Kıbrıs’ta yeni müzakereler başlıyor. Gazete haberlerine göre iki devletli olan Kıbrıs’ta, bundan sonra tek devlet, “Bileşik Kıbrıs Devleti” olacakmış. Bu ABD’nin ve AB’nin planı! Yani Kıbrıs Türk Federe devleti, devlet olma hakkından vazgeçecek ve Rumların devletine yamanacak. Daha sonra da Türk askeri adadan çekilecek. Yani Kıbrıs Türklerini korumak için adada bulunan Türk askeri çekilince, Kıbrıs Türklerinin varlığı Rumların insafına terk edilecek. Daha önce yaptıkları katliamların tekrar yapılmayacağının da garantisi yok. Şimdi ABD ve AB’nin pişirip önümüze koyacağı plan bu…
Peki, bu plan yürür mü? Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin Ortadoğu’da ve Ege’de uyguladığı politikaları görünce ister istemez insanın aklına neden olmasın diye endişe verici bir düşünce geliyor. Biliyorsunuz Dışişleri Bakanı Davutoğlu, bakan olduktan hemen sonra bir açıklama yapmış ve “Komşularla sıfır sorun politikası” izleyeceğini söylemişti. İzlediği dış politika, maalesef Türk Dış Politika tarihinde şimdiye kadar görülmemiş yanlışlarla dolu bir politika oldu. Bunları kabaca şöyle sıralayabiliriz:
1-Suriye ile ilişkilerimiz çok iyi bir düzeye çıkmış iken, hatta sınırların bile kaldırılması söz konusu olmuşken, birden bire ne olduysa Türkiye Suriye’yi düşman ilan etti. Gerekçe ise Suriye’ye demokrasi gelmemesi imiş… Dünyada milletler çeşitli rejimlerle idare edilirler. Kimse kimsenin iç işlerine karışmaz. Ama Davutoğlu, üzerine vazife imiş gibi Suriye’ye demokrasinin gelmesini mesele yaptı.
2-Irak’ta Barzani “muhatap” alındı. Oysaki Barzani’nin muhatap alınması büyük Kürdistan söylemini de beraberinde getirmiştir.
3-Yunanistan’la ilişkilerimizde taviz veren biz olduk. Yunanlılar kıyılarımıza birkaç km. uzaklıktaki bize ait adalara bile bayrak çektiler.
4-Ermenistan’la ilişkilerimiz ise tam bir skandal… Cumhurbaşkanı Ermenistan’a maç seyretmeye gitti, yuhalandı geldi. Davutoğlu ise Ermenistan’a giderken yolda açıklama yaptı ve 1. Dünya savaşı sırasında yapılan Ermeni tehcirinin (zorunlu göç) yanlış olduğunu söyledi. Tam da Ermenistan’ın istediği bir açıklama. Bunun sonrasında soykırımı kabul etmek gelir, tazminat gelir, toprak talebi gelir. İşte Davutoğlu şer kapısını böyle araladı.
Şimdi siz böyle bir dışişleri bakanından, Kıbrıs için milli menfaatlerimize uygun bir çalışma bekleyebilir misiniz? Ben şahsen beklemiyorum ve tavizi veren taraf gene biz olacağız diye endişeliyim. Şu anda Kıbrıs Cumhurbaşkanı olan Derviş Eroğlu, Rauf Denktaş’ın izinde gerçek bir vatansever, ama nereye kadar dayanabilir. Rahmetli Rauf Denktaş’ı bile görevden alan bu ekip Derviş Eroğlu’nu rahat bırakır mı? ABD ve AB’nin, bütün dünyada ülkeleri ikiye üçe bölerken, Kıbrıs’ta dini ayrı, dili ayrı, ırkı ayrı ve üstelik birbirine düşman olan ve güvenmeyen iki toplumu ısrarla ve zoraki olarak aynı devletin çatısı altında birleştirmeye çalışması garip değil mi?
Bütün mesele ‘Nasıl yaparız da Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlarız’ hesabının tutturulmaya çalışılmasıdır. Kıbrıs’ın güneyinde doğal gaz bulunması ve Rum-İsrail ortaklığında işletilmeye açılması da işin cabasıdır. Türk Deniz Kuvvetlerine ait subayların hapsedilmesi Rumların işini oldukça kolaylaştırmıştır.
Netice olarak şunu söyleyebiliriz; Bir devletin dış politikası milli değilse, o zaman gayri millidir. Gayri milli olan dış politikalar başkalarına hizmet eder. Milli politikalar uygulayacak dışişleri bakanlarına ihtiyaç vardır. Akıl için yol birdir…