Bu başlık Ataol Behramoğlu’nun bir şiirinin adı.. “Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü!” de olabilirdi.. İkinci başlık İsmet Özel’e ait..
İsmet Özel, “Karlı Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandırmak” adlı şiirine, “Benim adım insanların hizasına yazılmıştır, Her gün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu, Keşke yağmuru çağıracak kadar güzel olmasaydım” dizeleriyle başlar.. Ve devam eder; “Yazık, şairler kadar cesur değilim, Çocukların üşüdükleri anlaşılıyor bütün yaşadıklarımdan.” Ve şair, “Neden büyük ırmaklardan bile heyecanlıydı, Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak” sorusuyla bitirir söz konusu şiirini.. Şairin, karlı bir gece vakti uyandırdığı dostu kim? Yanıtı; Behramoğlu’na ithafla yazdığı “Yıkılma Sakın” adlı şiirde: “Sana durulanmış kelimeler getireceğim, Pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler, Seni çünkü dik tutacak bilirim.”
Bu “iki eski dost” şairin, yaşama anlam katan şiir dünyamda “beni dik tutarak,” anlama yaşam katan eskimeyen dostlarım olduğunu “nasıl değil niçin” sorusunun yanıtı bağlamında söyleyebilirim.. İsmet Özel, “insanların hangi türden derinliğe talip olduklarını anlamamız ancak onların nasıl sorusuna mı, yoksa niçin sorusuna mı ağırlık verdiklerini bilmemizle mümkündür” der ve ağırlığını “niçin” sorusundan yana koyar “Zor Zamanda Konuşmak” adlı kitabında.. “Hayatını nasıl sorusuna bağlamış insanlar, çoğu kere rüzgarın önünde sürüklenen yapraklar gibidir. Her yeni duruma nasıl uyacağını düşünür onlar. Durumları tartışmaz. İnsan olmak bir bakıma niçin sorusuyla başlar..” (s. 262, Çıdam Y. İst. 1988) “Okuduğum bunca şiirden, öyküden, romandan bende kalan nedir?” diye sorar Behramoğlu da bir yazısında (Radikal Kitap, 1.6.2001) ve kişiliğinin oluşup geliştiği dönemlerine ilişkin, “bedeninden elektrik akımı geçirten” şair N. Fazıl’dan başlayarak özet bir liste sunar.. Devamında; “Bu şiir, öykü ve romanların kimileri bende, varoluşumuza ilişkin sorular, kaygılar; kimileri adaletsizliğe karşı öfke, isyan; kimileri yaşama sevinci, coşku, özgürlük duyguları uyandırdı. Hepsi birden, doğru, gerçek, vicdanlı, özgür bir insan olma yönünde gelişimimi hızlandırdı, kişiliğimin bu yöndeki eğilimlerini güçlendirdi” der ve ekler: “İnsanın değerini, evrendeki yerinin anlamını vurgulayan; toplumsal adaletsizliğe, kötülüğe karşı kişinin onurunu, bağımsızlığını, özgürlüğünü savunan Hümanizmin modası geçti mi artık? Yaşam, varoluş üzerinde derinliğine düşünülmesi gerekmeyen, fakat olabildiğince zevkle tüketilmesi gereken bir metaya mı dönüştü?” İsmet Özel, Behramoğlu’nun bu yazısında sorguladığı “sığ yaşamın karanlığında” olan tipleri, “Propaganda” adlı şiirinde, “Köleler gördüm, Geceyi saatlerine bakarak anlıyorlar” dizeleriyle betimler..
Zaman zaman bizler de sorabiliriz; “Okuduklarımızdan bize kalan nedir?” diye.. Kendi payıma yanıtlayabilirim: Biraz tuz, biraz su.. Benim kişiliğimin oluşup geliştiği evrede, düşünce elektriğini duyumsadığım kitabım, (Fikret’ten Akif’e, Hikmet’ten Fazıl’a şairlerin “durulanmış” dizeleri ezberinde olan) ismiyle müsemma babam Münir’di.. Bunun bir düalistlik değil, tez, anti tez, sentez diyalektiği olduğunu; Özel’in “Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü” adlı şiirini, Behramoğlu’nun “Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var” adlı şiiriyle birlikte okuyunca daha iyi anladım.. İsmet Özel, “yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka, sonuçları bir bir gözden geçiriyorum” diyor Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü’nde.. Behramoğlu; “Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi” diyor “Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var” dizesinin hemen altında ve devam ediyor: “İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne, Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa.” İsmet Özel; “Denedim, soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara, Sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan” diyor, çözdüğü sırrın üzüntüsüyle.. Behramoğlu; “Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle. Çünkü acılar da, sevinçler gibi, olgunlaştırır insanı” diyor yaşadıklarından öğrendiklerini sunarken bize..
İsmet Özel’in “Baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı, Hiçbir meşru yanı kalmamıştı hayatımın” dizelerini, Behramoğlu’nun “Ömür dediğimiz şey hayata sunulmuş bir armağandır. Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana” dizelerindeki duyumsayışıyla özümleyebilir miyiz? İsmet Özel’in “Propaganda” adlı şiirinden, “Gördüm gözlerinde zindanlarla bana baktıklarını, Düşündüm kafa kemiklerimi eritinceye kadar” dizelerini, Behramoğlu’nun “Bir Gün Mutlaka” adlı şiirinden; “Bütün sevgilerimi harcayabilirim bir çırpıda, Yağmurlu o yollar geliyor aklıma” dizeleriyle sentezleyebilirsek, belki..
İsmet Özel, şu dizelerle bitiriyor “Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü!” adlı şiirini: “Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor, Böylesine hazırlıklı değilim daha.. Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum; Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.”
Selam ve saygılar…