulamaya çalışıyor.
Muhtelif yerlere gönderilen mesaj şu; “…İstediğim takıma teşvik primi veririm, teşvik primi kabul ederim. Bu hiçbir zaman şike değildir, kendi paramı veriyorum, kimseleri enterese etmez…” Futbolu yer ile yeksen eden bu sözler yeni değilse de eski de değildir. Söyleyenlerden biri toprakta (Hadi Allah rahmet etsin) diğeri de milletin gözünün içine baka-baka yaşıyor ve yalanlarına devam ediyor.
Futbolu katleden bu çirkin sözleri kulaklarımla duydum ve ikinci muhtemelen üçüncü kez gündeme getiriyorum. Bu sözler sarf edilirken ulusal basının önemli kalemşorları da oradaydı ve hiçbir şekilde duyulmadı, gündeme gelmedi. O yazarların ya kalemleri kırıktı ya da satılıktı. Başka türlü düşünemeyiz, düşünmekte istemeyiz. Anlı şanlı bir futbol federasyonu var. Hem de özerk. Özerk olmasına özerk de duygularını anlatamıyor, son sözünü söylemiyor, yani RESET diyemiyorum.
“Yüreği Yeten Avrupa’da Oynar” demekle yetiniyor ama bu ifadelerle de ortamı iyice geriyor ve bazı futbol takımlarını korkutmaya çalışıyor. TFF mutlaka gücünü bir yerden alıyordur. O şimdi en tepeye çıktı. Helal olsun… Ötekileştirip, berikileştirerek, onları zor tutuyorum deyip gözdağı vererek, kutularla poşetlerle uğraşarak bu milleti iyi kafaya aldı. Benim Kasımpaşalı bir arkadaşım varda, ondan söz ediyorum.
Öyle bir kutuplaşma var ki sormayın gitsin… Veto yemiş bir yasayı tekrar geldiği yere göndermek sizce ne alama geliyor? Bana göre o makamı ciddiye almamaktır. Başkaca bir anlamı da olamaz. Yine de futbolumuz dimdik ayakta. Karabükspor bile Avrupa’ya kafa tutuyor. Bu az bir şey mi? Futboldan umutsuz olamadığımız gibi, futbol deyip de geçemeyiz. Düşünün ki, bir kabinenin tüm personeli şaibeli ya, gelin görün ki futbol yüzünden herkes birbirine düşüyor. Nohuda, kömüre isyan ediyor. Bir milli maç 80 milyonluk bir ülkeyi tek yumruk yapıyor.
O zaman ne yapmak gerekli? Her ay bir milli maç yaparak istikrarı yakalamak. Bunları yazarken, benim hoşuma giden bir ifade var ve sizinle tekrar paylaşmak istiyorum. Futbol tam bize göre! Karakterimizle özdeşleşmiş adeta… Oturduğumuz yerde her şey oluyor. Gol atıyoruz, şampiyon oluyoruz, galip geliyoruz. Akşam uyuyoruz ve sabah uyandığımızda bir de ne görelim. Şaşırmamak elde değil. Şampiyon olmuşuz!
Bu erken yatmalar giderek sıklaşacak. Öylesine yoğun elektrik kesintisi var ki, ne Kasımpaşalıyı ne de Avrupa maçlarını dinliyor. Kendi başına buyruk! Futboldan umut kesilir mi? Odan daha iyi dost olur mu? Keşke Herkes Futbolla Dost Olsa ve Dost Kalsa!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA