Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Aralık ayı geldi çattı hatta 6ıncı günündeyiz bugün. Ve hemen hepimiz biliriz ki ayın 21.ci gecesi yılın en uzun gecesi olur. Ve Aralık ayı bitiminde yeni bir yıla gireriz. Aralık ayının önemi bence yılın son ayı olması ve sevgili çocuklarımın doğum günlerinin Aralık ayında kutlanıyor olması. Ama dünyada ve bizde bu yıl Aralık ayı korku ve heyecanla beklenen bir ay oldu. Hemen hepimiz bu dedikodudan şu ya da bu şekilde etkilendik. Bazımız hiç inanmadı, bazımız çekimser, bazımız da yüzde yüz palavra dedi. Ben deniz hiçbir şey için araştırma yapmadan fikir beyan etmem yüzde yüz emin olsam da konudan. Ve dedikoduların her zaman asılsız ve bir alt yapıya dayanmadan çıktığına da inanmam. Her şakanın altında bir gerçek her dedikodun ardında da bir sanı yatar buna inanırım. Ve tabi bir çok şeye de inanırım bu arada. Ancak 21 Aralık’ta Marduk denen Güneş sitemindeki bir gezegenin dünyaya çarpacağı ve kıyametin kopacağı gibi bir düşünceye inanıyorum. Çünkü kıyametin dini kitabımızdaki belirtileri geniş, geniş açıklanmış. Okuyan bilir. Ve en önemlisi o an geldiğinde her şey göz açıp kapatana dek olur biter. Öyle bir yerlere sığınmakla ya da önlem almakla kıyametten kurtulabileceğimizi sanmıyorum. Bizi kurtaracak tek şeyin Dünya ve ahret için biriktirdiğimiz güzel şeyler, imanımız ve inancımız olduğunu düşünüyorum. Ve tabi bunları test edecek tek güç onları yaratandır ve bu testten başarı ile mezun olursak ne mutlu!
Bu yüzden Aralık 21’de kıyamet kopacak haberleri beni güldürüyor. Alınan önlemlerse bana Hz. Lut tufanında dağa sığınarak kurtulacağını sanan oğlu anımsatıyor. Oysa biraz okusalar araştırsalar eminim düşünceleri değişirdi bu arkadaşların. Ve kendim ve meraklılar için nedir bu kıyamet senaryoları ve maya takvimi ne diyor. Ve n önemlisi mayalar kimdir? Onların takvimine göre ne olacak? İnternette bir arayım dedim. Ve kelimenin gerçek anlamı ile bilgi çokluğu ve yoğunluğu altında ezildim. En kısa, en doğru nasıl verebilirim bilgileri diyerek de dolandım durdum. Ve toparlayabildiklerimi paylaşıyorum sıkılmazsınız umarım.
Churchward’a göre Mayalar yaklaşık 12.000 yıl önce (M.Ö. 10000) Büyük Okyanus’un sularına gömülmüş efsanevi Mu kıtasından bu kıtaya göç etmiş bir halkın torunlarıdır. Tezini kısmen, mineralog ve arkeolog olan Dr. William Niven’in 1921’de Mexico City yakınlarındaki Santiago Ahuizoctla kazılarında bulduğu 2600 tablete, kısmen Troano, Dresden gibi Maya el yazmalarına, kısmen de Uxmal tapınağı ve Xochicalo Piramiti yazıtlarına dayandıran Churchward, Asya ve Amerika halkları arasındaki benzerlikleri her iki kıtaya da Mu kıtasından göç edildiğini ileri sürerek açıklamaya çalışmıştır
“Mayalar” adlı kitabında Mayaların geçmişte manyetik eksenin ve kutupların yer değiştirmiş olduğunu bildiklerini, ayrıca 405 dolunayın 11.960 günlük periyodunu ve 25.626 yıllık presesyon periyodunu hesaplamış olduklarını ileri süren Yılmaz Aydın, konuya ilişkin olarak şu fikri savunur: “Nasıl günümüzde bir yanda uzay teknolojisi yaşanırken diğer yanda dünyanın çeşitli bölgelerinde insanlar ilkel koşullarda yaşamlarını devam ettiriyorlarsa, geçmişte de bir yanda Maya uygarlığı varken, diğer yanda Orta Amerika’da geleneklerinin etkisi altında oldukça geri düzeydeki toplumlar var olmuştur.
Ezoterizmde “Başlangıç nasılsa son da öyle olacaktır” denir. Bazı şeyler yeryüzünde periyodik olarak tekrar eder. Mayalar bu ezoterik bilgi birikimine sahiptirler. Mayalara göre yeryüzünde meydana gelen en önemli değişimlerden biri eksen açısıyla ilgilidir. Günümüz bilimsel bulguları Mayaların bu bilgisiyle tam anlamıyla örtüşmüş durumdadır. Mayalar 2012 için ‘zamanların sonu’ demiştir. Ancak bu yok oluş anlamında değil fiziksel bir değişim anlamındadır. Mayalara göre 2012 yılı insanlığın yükselişinin başlangıcı olacaktır. Maya Kehanetleri’ne göre 21 Aralık 2012 tarihi dünya için çok önemlidir çünkü bu dönemde içinde yaşadığımız çağ sona ererek yeni bir çağ başlayacaktır.
Mayalar’a göre şu an içinde bulunduğumuz devre beşinci ve son devredir. Bu devir 13.0.0.0.0 tarihinde son bulacaktır. Bu da bizim kullandığımız takvime göre 21 Aralık 2012 tarihine denk gelmektedir. Maya takvimine göre 21 Aralık 2012 tarihi 13 Baktun, 0 Katun, 0 Tun, 0 Uinal ve 0 Kin şeklinde adlandırılarak ifade edilmiştir. Hesaplamalara göre Maya Çağı’nın başlangıcından itibaren toplam 1,872,000 gün geçecek, ardından yeni bir çağ; Altın Çağ başlayacaktır. İşte bu nedenle Mayalılar 21 Aralık 2012 tarihinin sadece bir dönemin sonu olmadığını düşünmekte, dahası bu tarihin bazı akıllı, mübarek insanların ortaya çıkacağı ve dünyaya Altın Çağ’ı getirecekleri yeni bir dönemin başlangıcı olduğuna inanmaktadırlar. Doğrusu dilerim bu inanç doğru olsun.
2012 bazıları tarafından nerdeyse kıyamet yılı gibi ilen edilerek insanları korku ve şüphe düşürmüşlerdir. Bu yüzdende Şirince’ye akın başlamış… Eh ne denir her zamanın bir efsanesi var. Ve efsaneler bazen birilerine yarar sağlayabilir… Kıyametin başlayacağı yıl olabilir mi diye sorsak 2012 yılı için. Ben deniz derim ki kıyamet zaten dünyanın kurulduğu günde başladı. Nasıl ki doğan ölüme hazırlanır doğal olarak dünyada oluştuktan sonra yokluğa doğru hazırlanmaya başlamıştır ve hazırlığı sürüyor diye düşünüyorum. Ve kıyametten kokmaktansa kıyamete insan olmaya çalışarak hazırlık yapalım diyorum. Mayalar ileri bir toplum olsalar da onlarda yaratılmış ve yok olmuşlardır bunu unutmayalım. Sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalalım sevgili okuyucularım. Allah’a emanetiz diyelim bu dedikodulardan. Yase
Günün Şiiri
GRİ MAJÖR SENFONİ
Deniz cıvalı, uçsuz bir cam gibi
yansıtır levhasını çinko bir gökyüzünün,
uzak kuş sürüleri kirletir
cilalı tabanını solgun grisinin.
Güneş toparlak ve donuk bir vitray gibi
hasta adımıyla yürür doruğa;
dinlenir gölgede deniz rüzgârı
yastığıdır kara trompeti.
Kurşuni karnının dalgaları salınır
iskelenin altında inlercesine.
Düşünür bir denizci, Kaf diyarının,
uzak sisli bir ülkenin sahillerini
bir halatın üstüne oturmuş, tüttürürken piposunu.
Şu ihtiyar deniz kurdu. Kavurmuş yüzünü
Brezilya güneşinin yalaz ışınları;
görmüşler içerlerken bir şişe cinini
Çin denizlerinin yaban tayfunları.
İyot ve güherçileden kökü kokan köpük
tanır öteden beri kırmızı burnunu,
kıvırcık saçlarını, atletik pazularını,
yelken bezinden kepini, pamuklu yeleğini.
Tütünden çıkan duman bulutunun ortasında
görür o ihtiyar uzaklıkları, sisli diyarı,
sıcak ve altuni bir akşam
yelkenleri salınmış çektirgeyle çıktığı.
Tropik siestası. Uyur deniz kurdu.
Ve sarıp sarmalar onu grinin tüm tonları.
Sanki yumuşak devrisi bir gölge kalemi
siler ufuğun kavisli çizgisini.
Tropik siestası. İhtiyar ağustos böceği
dener boğuk sesli, emektar gitarını
ve ses verir çekirge tekdüze bir solodan önce
kemanının tek teli üzerinde.
Rubén DARIO
RÜZGÂRI ACITAN DOĞU
Geldim
Suskun ve kederli
Bıraktım kendimi toprağına
Kalbim bekle diyordu
Bir tapınak bu geç olmadan.
Ama geciktim
Gölgesi kalmış duvarların
Kendileri gitmiş uzaklara
Doğu diyorum bazan
Rüzgârı acıtan doğu
Yeter mi anlamama.
Avunmak için
Dörtlükler ve haritalar
Topladım çantama
Taşlar biriktirdim
Saçlarımı uzattım kahırla.
Senden konuşan
O tuhaf kalabalığın ortasında
Baktım dağ göllerinin derin uykusuna
Görünen tüm yollara baktım
Gücüm yok
Acıyan yaralarını sormaya
Orada
Tanrının biliniyor kuşlar
Kadınlar tanrının biliyor kuşları
Ve soruyorlar ona
Tanrım ne yaptık sana
Kuşlarının kanatlarını mı kırdık
Ne yaptık sana
Tanrı sessiz
Annem kadar sessiz
Bakarak
Neden bekliyorsunuz burada
Diyordu kalanlara
Ah sevgili ten
Neden bekliyorsun burada
Alıp kokunu git
Git
O acı rüzgârın ardından.
Günün Sözü
Başa kakılan bir iyilik daima hakaret yerini tutar.
Jean Baptiste Racine