Değerli okurlarım, sporu sevmek ve onunla mutlu olmak demek ki mümkün olmuyormuş. Kendisimizi strese sokuyoruz ya, işte ondan. Eğitimsizlik, havalara girme, sorumsuzluk! Gecenin ilerlemiş saatlerinde bunları düşünürken aklıma hep Brezilya’nın ünlü futbolcularından birisi aklıma gelir. Hışırtılı radyoların bile itibar gördüğü yıllarda, O’nun muhteşem futbolunu kulaklarımla dinler ama gözümün önüne getirirdim.
Manuel Francisko dos Santos… Esas ismi buydu ya çarpık bacaklı, omurgasız yamuk. Sağlıksız bir bebek olduğundan ablası ona (Garrincha) adını taktı. Garrincha, herkesin hayranlıkla izlediği bir futbolcu olmasına rağmen, eğitim noksanlığı başına dert oldu. Altyapısı şöhretini kaldıramadı. Alkole, kadınlara düştü. Dünyaca ünlü Garıncha, 19 Ocak 1983 yılında girdiği alkol komasından çıkamadı. 19 Ocak 1983 yılında, 50 yaşında girdiği alkol komasından çıkamayarak vefat etti.
Ancak Garıncha halkın kalbinde öyle bir yer edinmiş ki, cenaze törenine yüz binlerce insan katıldı. Bu futbol sihirbazının mezar taşına alkolden vefat etti demediler ve şu sözleri gönüllere kazıdılar: “…O Küçük Bir Çocuktu, Kuşlarla Konuşurdu” yazdılar. Onun hayat hikayesini yıllar önce sizlere sunmuştum. Unuttuğunuzu kabul ederek, müsait bir zamanda tekrar sizlere sunmak istiyorum.
Taraftarı olduğumuz takım ne kadar güçlü olursa olsun. Rakip de alabildiğine zayıf da olsa, yine de ekran başında stres yaşıyoruz ve eziklik hissediyoruz. Belki de ezik yetişiyoruz, ezik yaşıyoruz. Muhtemelen nesiller boyu böyle olmuştur. Tam göklere tırmanmak isterken en yakınların kanatlarınızı kırıyor. Bir operasyondan sonra uçmaya çalışıyorsunuz ama içinizde bir korku, bir stres ve de eziklik hakim. Uç uçabilirsen, koş koşabilirsen. Mümkün değil!
Oysa Ulu Önder Atatürk’ün söylediği gibi, “İstikbal Göklerdedir” bu tamamıyla doğru olmasına doğru da, gel gelelim yükseklik korkusu çekiyoruz. Yukarıda masmavi gökyüzü, aşağıda engin denizler, hepsi bizi bekliyor. Hepimizin içinde açığa çıkmamış nice kabiliyetler, nice potansiyeller… Ailemiz, yakın çevremiz, şunlar bunlar kabuğumuzu kırmamıza engel oluyor. Sen o işe karışma, sen onu halledemezsin, kırarsın, dökersin falan, filan! Kendini ezik olarak tanımlayan birini gördüğüm zaman içim sızlıyor. Kim bilir, zamanında ki eziklik vurgunu aklıma geliyordur.
Aslında, bu eziklik handikabını üzerimizden atmış değiliz, atmak için çaba sarf ediyoruz. Ne kadar başarılıyı o da belli değil. Ezik olarak tanımlayacağımız futbol takımları var mıdır, yok mudur bilemem ama verilen beyanatlardan anladığım kadarıyla var galiba. Rakibimizi Yenmeye Çalışacağız, Rakibimizi Yenecek Gücümüz Var. Bu iki ifade arasında çok fark var. Ezik olduğumuzdan ikincisini dobra-dobra söyleyemiyoruz. Centilmenliğe de toz kondurmuyoruz, işte öylece idare edip gidiyoruz. Nereye kadar gideriz, bilemiyorum. Buna resmen kıvırtmak denmez mi? Başka ifade bulamadım doğrusu!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA