Suyu Arayan Adam!

2
162

“Bir adam vardı, suyu arıyordu. Toprağı üç kulaç beş kulaç kazdı. Suyu bulamadı. On kulaç, on beş kulaç kazdı. Yine suyu bulamadı. Sonra yerin derinliklerinde kara kaya tabakalarına rastladı. Üzüntüye düştü. Gücü sona erdi ve suyu bulmaktan ümidini kesti. Fakat bir ses ona: -Daha derinlere in, daha derinlere! dedi. Daha derinlere indi ve suyu buldu.”

Rama Krişna’nın bu şiirsel sözlerini aktararak başlamış “Suyu Arayan Adam” adlı kendihayat hikayesini anlattığı eserine Şevket Süreyya Aydemir..  Peki, acaba buldu mu aradığı suyu Şevket Süreyya? “Daha derinlere indi ve suyu buldu” cümlesinden hareketle bulduğunu söyleyebiliriz..  Ah, fakat ne diyor “Kadro” dergisinin kurucu kadrolarından biri olan Şevket Süreyya, gençlik arkadaşlarından Vala Nurettin’e? “Galiba suyun bulunması, yolun yitirilmesi pahasına oldu!” Niçin ah? Çünkü kendi yolumuzu yitirerek bulduğumuz su, bizim aradığımız su değil ki.. Şevket Süreyya başka yolcuların vahalarında bulduğu suyu yoksa kendi aradığı su mu sanıyor? Öyle sandığını varsayıp bu tür zannedişler içinde olanların durumunu irdelemek amaçlı soralım: Acaba bu bir paradoksal yol çıkmazının getirisi paradigma değişimi mi, yoksa para dokusal çıkarın götürüsü paradigma iflası mı?

‘Paradigma’ dizi, ‘Paradoks’ise, “kökleşmiş inanışlara aykırı olarak ileri sürülen düşünce” anlamında tanımlanıyor sözlüklerde.. ‘Paradoks’un, Felsefe Sözlüğü’ndeki anlam karşılığında; “mantıkta ve dizi teorisinde, doğru bir muhakeme işlemi sırasında ortaya çıkan mantık çelişmeleri” tanımı da bulunuyor.. Ki aynı sözlükte, bazı paradoksların;  “birbirlerini karşılıklı olarak reddeden iki önermeden her birinin eşit bir şekilde ispatlanabilmesiyle ortaya çıktığı” ve bu tür paradokslarda bütün meselenin, “paradoksların kaynağını bulmak ve onları aşmak” olduğu da anlatılıyor..Paradigma, felsefi anlamda kullanıldığında ise, “söz dizimsel bağlam içinde sıralanan ve içte mantıksal tutarlığı olan ögelerin oluşturduğu bütünün adına” deniyor..

İrdelemeye çalıştığımız sorunun cevabının paradigma ve paradoks kavramlarının içinde bulunduğunu söyleyerek yeniden soralım: Başka yolcuların vahalarındaki suyu, sahralarda yolunu yitirerek, kendi aradığı su zannıyla sahiplenişin anlamı ne? Serap.. Suyu bulandırmadan söylemeliyim ki, ‘Suyu Arayan Adam’ beş on kulaç kazdıktan sonra “kaya tabakalarına rastlayınca” terk etmiş toprağı.. Başka topraklarda aramış suyu.. Çölden çıkmak isterken değil çölden kaçmak isterken yitirmiş yolunu yoldaşlarını.. Ve bulmuş suyunu..

Nasıl oluştu uygarlık?Manevi çöl sahalarından, maddi göl vahalarına konaklarla mı? Yoksa, maddi çöl sahalarından manevi göl vahalarına konuklarla mı? Hedef, kaçıp kurtulmak mı çölden, çıkıp kurtulmak mı? Çölden kaçmak güneşin ziyasıyla mücadele ister..Ziyaya cahil olanın mücadelesi ne kadar ziyadeli olursa olsun kurtulamaz çöl kumlarında zayi olmaktan..Niçin? Çünkü hedefi kaçmak olanın gördüğü her su bir seraptır..

İyi de, düşmeden seraplı aldanışlara nasıl kurtulmalı çölden? Güneşle dost olmadan çölden çıkılabilir mi?Hangi güneşle?Maddi sema güneşiyle mi yoksa manevi gönül güneşiyle mi? İçindeki güneşin nur buharında manevi susuzluğunu gidermeden, dışındaki güneşin maddi hararetine vaha arayanın gördüğü ne? Serap..

Düşmeden seraba, paradoksların kaynağını bulup ve onları aşarak  çıkabilmek için çöllerden, susuzluğumuzun göl vahalarında paradigmasal birer konak yeridir aşıklarımız.. Kim? Örneğin İsmail Daimi.. Ne diyor? “Kainatın aynasıyım, Madem ki ben bir insanım, Hakkın varlık deryasıyım, Madem ki ben bir insanım..”

Suyu arayan ne yapar? Ya konakladığı toprağı kazar.. Yahut düşer yollara konaklar gezer..  Kim? Örneğin, Yunus.. Beden konağının gönül toprağında suyun pınarını bilen Yunus ne diyor? “Yar yüreğim yar, Gör ki neler var..” Konaklar gezerek suyu arayanlara, “Her ne ararsan kendinde ara..” diyen Hacı Bektaş’ı selamlayan kim? Aşık Daimi elbette.. “İnsan Hakta Hak insanda, Ne ararsan tek insanda, Marifetler çok insanda, Madem ki ben bir insanım..” Ya, “Sen bir damlasın deryanı bil” diyen Celaleddin Rumi’ye, Aşık Daimi’nin yanıtı ne? “Bunca temenni dilekler, Vız gelir çarkı felekler, Bana eğilsin melekler, Madem ki ben bir insanım..”

Konaklar arasına yollar döşeyen bir demiryolcuydu babam Münir.. Birlikte yol aldığımız yıllarda konakladığımız gönül istasyonlarında karşılardı paradigması insan olan Yunuslar, Celaleddin Rumiler, Hacı Bektaş Veliler..Ve Daimiler ki daima elbette..  “Daimiyim harap benim, Ayaklara turap benim, Aşk ehline şarap benim, Madem ki ben bir insanım..”

Selam ve saygılar…                                  ozdemirgurcan23@gmail.com

2 YORUMLAR

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here