Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Dünya çıldırmış, kan avcıları her saniye biraz daha artmakta. İnsanlık suçları işleniyor her dakika ve ne yazık ki 21. yüzyılın tam ortasında. Neyi yarıştırıyor bu insanlar? Döktükleri kanın miktarını mı? Zalimliğin derecesini mi? Ölüm şekillerinin en tüyler ürperticisini mi? Boğaz kesmiyorsan uçak düşür. Elinle öldüremiyorsan at bombayı plajlara çocuklar ölsün. Kara harekatı yap evler, insanlar, tankların arasında ezilsin. Bir zamanlar Hz İsa, “günahsız olan ilk taşı atsın” demişti. Herkesin taşı elinde kalmıştı. Şimdi yeniden bir Hz. İsa mı gelmeli ve sormalı “hiç ömründe savaşmayan savaşı başlatsın” diye. O zaman kim başlatabilirdi acaba merak ediyorum. Dünya kurulduğundan beri savaşmayan, kardeşkanı akıtmayan bir kavim gelmiş mi ki dünyaya? Yine bir zamanlar Büyük İskender seferde yaşamını yitirmeden önce annesine bir mektup yazmıştı ölümünden çok üzülmesin diye. Ve demişti ki, “Hiç ölüm acısı yaşamamışları yemeğe davet et, sonrada yaşamışları”. Annesi “Ölümü ve acıyı yaşamayanlar bugün sofram onlara açık” dediğinde bir tek kişi gelmemiş yemeğe. “Ama acıyı bilenler gelsin” değinde sofralar dolup, dolup boşalmıştı. Demek ki bugün savaşı ve savaşın vahşetini bilmeyen yok. Ve savaşlar sürerken, savaştan etkilenmeyen taraf olamaz hatta taraf bile olmayanlar etkilenir.
O zaman herkese sonunda, korkunç bir yıkım bırakan, acı, kan ve dinmeyecek bir öfkeyle, kinle beslenen insanlar bırakan bu savaşlar neden yapılır? Kime hizmet eder? Bilmeyen var mı? Tabi ki yok. Silah sektörü ve savaş zenginlerine kuşkusuz yarar bunca kan ve yıkım ve dinmeyecek intikam duygusu. Ve ne yazık ki sıradan insanlar bu doyumsuz insanların oyuncağı olmuşlar asırlardır. İsrail Yahudi’lere Nazilerin yaptığını unutabilmiş mi? Biz unutmadık dünya unutmadı. Şimdi onlara aynı şeyi yapıyorlar. Yan yana oturan bir birbirinden kız alıp verenler, yarın birbirlerinin yüzüne nasıl bakacaklar acaba? Belki onlar taraf bile değillerdi, savaşı bile desteklemişlerdi. Ama tam ortasında bulmuşlardı kendilerini? Nasıl bir trajedi bu anlamak mümkün değil. Ve dilerim bütün bu olanlardan gereken dersleri alıyoruzdur.
İçimiz yanıyor hiç suçları yokken düşürülen uçaktaki 300 kişi için. Gazze’de yaşamını kaybeden çocuklar için ve evsiz barksız kalan elektrik suyu olmayan insanlar için. Ve tabi bütün bu olayların başlamasına neden olan üç Yahudi genç için. Burada anneler ağlıyor, çocuklar ölüyor. Ve insanlık ölüyor, pörsüyor, yozlaşıyor. Allah’a dua etmek için uzanan eller kirleniyor.
Ve biz “Yurtta sulh Cihanda sulh” diyoruz. Yeniden ve her zaman… Ve bütün yiten canlara rahmet diliyoruz. Ve sevgili okuyucularım şimdi daha sıkı sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalalım diyorum ve sımsıkı kenetlenelim ayrım gayrım ve savaşa karşı. Yase
& & & & &
Senusi Hazretleri, Allah korkusunun fazlalığı kendisinin devamlı Allah tarafından gözetilme şuuru ve tefekkür halinde olmak gibi sebeplerden dünyada sanki hapiste gibiydi. O günlerini bir gün oruçlu bir gün oruçsuz geçirirdi. Kendisini bir şey verilince yer, verilmezse talep etmezdi. Oruçlu olduğu bazı günlerde, “-Oruçlu musunuz yoksa değil misiniz?” diye sorulunca; “-Ne oruçluyum ne de değilim” derdi.
Oruca niyetli olduğu için ‘oruçlu değilim’ diyemezdi. Ama kendini hakiki oruç tutanlardan oruç ibadetinin hakkını verenlerden saymadığı için ‘oruçluyum’ da diyemezdi, soranlar böyle söylemesindeki inceliği anlamayıp: “-Oruçlu olup olmadığınızı bilmiyor musunuz?” diyenlere cevap vermez sadece tebessüm ederdi.
& & & & &
Keramet Talebi
Bayezid-i Bestami (k.s.) Hazretlerinden, bir talebesi keramet talebinde bulunur. Hz.Şeyh: “Biz onu çoban Abdullah’a verdik. Git sana göstersin” diye gönderir.
Bu talebe çobanın yanına geldiğinde, elindeki çomağı kırıp, sağına soluna diken çoban, çubuklardan meyve veren üzümleri göstererek: “Şu sağımdaki beyaz üzüm benim amelim, şu siyah üzümde senin amelinin sonucudur.” Talebe o anda, sürü etrafında gezen ve koyunlara ziyan vermeyen kurtlara bakarak: “Kurtla koyun ne zaman barıştı?” diye sorar, Çoban: “Allah ile çobanın barıştığı zaman” diye cevap verir.
& & & & &
Sultan II. Mahmud Han asr-ı ricalinden bir zât, Ramazanda bazı ahbab ve tanıdıklarını iftara davet etmiş. Meşhur şair İzzet Molla da davetliler arasındaymış.
Yatsı ezanı okunmuş, cemaatle namaza başlamışlar. İmamlık eden zât, namazı neredeyse iki secdeyi bir edecek kadar acele kıldırıyormuş. Çok kısa zamanda sonuncu rekatın tahıyyatına gelmişler. O aralık dışarıdan bir adam gelip namaz kıldıklarını görünce: “Hazır abdestim varken ben de cemaate yetişeyim” diye düşünüp safa dahil olacağı sırada cemaat selam vermiş. İzzet Molla dönüp adama şöyle demiş: “Be adam! Biz içinde iken yetişemiyoruz, sen dışarıdan gelip nasıl yetişeceksin?”
& & & & &
Bir ramazan günü III. Mustafa’nın veziri Koca Ragıp Paşa’nın konağında yapılan sohbet esnasında Ragıp Paşa Şair Haşmet’e hitaben: “Senin de borcun var mı Haşmet?” diye sorar ve ondan sonra şu cevabı alır: “Evet efendim, mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş…”
Ragıp Paşa sorusunun anlaşılmadığını düşünerek şu açıklamayla birlikte tekrarladı sorusunu: “Ben onu sormuyorum, oruç borcun var mı?” Şair Haşmet bu soruyu şöyle cevaplamış: “Paşam, oruç borcunu ALLAH sorar; sizin soracağınız kul borcudur.”
& & & & &
Beyzade ramazan girer girmez her türlü melanetten tövbe ederek namaza başlamış. Onu mescidde gören tanıdıkları kenardan işaret ederek, “Maşalllah, ne de güzel namaz kılıyor, ne de güzel yakışıyor, nazar değmesin” gibi güzel kelimelerle taltif ettikçe bu lâflar bizim beyzadenin kulağına değmekte ve delikanlı içten içe hoşnut olup zevke gelmekte ve içi içine sığamamaktadır. Nihayet bir yerde kendini zapt edemeyip namazı rükûda iken bozar ve kendisini methedenlere seslenir, “Belki haberiniz yoktur, üstelik şu anda oruçluyum bile!”
Hz. Muhammed’in Sözleri
-Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yan yanayız” buyurmuştur.
-Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.
-Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır.
-Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben (Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.
Ramazan-ı Şerif ile İlgili Ayet ve Hadisler
-Ramazan girip çıktığı halde günahları affedilmemiş olan insanın burnu sürtülsün. Anne ve babasına veya bunlardan birine yetişip de onlar sayesinde cennete girmeyen kimsenin de burnu sürtülsün. Ben yanında zikredildiğim zaman bana salat okumayan kimsesinin de burnu sürtülsün! Tirmizi, Daavat 110, (3539)
Günün Şiiri
Sakla Beni Anne
Sen ninni söylerken anne
Ak güvercinler evimize
Gelinböcekleri konuyor
Saçımın tellerine
Sen masal söylerken anne
Mor menekşeler açıyor sesinde
Yüzünden kalkan kelebekler
Yavaşça konuyor kirpiklerime
Sen ninni söylerken anne
Başucumda mı uykum
Yastığımın altında mı
Söyle girsinler gözlerime
Söyle şu kedilere anne
Miyavlamasınlar eğri büğrü
Oyuncağımı korkutmasınlar
Girmesinler düşüne
Yumuyor gözlerimi gizli bir el
Yüzünü göremiyorum anne
Sar beni sakla beni
Sıcak sevgiler içine
Tavan nere gitti anne
Nere gitti evimizin duvarları
Daya ellerini anneciğim
Kediler düşmesin üstüme
Ali YÜCE